Alevi ve Bektaşi örgütlerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Alevi açılımına” ortak tepki geldi. Alevi kurumlarının ortak metninde bu hazırlığa tepki gösterilerek “Bu anti-demokratik paketin gereği olarak oluşturulacak kurum ‘’cemevi hizmetlerinden eğitim faaliyetlerine’’ kadar cemevlerinde tüm kontrolü eline almaya hazırlanmaktadır. Cumhurbaşkanının bu belirsiz, muallak cümlesinin içinde taşıdığı tehdide karşı bütün Alevi topluluklarını ve kurumlarını uyanık olmaya çağırıyoruz.” dendi.

Erdoğan, Şahkulu Sultan Dergahı’nda dün yaptığı açıklama ile Alevilere yönelik bazı hazırlıkların olduğunu duyurdu. Cemevlerine “ibadethane” yerine “Alevilerin toplandığı mekanlar” demeyi tercih eden Erdoğan’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, “Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı” isimli bir yapı kurulacağını açıklamasının ardından Alevi kurumları Garip Dede Dergahı’nda bir araya geldi.

Erdoğan’ın Alevilere yönelik ‘müjdesi’ istediği gibi sonuç vermezken Alevi örgütleri ortak bir basın açıklaması ile Erdoğan’a tepki gösterdi.

Açıklamayı Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe okudu.

Erçe’nin okuduğu açıklama şöyle:

“Cumhurbaşkanı dün Şahkulu Sultan Dergahı’nda, yine her zaman yaptığı gibi Alevilerin kendi öz örgütlerini yok sayarak, çevresinde toplayabildiği kimi göstermelik, kimi irili ufaklı muhataplarıyla, sanki tüm Alevi topluluklar ve örgütleri kendi arkasındaymış gibi, bir fotoğrafın önünde Alevilere sözüm ona müjde adı altında sözüm ona demokratik bir reform paketini açıklamıştır.
Açıklanan paket ne demokratiktir, ne de müjdedir. Aksine bu paket Aleviliğin şimdiye kadar kamu gücüyle soluksuz bırakılmasının, Aleviliğin tabutuna son çivileri çakma niyetinin paketidir.

Alevilerin sorunları, daha dün Hacı Bektaş deklarasyonunda ifade ettiğimiz üzere, ne cemevlerinin elektrik, su sorunu, ne imar sorunu, ne de dedelerimize ulufe diye dağıtılacak maaş sorunudur.

Türkiye ile BAE, aile birliğine yönelik saldırılara karşı ortak mücadele edecek Türkiye ile BAE, aile birliğine yönelik saldırılara karşı ortak mücadele edecek

Alevilerin sorunları, doğrudan negatif ayrımcı esaslara göre yapılandırılmış, buna göre işleyen siyasal rejimden kaynaklanan, siyasal rejimin 12 Eylül askeri faşist darbesinden beri dinselleştirilmesi ile kronik hale gelen sorunlardır.

Dün olduğu gibi, bugün de Cumhurbaşkanının reform diye müjdelediği paket Alevilerin dinsel varlığını, kimliğini inkar etmekte, Aleviliği devletli Sünniliğin bir eklentisine, zenginliğine indirgemekte, dolayısıyla Alevilik kendisinden her an vazgeçilebilir, gerektiğinde malı, canı yağmalanabilir artı bir kaynak olarak konumlandırılmaktadır.

Bu bağlamda;
1 – Alevilerin en temel taleplerinden biri olan ve eşit tanınma, eşit yurttaşlık haklarının sembolik bir ifadesine dönüşen ‘cemevleri ibadethanemizdir’ talebine bağlı olarak, cemevlerimizin ibadethane statüsüne kavuşturulmasına dair hiçbir adım atılmamıştır. Bu demektir ki Alevilik dinsel ve kimliksel özellikleriyle inkar edilmeye devam edilecek, Müslümanlığın biricik ve hakiki tek biçimi olarak devlet herkese Sünniliği dayatmayı sürdürecektir. Sünnilik şemsiyesi altında Aleviliğin soluk alamayacağı, Aleviliğin izi kalmamak üzere silineceği, en fazlasından Sünniliğin ihtiyaç duyduğu kriz anlarında kültürel payanda olarak kullanılacağı açıktır.

2- Alevi toplulukların en önemli sorunu olan sosyo-politik, sosyo-kültürel düzeyde kamu gücüyle örgütlenen, kamu gücüyle yeniden üretilen negatif ayrımcılık ısrarla reddedilmektedir.

Lütfeder gibi Kültür ve Turizm bakanlığı’na bağlı bir kurum oluşturulacağı ve burada kendi ölçülerine uygun, yandaş Alevi kökenlilerin istihdam edileceği müjdelenmektedir. Bilinmelidir ki, istihdam edeceğiniz birkaç Alevi kökenli kişi Alevilere on yıllar boyunca yapılan haksızlıkların ve hala Alevileri kamu kurumlarına kapıcı olarak bile almayan adaletsizliğin ve zulmün üstünü örtmeye yetmeyecektir.

3- Bu zehirli pakete göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir oluşum, bundan sonra Alevilerin dişi ile tırnağı ile, kendi öz güçleri ile iğne ile kuyu kazar gibi, emek emek yoktan var ettiği bütün cemevlerinin yönetimini yürütecektir.

Açıkça ilan ederiz ki bu, devletin Alevi kurumsallaşmasına, Alevi dinselliğine yönelik darbe ve el koyma girişimidir. Halkın seçilmiş temsilcilerinin yerine kayyum atanmasına nasıl karşıyysak Alevi toplulukların öz ve öz kendi mekanları, kendi ibadethaneleri olan cemevilerine de devletin el koymasına aynı şideet ile karşıyız.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özelleştirilerek dağıtılmasını ve tasfiyesini tartışmamız gerekirken, tam tersine cemevlerinin devletleştirilmesi ancak AKP tarzı bir kurnazlığın ürünü olabilir.

4- Bu anti-demokratik paketin gereği olarak oluşturulacak kurum ‘’cemevi hizmetlerinden eğitim faaliyetlerine’’ kadar cemevlerinde tüm kontrolü eline almaya hazırlanmaktadır. Cumhurbaşkanının bu belirsiz, muallak cümlesinin içinde taşıdığı tehdide karşı bütün Alevi topluluklarını ve kurumlarını uyanık olmaya çağırıyoruz. Aksi halde, rızalık üstüne, talib’e hizmet borcuyla, hakullah ile, Hakk uğruna hizmet veren dedelerimiz bundan sonra devletten alacağı maaşın hizmetçisi olacak, kamu kaynaklarının din kisvesi altında yağmalanmasından pay alacaktır. Yetmezmiş gibi, eğitim faaliyetleri adı altında, çocuklarımız, dedelerimiz, pirlerimiz, analarımız, ana sultanlarımız, ana bacılarımız, rayberlerimiz, rehberlerimiz, zakirlerimiz, hak aşıklarımız, Sünniliğin devletlu çarklarında şekillenecek, demelerimiz, nefeslerimiz, ayetlerimizin yerini Sünni doktrinin boğucu soluğu alacaktır. Bunun varacağı yer, cemevinde Kur’an kursu, cemevinde mızraklı ilmihal, cemevinde namazdır.

Kimsenin dininde ve ibadetinde gözümüz yok. Ama bilinmelidir ki; son bir Alevi de kalsa, her Alevi kendi dinsel varlığının üzerine kimsenin kem gözünü de düşürmeyecektir.

Nihayet Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarına göre, isteyen dedelerimiz bu yeni oluşturulacak kurumda kadroya alınıp maaşa bağlanacakmış! Biz Aleviler ve onların kurumları olarak, devletin hiçbir dini finanse etmesini, kamu kaynaklarını şu ya da bu dinin aleyhine peşkeş çekmesini kabul etmezken, şimdi dedelerimiz üzerinden bir yağma sofrasına davet edilmekteyiz.

Pir Sultan gibi sünnileştirmeye çalıştığınız, Yunus Emre gibi, kameraların karşında övüyor gibi görünseniz de “meczup” diye takdim ettiğiniz, Hacı Bektaş Veli gibi yok olur, yoksul olur, aç kalır ama bir avuç buğdaya tamah etmeyiz. Hünkar’ın himmeti, Ali’nin mürveti, Hüseyin’in şehadeti bize yeter! Her kimki rızalığa sırtını dönüp hakkullahı terk ederse HAKK MUHAMMED ALİ nuruna sırtını dönmüştür. Üçü birdir, biri üç ve devletin üçün ve birin içinde dördüncü olmasına razı değiliz ve izin vermeyeceğiz.

Sonuç olarak; Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı paketin, Alevilere yönelik ‘demokratik bir reform’ paketi değil, tam tersine Alevilere şeksiz gümansız anti demokratik bir saldırı olduğunu beyan ederiz. Demokratikleşme peşinde olanlar, öncelikle Alevi topluluklara, onların meşru kurumlarına kulak vermekle, onları muhatap kabul etmekle işe başlamalıdır.

Biz, aşağıda imzası olan Alevi kurumları yıllardır her zaman diyaloğa açık ve hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Ancak yıllardır olduğu gibi, görülüyor ki rejimin gözleri kör, kulakları sağır. Bu körlük ve sağırlık içinde “ben yaptım oldu” diyerek açıklanan her paket geleneksel, anti-demokratik, sağcı devlet refleksinden başka bir şey olmayacaktır.
Bilinmelidir ki, bizim tarihimiz Sayın Cumhurbaşkanının zikrettiği gibi, Malazgirt’ten, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan ve yaşadığımız toprakları daima boş bir toprak kabul eden, bu toprakların insanlarını Malazgirt’ten itibaren yok sayan militarist bir tarih değildir. Militarist bir milliyetçilik anlayışıyla, Aleviliğin en temel düsturu ‘72 milleti bir nazarla görmek’ ilkesi taban tabana zıttır. Bizim Zülfikarımız Nil Deryası’nda yüzedura, kılıcımız tahtadandır! “Hepimizin Peygamberinden, hepimizin Ali’sinden, hepimizin Ehli-Beyt’inden, hepimizin Kerbela’sından” söz edenler bilmelidir ki, hem Muaviye’nin, hem Ali’nin, hem Hüseyin’in, hem onun başını kesenlerin safında yer alamazsınız. Bizim, Alevilerin, muhabbet ehlinin her iki dünyada da şahidi, Muaviye’nin mızraklarına takılan mushaf yaprakları değil, Kur’-an-ı Natık olan Ali’dir. Muhabbetimiz Hakk’ın sureti insanadır. “Dileyen müslüman bilsin, dileyen gavur / İnsanı hor görmek en büyük küfür / Buna inanmışız, münkir değiliz”

"DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI KALDIRILSIN"

 Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını Gazete Karınca'dan Heval Elçi'ye değerlendirdi.

‘Aleviliğe vurulmuş bir darbe’

Cumhurbaşkanın, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulacağını duyurmasını “Aleviliğe vurulmuş bir darbe” olarak tanımlayan Ercan Geçmez, ”Alevi örgütleri yıllardır Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını veya sivilleştirilmesini talep ediyor. Bu isteğin tam tersini yaparak cemevlerini devletleştirmeye çalışıyor. ‘Bunu istediniz, o zaman sizin dininizi de devletleştireceğim’ noktasında bir karar ”dedi.

İki hafta önce Alevi Dernekleri’nin “Bizim sorunumuz inancımızdan değil, eşit yurttaşlıktan, başka bir şey istemiyoruz” söylemlerinin cumhurbaşkanının elini kolaylaştırdığını vurgulayan Geçmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
2009 yılında yapmış olduğu açılıma da ters bir şey yaptı. Orada daha demokrat maddeler vardı ama onların da hepsini reddetti. Kendi çalışmalarını reddetti. Bu Türkiye için üzüntü verici bir şey. Türkiye gittikçe antidemokratik bir yönetime sahip oluyor ve buna çoğunluğun ses çıkarmaması kötü bir şey. Bu Türkiye’ye barış getirmez. Birilerinin Türkiye’yi daha fazla sömürmesine, din üzerin daha rahat yönetebilmesine imkan sağlar, daha rahat talan edilmesini sağlar.

‘Diyanetin lüks hayatını meşrulaştırılmaya çalışıyor’

Son süreçte Erdoğan’ın, Alevilere dair yaptıklarını hatırlatan Geçmez, şunları ifade etti:

Cumhurbaşkanı bir taraftan Alevilere, Ali’siz Alevilik diyor diğer taraftan Ali’nin resmini indiriyor, ondan rahatsız oluyor. Cemevlerine kimlerin saldırdıkları bir türlü ortaya çıkmıyor, Alevi evleri işaretleniyor kimin yaptığı ortaya çıkmıyor. Yaramaz birkaç çocuk hikayesinden öteye geçilemiyor. Öte taraftan Suriye ile ilgili mezhepçi dili ortadayken birden Suriye ile iyi geçinmeye kalkıyor, tekrar görüşmeler yapacağını dile getiriyor. Diğer taraftan cemevlerini ziyaret ediyor, Hacı Bektaş Veli’deki anma etkinliklerinin tarihlerine alternatif etkinlikler düzenliyor, Alevi dedelerini hızlı bir şekilde Kerbela’ya götürüyor, Alevi gençlerine kamp yapıyor. Bin beş yüz küsür cemevini ziyaret edip masa sandalye işlerini hallediyor. Kendi dinini yaşamaya çalışan liberal kesime ‘Bakın biz Alevilere de hizmet ediyoruz’ imajı vermeye çalışıyor. Çünkü bununla birlikte devasa bir şekilde Türkiye’nin bütçesini yutan diyaneti meşrulaştırmaya çalışıyor. Alevileri oraya monte etmeye çalışıyor ve kullanmaya çalışıyor. Diyanetin o koca lüks hayatını üç beş cemevine bir şeyler dağıtarak meşrulaştırmaya çalışıyor.

"ALEVİLERİN TALEPLERİ KARŞILANMIYOR"

Alevi yurttaşların taleplerinin çok net olduğunu vurgulayan Ercan Geçmez şunları kaydetti:

Alevi örgütlerinin yıllardır dile getirdikleri talepler vardı. Bunların hiçbirisi karşılanmadı. Cemevleri ibadethanedir mesela bunu asla görmek istemiyorlar. Çünkü bir eşitsizlik olduğunun farkındalar. Bunu kabul ettiklerinde kendilerine oy veren tabanın da onlarla çatışacaklarını çok iyi biliyorlar ve bunu çok kurnazca yapıyorlar. Bir kültür evi, insan altı bir şey olarak görüyorlar cemevlerini, Alevi inancını. İnsan altı bir yaklaşımla yaklaşıyorlar ve bir lütuf olarak sunuyorlar. Bakın biz özgürlükçüyüz, demokratız sözleriyle Alevilere açıkça darbe yaptılar. Biz sizin cemevlerinize el koyuyoruz dediler. Başınıza bir müdür atıyoruz bu da Alevi oğlu Alevi olacak denildi. Sanki Alevilerin derdinin oraya bir müdür atanması ve müdürün de Alevi olmasıymış gibi bir söylem geliştirdi.

‘Dedelere maaş vermek Aleviliğin inkarı’

Alevi örgütlerin yıllardır zorunlu din dersinin kaldırılmasına dair taleplerinin görmezden gelindiğini belirten Geçmez şöyle devam etti:

Alevi dedelerine maaş verilmesi, Aleviliğe ağır bir darbe. Alevi inancı içinde dedelerin maaş alması inancını inkar ederek oraya gitmesidir. Çünkü bir hat üzerine kurulu bir inançtır Alevilik. İnancın sahipleri o hakkı ve hakkullah ilkelerini karşılıklı olarak meydana getirdiler. Kurulacak başkanlık vasıtasıyla dedelere eğitim çalışmaları yapılacak. Cemevlerini birer küçük cami haline getirmeye çalışacaklar. Yok etmeye, tek bir hizaya getirmeye çalışacaklar. Burası asimilasyon. Alevilik çeşitliliği içinde barındıran bir inanç. Cemevleri; cem, nikah, cenaze, bağlama kursu her şeyi içinde barındırıyor. Bizim için büyük bir fonksiyonu var ama onlar sadece kendi inançlarının ibadethanesi gibi düşünüyorlar. Israrla cemevlerini de camilere dönüştürmeye çalışıyorlar. Yarın diyanet işleri de işin içine girecek çünkü eğitim diyanet işleri başkanlığına tabi. Oysa Aleviler diyaneti baştan reddediyor.

Aleviler yüzleşme bekliyor

Cumhurbaşkanın açıklamalarının kendisi için bir hayal kırıklığı olmadığını söyleyen Geçmez, “Bu bildiğimiz klasik devlet tarzı bir şey. Bu defa daha kabadayıca bir meydan okumaya çalıştı, devletleştirmeye çalıştı. Alevilerin mücadelesi zorlaştı mı hayır! Tam tersi daha da mücadele etmek için bir araya gelmelerini sağladı. Alevileri bir araya toplayabildi mi hayır! Kendince oluşturduğu birkaç Alevi örgütü ve rüşvet olarak dağıttığı  cemevlerinin logolarını kullanarak bir açılım yapmaya çalıştı” dedi.

Alevilerin, cumhurbaşkanından çok net istekleri olduğunu vurgulayan Ercan Geçmez sözlerini şöyle sürdürdü:
Cemevleri ibadethane olarak kabul ediliyor mu edilmiyor mu? Konuşmasının başında zaten cemevlerini ibadethane olarak kabul etmediğini belirtti. Bunu kabul etmedikten sonra isterse altından cemevi yapsın Aleviler için bir şey ifade etmez. Alevilerin isteği çok netti. Cemevinin elektirik, su, doğalgaz gibi talepleri olmadı. Bunlar için belediyeler yardımcı oluyor, Alevi yurtaşlar destek oluyor, Alevi örgütleri destek oluyor. Aleviler, ‘Cemevlerini ibadethane olarak kabul ediyor musun, zorunlu din derslerini kaldırıyor musun, bir yüzleşme gerçekleştirebiliyor musun?’ diye soruyor.
Her sene Almanya’ya gidip Solingen’de yakılan Türk vatandaşlarının müze yapılan evi önünde bunun bir ‘insanlık suçu, asimilasyon’ olduğunu bağıra bağıra konuşulabiliyorsan ve bu evi Alman Devleti müze haline getirdiyse o zaman gideceksin bu da bir insanlık suçudur deyip Madımak’ı da müze haline getireceksin. Aleviler bu yüzleşmeleri bekliyor.
alevilik, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ercan Geçmez