Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ile ilgili bir soru önergesi hazırlayacakken danışmanıma sordum: “Temmuz ayında da benzer önerge vermiştik, hâlâ yanıt yok mu?”
Yoktu. O önergede kaç kadının koruma altındayken öldürüldüğünü sormuş, kadına şiddetle ilgili verileri istemiştim.
Danışmanım, hâlâ yanıt gelmediğini söyledi. Tam 5 aydır yanıt bekliyorduk.
“Tamam” dedim. “Şimdi işi gücü bırakıyorsun ve bize yanıt verilmeyen bu sürede kaç kadının daha cinayet kurbanı olduğunu araştırıyorsun.”
Yarım günlük bir çalışma sonucunda kara tablo ortaya çıktı. Rakamların soğuk dili bile tüyler ürperticiydi. Temmuz ayında soru önergesini verdiğimiz günden, benzer bir önergeyi yinelediğimiz 20 Kasım’a kadar, tam 89 kadın, erkek şiddetine uğrayarak yaşamını yitirmişti.
Kadınlar o kadar çok öldürülüyor ki, herhalde bakanlık tam yanıtı gönderecekken yeni bir cinayet haberi daha alıyor.
Bakanlığın verilerine göre bu yılın ilk 10 ayında 136 kadın cinayetler sonucu can verdi, kadın örgütlerine göre bu sayı 189’dur.
Basit bir soru soralım: Neden?
Kadına şiddetle mücadele etmek için alındığı iddia edilen önlemler, önleyici adımlar neden kâğıt üzerinde kalıyor?
Bu sorunun onlarca yanıtı olabilir ama çok daha basit bir yanıtı var: “Bir ülkeyi yönetenler kadın-erkek eşitliğine inanmadıkça, o ülkedeki kadınlar tehdit altındadır.”
İktidar partisinin ısrarla görmek istemediği bir gerçeklik var: Siz; kâğıt üzerinde kadınla erkeği eşit kılabilirsiniz, hatta kadınlara daha çok hak tanıyarak “pozitif ayrımcılık yapıyoruz” diyerek demeç üzerine demeç patlatabilirsiniz… Ama eşitsizliğe inanmadığınızı gösteren her söyleminiz, üzerine silah doğrultulan, yol ortasında bıçak çekilen kadınları daha da savunmasız bırakıyor.
Yönetenler eşitliği istemediği sürece bu cinayetlerin durdurulması olanaksız.
Siz bu gerçeği görene kadar kaç kadın daha ölecek?