İklim değişikliklerini yok varsayan yaklaşımlar, bir süredir, “duyusal teori” çalışmalarının önemini artırmıştır. Duyularımız (görme, duyma, dokunma, tatma, koklama), bize sadece dış uyaranları aktarmaz, ayni zamanda dünya deneyimlerini fiziksel, duygusal ve bilişsel bilgileri de birbiriyle ilişkilendirerek anlamlandırır. Araştırmalar, duyusal deneyimlerin ayrıca kültürel olarak özel ve politik özellik taşıdığını, bu nedenle pasif veya tarafsız veri girişi olamayacağı ve yorumlarımızı etkileyeceğini öngörülmektedir. Duyusal teori içinde incelenebilecek bir husus olarak, iklim değişiklikleriyle ilişkilendirilebilecek fırtına, aşırı sıcaklık gibi sorunlar yanında deprem, volkanik patlama vb konular giderek risk analizleri sorgulamalarının önemli bir boyutu haline gelmiştir.
Duyusal Teorinin temel öncülü; sosyal yaşamın duyular aracılığıyla canlandırıldığı, deneyimlendiği ve ifade edildiğidir. Duyusal teori, kişinin veya toplumun bu anlamlandırmayı yaparken, sahip oldukları ekonomik-sosyal ve kültürel yapı ile siyasi düzenin ya da iktidarın oluşturduğu: sosyal düzen, eylem, müzakere, düzenleme, kontrol gibi farklı ilişkiler ağından etkilendiğini kabul etmektedir. Duyguların yönetilmesi(biyo-iktidar); iktidarın, ele geçirdiği toplumu, istediği gibi yönetmeyi planladığı her konuyu kapsar. Aşırı sıcak hava dalgası veya herhangi bir konu için de benzerlik oluşturulabilir. Rahatlık, “arzu edilen bedensel bir duyarlılık” olarak anlaşılmakta ve vücudun arzu edilen bu durumuna ulaşma ve bunu sürdürme için geliştirdiği tutum ve davranışları içermektedir. İnkâr bu konunun neresindedir?
İnkârın tercih edilen bedensel gerçekliklerin içine gömülü olduğu ve bu gerçeklikler aracılığıyla ortaya çıktığı konusunda artan bir kabul bulunmaktadır. İnkârın, bireyler tarafından günlük yaşamlarında değer verilen mevcut önceliklerin ve ayrıcalıkların sürdürülmesine bağlı aktif bir sosyal ve duygusal süreç olduğu vurgulanmaktadır. İnkar kişinin elde ettiği: nüfuz, maddi imkân vb . öncelikleri ve ayrıcalıklarını kaybetmeme için geliştirdiği bir davranıştır. Bu nedenle de, kendini toplumca fark edilen zararlardan kaçınılmaz olarak soyutlamakta ve yokmuş gibi davranmakta başka bir ifadeyle kendini yalıtmaktadır. Bu davranışın nedeni söz konusu edilen zararları ele almanın günlük yaşamda köklü bir değişiklik gerektirebileceği öngörüsüdür. Kişi görmezlikten geldiği bir konudaki tutumunu; fiziksel, duygusal ve duyusal günlük deneyimler içine yerleştirerek, açık bir politik veya bilgi sorunu olarak örneğin iklim inkârının analizini genişletmektedir. İnkâr konfor temin eden ayrıcalıklığını sürdürmek için geliştirilen bir strateji haline gelmektedir. İnkâr, bilimsel bilgilere göre hareket etmeyi ve hatta varlığını kabul etmeyi sürekli reddetme olarak tanımlanmaktadır. Bilimsel etik bu noktada devreye girmektedir. İktidar inkârını destekleyecek ve verileri değiştirecek bilim insanı da bulabilmektedir. Özellikle iklim, fırtına, volkanik patlama gibi karmaşık sorunlar için inkâr kolay olabilmektedir.
Bilgiyi başarılı bir şekilde dışlama, rahatsız edici gerçekleri kişinin aklından çıkarma yeteneği, istenmeyen çevresel değişime karşı bir güvenlik duygusu olarak bağışıklık kazanmasını sağlamaktadır. İklim değişiklikleri veya her konuda olabilecek inkâr “çıkarlar” nedeniyle kutuplaşma da yaratmaktadır. Uygulama teorisi, uygulamaları konumlandırarak ve birleştirerek coğrafi, sosyal ve kültürel sistemleri anlamaya ve açıklamaya çalışmaktadır. Politik manevraları görünür kılarak, genellikle göz ardı edilen olayların, eylemlerin ve bağlamların sosyal önemini ortaya çıkararak duygusal bilginin doğru oluşturulmasına da katkı vermektedir.
Burada önemli olan, duyusal inkârın doğası gereği ve içeriğine göre "kötü" olmadığını da kabul etmekle birlikte duyusal inkârın uyumsuz sosyal ve doğa -çevresel boyutlarını dile getirerek risk analizi yapabilmektir. Gelir düzeyinin yükselmesi ve kendisinin konforunu sağlayacak mekanizmalara erişim, diğerlerini görmezlikten gelme/ başını çevirme eğilimini güçlendirebilmektedir. Gerçek ihtiyacı inkâr etmek veya karalamak yerine çözümlemeye çalışmak, toplumsal duyarlılığı anlamak, afetlerde kriz çözümlemesi için önemlidir.
Bkz Hannah Della Bosca,(2023);Comfort in chaos: A sensory account of climate change denial, Sage Journal
-
Prof.Dr. Zerrin TOPRAK- DEÜ- İİBF Kamu Yönetimi Bölümü
-
e mail: zerrintoprak@gmail.com