SİYASET

' 8 Mart kadının bayramı değil isyanıdır'

' 8 Mart kadının bayramı değil isyanıdır'

Abone Ol


 




 




8 Mart Dünya Kadınlar Günü bugün KAZETE ofisinde, bazı kadın örgütleri ve chp ilçe örgütlerinden kadın temsilcilerin katıldığı sade bir etkinlikle anıldı.




 




 




Günün anlam ve önemiyle ilgili bi konuşma yapan  KAZETE İmtiyaz Sahibi ve CHP İzmir Milletvekili  Kontenjan Aday Adayı Berrin Gürçay Dilekçi  Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün bir kutlama olamayacağını belirterek "Çünkü kadına bunca zulmün yapıldığı, kadın cinayetlerinin vahşet boyutuna vardığı, kadın emeğindeki sömürünün doruğa çıktığı, annenin ne kadar çocuk yaparsa o kadar kariyerli sayıldığı, demokrasinin, özgürlüklerin askıya alındığı ve çıkarılmak istenen ceberrüt iç güvenlik yasasıyla daha da yok edilmek istendiği bir ülkede 8 MART kadınlar için bayram değil, ancak bir isyandır. Bu nedenle ki 8 Mart'ın kadınlar için anlamını sorgulamayı yeğ tuttuk" dedi. 




 








 




Dilekçi, "Kadın örgütlerinden CHP'nin ilçe teşkilatlarımızdan etkinliğimize katılan kadın arkadaşlarımızla sohbet ettik. Ama asla "ne olacak bu ülkenin hal" demedik. Çünkü13 yıllık AKP iktidarında hali ortada. Kadının da erkeğin de kurtuluşu 7 Haziran'da AKP'ye güle güle demekten, tüm gücümüzle çalışıp CHP'yi iktidara taşımaktan geçiyor. Bu duygularla Yaşasın 8 Mart, Yasaşın kadınların birlik dayanışma günü, Yaşasın emek ve demokrasi mücadelemiz, diyorum" diye 8 Mart'ın kutlama olamayacağının altını bir kez daha çizdi 




 




 








 




8 MART'IN ANLAMI




 




Dilekçi'nin konuşması şöyle:






8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün 105. yıldönümü.





 1857 yılında ABD’nin New York kentinde konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında çalışan 40 bin işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev, polisin saldırısıyla kanlı bitti. Saldırı sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.Yani o günden bu yana biz kadınlar 8 Mart'larda meydanları, sokakları, salonları doldurarak eşitsizliğimize, ezilmişliğimize giderek tırmanan ve  vahşet boyutuna varan şiddete, kadın katliamlarına, sömürülmemize karşı isyanımızı dile getiriyor, taleplerimizi haykırıyoruz.





Kadın cinayetlerinin AKP iktidarında yüzde 2000 arttığını bilmeyenimiz kalmamıştır. Yani bir bakıma iktidar kadınlara ölümü dayatır hale gelmiştir.  Daha Özgecan Aslan'a yapılan vahşetin üzerinden henüz bir ay bile geçmeden onlarca kadın daha vahşice katledildi. Her gün ortalama üç kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Toplumda kadın erkek ayrıştırmasını ve kadının baskı altına alınmasını meşrulaştıran AKP zihniyeti, kadına karşı uygulanan kırımdan da sorumludur.





"KADINLAR SADECE ÖLDÜRÜLMÜYOR, PARÇALARA DA AYRILIYORLAR"





Evet biz kadınlar öfkeliyiz. Öfkemizin odağında kadınların yaşamına yönelen, erkek şiddetini perçinleyen hatta onu aşan bir tehdit var: AKP İktidarının dinsel gerici, kadını giderek eve kapatmayı, en az üç çocuk doğurmayı, 9 yaşından itibaren başını örtmeyi, okullarda erkeklerle ayrı sınıflarda eğitim görmeyi, öngören bir tehdidi var. Sadece kadınların binebilecekleri "Mor otobüsleri" yollara sürmeyi, en kariyerli iş annelik diyerek, esnek çalışma modeliyle çalışan kadını giderek evinin  kadını, "ne kadar çocuk o kadar kariyerli anne" diyerek ailenin CİO'su yapmayı öngören bir tehdidi var.





AKP iktidarıyla birlikte kadına yönelik erkek şiddetinin yanısıra, öldürme biçimlerindeki vahşette arttı sevgili arkadaşlar.





Artık kadınlar sadece öldürülmüyor, öldürüldükten sonra ya parçalara ayrılıp çöp konteynırlarına bırakılıyor yada yakılıyor.





Artık hukuk sistemi kadınları korumuyor, bu yüzden kadın katilleri ceza mahkemelerinde iyi halden, haksız tahrikten ciddi indirimler alıyor.





Kadın-erkek eşitliğine inanmayan, eşitliğin “fıtrat”ta olmadığını düşünen kadını sadece bir ''kuluçka makinesi'', "erkek şehvetinin tatmin aracı" olarak gören  AKP iktidarı ve onun Saraydaki  tek adamı, erkek egemenliğinin sarsılmasına tahammül edemediği için çeşitli oyunlar ortaya kokuyor.





13 yıllık iktidarları sürecinde adım adım, büyük ölçüde fiili durumlar yaratarak oluşturmaya çalıştıkları “yeni siyasal ve toplumsal düzen”in devam etmesi için geçilmesi gereken en önemli eşik 7 Haziran seçimleri. Bu süreç boyunca AKP olası tüm riskleri kontrol altına almak zorundalar. AKP tam da bu gerekçeyle “İç Güvenlik Paketi” adıyla yasalaştırılmaya çalışılan yeni baskı kuralları ortaya koyuyor.





"EĞER AKP TEKRAR SEÇİMİ KAZANIRSA.."





Eğer AKP bu “iç güvenlik yasasını çıkarırsa, polis suistimaline çok daha fazla açık olacağız, sokağa çıkamayacağız, geceleri hele hiç dolaşamayacağız, etek boylarımıza, doğurduğumuz doğuracağımız çocuk sayısına, çocuğu hangi yöntemle doğuracağımıza onlar karar verecek, kürtaj tamamen yasaklanacak, bütün okullar imam-hatip olup normal lise hiç kalmayacak .. Kısacası kadınların insan/birey/yurttaş olma olasılığı bile ortadan kalkacak.





Bu koşullar altında kadının siyasetteki yerinin ve öncülüğünün çok daha önemli olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda 25 yıldır üyesi olmaktan gurur duyduğum, çeşitli kademelerinde görev aldığım Cumhuriyet Halk Partisi'nde İzmir'den milletvekili aday adayı oldum. Şimdi kadınlar olarak mücadeleyi yükseltiyoruz ve  CHP'ni iktidara taşımak için var gücümüzle çalışıyoruz.





İnanıyorum ki 7 Haziran milletvekili seçimleri kadınların siyasette eşit temsiliyetinin güçleneceği ve kadın iradesinin öne çıkacağı bir süreç olacaktır (KAZETE/ÖZEL)