AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen Ankara'da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ikili ilişkilerin geleceğine dair bir görüşme gerçekleştirdi.
Erdoğan'la yaptıkları görüşme sonrası ortak basın açıklaması düzenleyen liderler, Türkiye'ye ekonomik destek sözü verirken ve insan hakları eleştirileri ile İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararına ilişkin tepkileri sıraladı.
Charles Michel konuşmasında, "Yunanistan ve Türkiye arasında istikşafi görüşmelerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşılıyoruz. Kıbrıs ile ilgili olarak AB bu çerçevede çözüm görüşmelerinin tekrar başlamasının önemli olduğunu düşünüyor" ifadesini kullandı ve ekledi:
"AB Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı. Göç ile ilgili olarak Türkiye'nin 4 milyon Suriyeli'ye ev sahipliği yapmasını takdir ediyoruz. Türkiye'deki son gelişmeler hakkındaki endişelerimizi Erdoğan'a ilettik. Özellikle ifade özgürlüğü, siyasi parti ve medyanın hedefe konması konularını değerlendirdik. İnsan haklarının teşvik edilmesi ve aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi'nden Türkiye'nin çekilmiş olması AB'de ciddi endişeleri de beraberinde getirdi.
AB, ekonomik iş birliği, göç ve halklar arasında bağlantıyı artırmak için somut gündem sunmaya hazır.""Türkiye'nin sığınmacı anlaşmasına uyması büyük bir iyi niyet gösterisi olacaktır. Türkiye'ye sığınmacılar için fon akışının devam etmesine bağlıyız. Komisyon Türkiye'deki sığınmacılara desteği yansıtan önerileri kısa süre içinde sunacak.
Temel haklar ve hukukun üstünlüğü AB için elzemdir.
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından dolayı son derece endişeliyiz."
İki liderin Erdoğan'la görüşmesi, Almanya'da özellikle muhalefet partilerinin temsilcileri tarafından tepki ile karşılandı.
Almanya Federal Meclisinde grubu bulunan muhalefet partilerinden Yeşiller'in önde gelen siyasetçilerinden, milletvekili Cem Özdemir, ziyareti sert ifadelerle eleştirdi.
DW Türkçe'nin haberine göre, görüşme öncesinde Twitter hesabından konuyla ilgili bir mesaj paylaşan Özdemir, "Erdoğan muhalefeti tasfiye etmek istiyor. İstanbul Sözleşmesi'nden çekiliyor. Yüz binlerce masum insanı mahkeme önüne çıkarıyor. Von der Leyen ve Michel ise bugün hediyeler sunmak için Erdoğan'la görüşüyor. Bu Brüksel'in kendini küçültmesi ve Türkiye'deki tüm demokratlarla alay etmesi anlamına gelir" ifadesini kullandı.
Avrupalı iki liderin Ankara temaslarındaki en önemli gündem maddesi, yaklaşık bir buçuk hafta önce yapılan AB zirvesinde Türkiye ile ilgili alınan kararlar oldu. Söz konusu zirveye katılan AB'ye üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları, Türkiye ile ilişkilerin yeniden adım adım geliştirilmesi üzerinde anlaşmış; bu kapsamda AB ile Türkiye arasında yürürlükte olan Gümrük Birliği'nin modernizasyonuna yönelik görüşmeler için hazırlıklara başlanması da karara bağlanmıştı.
AB'li liderler aldıkları bu kararlarla Türkiye'yi, AB üyeleri Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile Doğu Akdeniz'de doğal gaz arama faaliyetleri nedeniyle yaşadığı sorunlara yapıcı bir çözüme yönlendirmeyi hedefliyor. Söz konusu sorun nedeniyle geçen aralık ayında yapılan AB zirvesi sonunda Brüksel, Ankara'yı ağır yaptırımlar uygulamakla tehdit etmişti. Türkiye de bunun üzerine bölgedeki doğal gaz arama faaliyetlerini sonlandırmış ve müzakerelere açık olduğu sinyalini vermişti.
Almanya'daki muhalefet partilerinden liberal Hür Demokrat Parti (FDP) Federal Parlamento Grup Başkan Yardımcısı Alexander Graf Lambsdorff'a göre ise Von der Leyen ve Michel'in Ankara ziyareti "yanlış bir sinyal."
"Türkiye Cumhurbaşkanının izlediği siyaseti güçlü PR fotoğrafları ile ödüllendirmek için doğru bir zaman değil. Türkiye henüz kısa süre önce, kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden çıktı. Muhalefetin ve gazetecilerin işini yapması ağır bir biçimde engelleniyor ve adaletin tarafsızlığı fiilen ortadan kaldırılmış durumda" açıklamasında bulunan Lambsdorff, Türkiye Enerji Bakanı'nın, Doğu Akdeniz'de yakında yeniden doğal gaz arama faaliyetlerine başlanacağı yönündeki açıklamalarına da dikkat çekiyor.
AB'nin Türkiye'ye açık ve net bir ret cevabı vermesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Alexander Graf Lambsdorff, "Türkiye ile AB'ye tam üyelik müzakerelerinin kesilmesinin zamanı geldi" diyor.
Brüksel–Ankara hattında yapılan üst düzey görüşme kapsamında, önceki hafta AB üyesi ülke liderlerinin Konsey toplantısında alınan 20 maddelik kararlar masaya yatırılması planlandı.
Amerika'nın Sesi'nden Yıldız Yazıcıoğlu'nun haberine göre, beş soruda AB-Türkiye ilişkileri gündemi şöyle sıralanıyor:
AB yönetiminin ziyareti neden önemli?
AB Konseyi Liderler Zirvesi’nin yayımladığı bildiride, Türkiye’yle ilgili 10 madde şeklinde kararların bulunması dolayısıyla “AB’nin gündemi Ankara” değerlendirmesi yapılmıştı. Şimdi AB Komisyonu Başkanı Von Der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Michel’ın, Türkiye adına Erdoğan’dan AB kararlarının uygulanması konusunda bilgi alması bekleniyor. Ancak Türkiye’nin, AB’nin Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi çetrefilli başlıklarda kararlarını “çelişkili bulması”ndan hareketle, Erdoğan’ın görüşmede itirazlarını dile getirmesi öngörülüyor.
Görüşmenin koronavirüs salgını koşullarına rağmen yüz yüze yapılması kararı ve karşılıklı çekincelerin açıkça ifade edilecek olması, Brüksel’in Ankara’ya ilişkin tavrını şekillendirmesinde önemli bir adım olarak yorumlanıyor.
Doğu Akdeniz meselesi AB–Türkiye ilişkilerini nasıl etkiliyor?
Türkiye’nin AB üyesi ülkeler statüsündeki Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ciddi fikir ve çıkar ayrılığı yaşadığı Doğu Akdeniz meselesi, bizzat AB Konseyi’nin açıklaması itibariyle Ankara–Brüksel ilişkilerini son dönemde en çok etkileyen konu başlığı olarak görünüyor.
AB Konseyi toplantısı sonrasında VOA Türkçe’nin aralarında bulunduğu bir grup basın mensubuyla paylaşılan değerlendirmede, Brüksel’in neden 2020 yılı Aralık ayına kıyasla 2021 yılı Mart ayında Türkiye’ye yönelik daha olumlu yaklaşım sergilediği sorusu da Doğu Akdeniz başlığıyla açıklanmıştı.
AB yetkilisi, AB Konseyi’nin Türkiye’ye yönelik yaklaşımında 2020 yılı Aralık ayına kıyasla daha yumuşak ve yapıcı tutum almasını “Doğu Akdeniz için atılan olumlu adımlar” ile gerekçelendirmişti. AB yetkilisi, “son kararlarda Ankara ile ilişkilerde pozitif ajanda yürütülmesi için AB Komisyonu’na talimatlar verildiği” görüşünü ifade etmişti.
Dolayısıyla Salı günkü görüşmede AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’in görevi, Ankara’yla nasıl olumlu bir çalışma yürütülebileceğini konuşmak olacak. Ancak bunun AB açısından ön şartı, Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin deniz altında doğal kaynak arama faaliyetlerini Yunanistan ve Kıbrıs Rus Yönetimi'yle gerilimli noktaya taşımaması.
Ayrıca AB Konseyi’nin 18. Madde'deki kararı itibariyle Türkiye’nin talep ettiği üzere AB tarafından Doğu Akdeniz konusunda “çok taraflı uluslararası bir konferans düzenlenmesi” için de adım atılması söz konusu.
Yunanistan ve Rumlar’ın tutumu ilişkilere nasıl yansıyor?
Doğu Akdeniz meselesi başta olmak üzere, üye ülkeler olmaları itibariyle Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın Türkiye aleyhine takındığı tavır Ankara açısından Brüksel'ye ilişkileri gerginleştiriyor. 2020 yılı Aralık ayında Türkiye’ye Mart zirvesinde yaptırım kararı alınabileceği yönünde karar alınmış iken şimdi bundan vazgeçilmiş olması da, Yunanistan’ın Ankara yönetimiyle müzakere masasına oturmasıyla açıklanıyor.
AB tarafı açıkça sadece Doğu Akdeniz değil Yunanistan’la ilişkiler ve Kıbrıs sorunu müzakerelerinde de “Türkiye’nin yapıcı bir tutum sergilemesi” şartını kararlarında ifade etti.
“Doğu Akdeniz’de gerginliği azaltılmasını memnuniyetle karşılıyoruz” diyen AB, Türkiye’nin “mavi vatan” ifadesiyle deniz yetki sahası içerisinde yaptığı sondaj faaliyetlerini ise “yasadışı” olarak niteledi. Dolayısıyla AB, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların paylaşımı ve deniz yetki sahası gibi sorunları halen Yunanistan ve Rumlar’ın penceresinden değerlendiriyor. Bu nedenle Türk Dışişleri Bakanlığı da, kararlara ilişkin değerlendirmesinde, “Türkiye-AB ilişkilerine tek yönlü bakış açısıyla kaleme alındığı görülmüştür” tepkisini gösterdi.
Şimdi görüşmede Erdoğan’ın, sıkça kullandığı “çifte standart uyguluyorsunuz” söylemini tekrarlayarak, Brüksel’i Doğu Akdeniz meselesinde uluslararası hukuku dikkate alarak tarafsız yaklaşım sergilememekle suçlaması bekleniyor. Ancak bu noktada AB tarafı, Türkiye’nin “aday”, Yunanistan ile Rumlar’ın ise “üye” olması itibariyle Brüksel’in halihazırda birlik çıkarlarını savunmak durumunda olduğu görüşünde.
Suriyeli sığınmacılar ve göç sorunu ilişkilerde ne derece önemli?
Fransa gibi ülkelerde Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıları AB’ye karşı “tehdit” unsuru olarak kullandığı görüşü dile getiriliyor.
Türkiye ise, Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği yapmaya devam etmesine karşın AB’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize serbestisi hakkı tanımamasına tepki gösteriyor. Türk Dışişleri Bakanlığı da, AB’den “vize serbestisi” başlığını ele alması gerektiğini açıkladı.
AB Konseyi’nin kararlarında göç değerlendirmesine rağmen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize serbestisi tanınabileceğine ilişkin ima dahi yapılmadı. Ancak AB, Türkiye’den “özellikle sınır koruma ve yasadışı göçle mücadele etmesini” talep ediyor. Bunun yanı sıra “Türkiye’nin düzensiz göçmenlerin ve reddedilen ilticacıların geri dönüşünü kabul etmesini” istiyor.
Salı günkü görüşmede de Von Der Leyen ve Michel’ın, Türkiye’yle düzensiz göç sorunu konusunda yeni adımlar atılması yönünde Erdoğan’a önerilerde bulunması öngörülüyor.
AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmesi mümkün mü?
AB Konseyi’nin 11. maddesindeki kararı itibariyle Türkiye’yle Gümrük Birliği Anlaşması, anlaşmayı yeniden değerlendirme görevi Von Der Leyen ve Michel’a verildiği için görüşmedeki başlıklardan bir diğerini oluşturuyor.
AB tarafı, Türkiye’yi henüz adaylıktan üyeliğe almaya hazır görmemekle birlikte komşusuyla ekonomik işbirliğini geliştirmek istediğini beyan ediyor.
Türkiye ise Gümrük Birliği’nin mutlaka güncellenmesi gerektiğini ve özellikle tarım, hizmet gibi sektörleri kapsayacak şekilde genişletilmesini talep ediyor.
Bu noktada Gümrük Birliği’nin Ankara–Brüksel hattında yeniden ele alınması ise yeni sorunlara yol açabilir görünüyor. Çünkü mevcut durumda Türkiye, bağımsız ülke olarak tanımadığı ve “Rum tarafı” olarak değerlendirdiği 'Kıbrıs Cumhuriyeti'yle' Gümrük Birliği kapsamında herhangi bir ilişki yürütmüyor. Diğer AB üyesi ülkelerden farklı olarak Rum tarafına limanlarını açmayan Türkiye’nin, örneğin Kıbrıslı Türkler’e yönelik ekonomik ambargo kalkmadan tek taraflı olarak Rum tarafıyla ekonomik iyi ilişkilere kapıyı açması olası görülmüyor. Dolayısıyla AB Konseyi’nin “ekonomik işbirliği konusunda, Gümrük Birliği’nin tüm üye devletlere etkili bir şekilde uygulanmasını teminen” Türkiye ile görüşmeler yapılması kararı sıkıntılı görünüyor. Salı günkü görüşmede de Rumlar ekseninde Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi konusunun nasıl ele alınacağı merak konusu. (AHVAL)