Acıların İçinden Geçen Kadın

Biraz arabesk bir başlık gibi göründüğünün farkındayım. Hatta biraz da bir erkeğin yüzüne kezzap attığı şarkıcı Bergen’i çağrıştığını da.

Abone Ol
Biraz arabesk bir başlık gibi göründüğünün farkındayım. Hatta biraz da bir erkeğin yüzüne kezzap attığı şarkıcı Bergen’i çağrıştığını da. Ama ne yazık ki gerçek hayatta tanık olduğumuz bazı insan öyküleri, ve ne yazık ki daha çok kadın öyküleri pek çok arabesk filmini mumla aratacak denli trajik olabiliyor.

Zaman zaman bu köşede yazdığım bazı öyküleri anlatırken yinelediğim, İbn-i Sina’nın bir deyişi var: “Hiçbir sanat yapıtı gerçek hayatın kendisi kadar şaşırtıcı değildir.” İnsanlar bazen bazı filmleri izlerken  “yok artık…. Bu kadarı da olur mu?” deseler de …..  Evet, ne yazık ki, bu kadarı da oluyor gerçek hayatta. 

1990’lı yılların başında çalıştığım üniversitenin bir başka bölümünde okuyordu. Bizim fakültede çok yakın olduğum bir kız öğrencinin ev arkadaşı olduğu için tanımıştım O’nu. Mavi gözlü, beyaz tenli, güler yüzlü bir genç kızdı. Gülmek herkese yakışır elbet. Ama bu kıza daha fazla yakışıyordu sanki. Hani derler ya, “güldüğü zaman yüzünde güller açılıyor…”. Aynı öyle işte. Güller açılıyor ve o güzel yüzü daha da ışıldıyordu. Evlerimiz çok yakın olduğu için sık sık görüşüyorduk.  Bir gün öğrencim olan genç kız aceleyle geldi ve hemen gelmemi söyledi. Zaten ev çok yakın olduğu için beş dakika sonra onların evindeydik. Güldüğü zaman yüzünde güller açan o güzel kız, hıçkırıklara boğulmuş ağlıyordu. Ne oldu bile diyemedim, bir süre iyice ağlayıp rahatlamasını ve sakinleşmesini bekledim. Epeyce bir zaman sonra, biraz durakladı. Ağlamaktan yorulmuş ve ne artık ağlamaya ne de konuşmaya mecali kalmamıştı.  Birkaç yudum bir şeyler içirdikten sonra başını omzuma dayadı bir süre. Anlatmaya başladı. Orta Anadolu’dan  bir şehirdeydi ailesi. Lise yıllarından beri bir delikanlı aşık olmuştu kıza. Ancak aşkına karşılık bulamayan delikanlı kızı bir türlü rahat bırakmıyordu. Genç kız üniversiteyi kazanıp İzmir’e gelince hem genç kız, hem ailesi umutlanmıştı. Araya mesafe girince belki unutur delikanlı diye düşünmüşlerdi. Ama ne yazık ki araya giren onca kilometre delikanlıyı vazgeçirmek bir yana daha da delirtmişti. Kah gelip İzmir’de ısrarla kıza evlenelim diye rahat vermiyordu. Delikanlı tehdit etmeye başlamıştı. Ama genç kız, delikanlının ileri gidebileceğine ve dediğini yapacağına ihtimal vermiyordu. O günden bir kaç gün önce sömestre tatili yeni bitmişti. Genç kız tatilde ailesinin yanına gitmişti her öğrenci gibi. Kızı ve ailesini yakın takibe alan delikanlı elinde silahla bir gün kızın evini basmış ve rastgele duvarlara her yere ateş etmeye başlamıştı. Bir yandan da bağırıyordu. Şayet evlenmezse bu kurşunların daha sonra aile fertlerine gideceğini söylüyordu. Genç kız o korkuyla “tamam” demişti . Zira artık sadece kemdi değil, aile bireylerinin de hayatı tehlikede idi ve bu durum genç kızı ağır bir sorumluluk altına girdiğini hissettiriyordu. Evet evlenecekti. Nitekim birkaç ay içinde evlendiler. Arkadaşları evi terketti ve o eve gelin geldi. Bir yandan evliliğini sürdürüyor bir yandan da üniversiteye devam ediyordu. Yaklaşık on ay kadar sonra da çocukları oldu. Çocuk beş-altı aylıkken bir gün gündüz eşi yokken gittim. Çok da mutsuz gibi görünmüyordu, ya da oynuyordu.  O’nu en son görüşüm olmuştu.  7-8 yıl önce bir gün Facebook’ta karşılaştık ve biraz sohbet ettik. Eşinden ayrılmıştı.  Bir süre hayatla tek başına mücadele ettikten sonra bir adam aşık olmuş ve evlenmişti. Çok mutluydu. Bu aşk evliliğinden de güzel bir çocuğu olmuştu.

Geçtiğimiz haftalarda yine Facebook’taki paylaşımlarda bir yıldır rahim kanseriyle mücadele ettiğini ve hayata veda ettiğini öğrendim. Tam mutluluğu bulduğu anda……Sözün bittiği yerdeydik. İçime büyük bir taş yerleşmiş ve bir süre kıpırdayamamıştım.
Sağlık ve sevgiyle kalın.

Çok sık olmasa da bu tür olaylara ve yaşanmışlıklara tanık olduğumda erkeklerin neden kadınların çalışmasını istemediğini bir kez daha anlıyorum. Elbette bu durumun böyle olduğunu sayılar, çalışmalar ve haberlerle biliyoruz. Ancak bu anlattığım olayda kadınların geçmişte eşlerinden gördükleri şiddeti nasıl olağanmış gibi anlattıklarına tanık olmak başka bir deneyimdi benim için. Şairin dediği gibi: “kabahatin çoğu sende demeye dilim varmıyor ama………”

Sağlık ve sevgiyle kalın.