Baba-kız ve yıllar…

  Geçtiğimiz haftalarda aldığım bir ürünü değiştirmek üzere büyük teknolojik marketlerden birine gitmiştim. Değiştirme işlemi biraz uzun sürünce, ben de reyonlar arasında dolaşmaya başladım.

Abone Ol


 



Geçtiğimiz haftalarda aldığım bir ürünü değiştirmek üzere büyük teknolojik marketlerden birine gitmiştim. Değiştirme işlemi biraz uzun sürünce, ben de reyonlar arasında dolaşmaya başladım. Öylece dolanırken raflar arasında gezinen, yaşı 60 civarında bir adamla 30 yaşlarında, içinde dünya tatlısı bir bebek bulunan bir bebek arabasını kullanan bir genç kadın dikkatimi çekti.



Adamın boyalı saçları ve aynı renge boyanmaya çalışılmış bıyığı dikkat çekiyordu. İşin gerçeğini söylemek gerekirse biraz komik duruyordu. Bir an aklıma fesat düşünceler üşüştü ve genç kadını adamın sevgilisi sandım ve çok acıdım. Ancak daha bu düşüncemin üzerinden birkaç saniye geçmişti ki, önce adamın cümleleri geldi kulağıma “ne beğendiysen al kızım..” Tam kendi düşüncelerimden utanmaya başlamıştım ki, genç kadın cevap verdi adama.”Yılların acısını çıkarmaya çalışıyorsun değil mi baba..” Tabii ya…aradan kızına ilgisiz onca yıl geçmişti ve adam kendini affettirmeye çalışıyordu. Genç kadın bu cümleyi söyledikten sonra babasına sarıldı. Adam öylece, kütük gibi duruyordu. Ne yapacağını nasıl davranacağını bilemiyordu. Kaldı ki zaten kızı da öylesine sarılmıştı adeta. Sanki bir filmde oynuyordu ve rolü icabı o adama sarılması gerekiyordu. Hatta doğrusunu söylemek gerekirse rol icabı olan bir sarılma anı bile çok daha inandırıcı olabilirdi.



Yıllar önce okuduğum bir kitapta “Her insanın bir öyküsü vardır.” Diyordu. Uzun yıllar önce okuduğum bu satırlardan sonra, sokakta, çarşıda, pazarda, her yerde gördüğüm insanların öykülerini merak eder oldum. Bazen sadece yüzlerinden okumaya çalıştım yaşadıklarını, bazen de bir bakış, bir ses, bir cümle ile. Çoğu kez de bu tekno-markette yaşadığım gibi, öyküleri okumak kısmen daha kolay oluyordu. Ve bu öyküler bize nice savrulan hayatları, insanları anlatır. Bu öykümüzde de muhtemelen olay aynen şöyle gelişmiş olmalıydı. Genç kadın, şu an bebek arabasındaki çocuğunun yaşında olduğu zamanlarda tipinden gençliğinde zampara olduğu anlaşılan babası, annesinden daha genç ve işveli bir kadının peşinden giderek ailesini terk etmiş olmalıydı. Ve yıllarca da ne o genç kadınla, ne de varsa diğer kardeşleriyle hiç ilgilenmemiş olmalıydı. Ancak, yıllar sonra artık o kadından hevesini almış ve belki de kadın muhtemelen adamdan daha genç ve yakışıklı bir adam bularak kendisini terk ettiğinde, birden adamın aklına bir yerlerde bir kızı olduğu gelmişti. Eeee yaş da geçiyordu.



Çok değil şunun şurasında muhtemelen en fazla 10 yıl sonra adamın bakıma ihtiyacı olacaktı. O zaman kızını aramalı ve ayrı geçen yılları telafi etmeye çalışmalıydı. Kaybettikleri zamanı geri getiremeyeceklerine göre, bunu sağlamanın en kestirme yolu parayla satın alabileceği nesnelerden geçiyordu. Birkaç telefon görüşmesinden sonra, dışarıda birkaç yemek ve de zamanımızın vazgeçilmezi olan tüketim nesneleri imdada yetişecek ve kızının aradan geçenkayıp yılları daha çabuk tolere etmesine yardımcı olacaktı. Ve muhtemelen de o gün öyle olmuştu. Öğlen buluşulmuş, şık bir yerde yemek yenmiş ve yemekten sonra da alışverişe çıkılmıştı. Büyük bir ihtimalle de bugünkü alışveriş bittikten sonra da güzel bir yerde güzel bir pasta ya da tatlı eşliğinde akşam çayı içilecekti. Akşam olup herkes kendi evine gittiğinde büyük olasılıkla kız o gün yediği yemeği, babasının aldığı eşyaları ve giysileri, paylaşmaya çalıştıkları çay ve pastayı düşünerek yüzünde bir gülümseme yayılacaktı. Adam ise, bir yandan kızı için kaç para harcadığının hesabını yapıp yüzünü buruştururken bir yandan da bir süre sonra ihtiyacı olduğunda kızının kendisiyle ilgilenmesi için bunları yapması gerektiğini düşünüp kendini rahatlatmaya çalışıyordu.



Ey tüketim toplumu sen neler kadirsin…



Sağlık ve sevgiyle kalın.