Anne yüreği avuçlarında olmak demekti. O minicik bedenin
kalbi içinde büyürken başlardı korkusu. Geçmek bilmeyen sanki yıllar
sürercesine bir uzun gelirdi 9 ay. Her dakikanın her anın anne için o kadar
büyük bir değeri vardı ki; hareketlenmesi, hissetmesi, anne konuştuğunda
tekmelerle sanki cevap verircesine kıpırdaması ve dahası…
Bu ortanca çiçeği de tıpkı böyleydi…
Annesi heyecanla bekledi geleceği günü bilemezdi erken
gelecekti meleği.
Her anın öyle güzel karelerini almıştı ki annesi, büyüdüğüne
beraber bakabilmek tekrar o anlara geri dönebilmek için.
Zaman gelmişti. 2 aylık daha zamanı olan bir ortanca çiçeği
dünyaya gözlerini açmıştı. Demiştim ya annelerin yürekleri hep avuçlarındadır. Annesi
bir panik ortancasına bir şey olacak diye koştura koştura gitti hastaneye. Bir de
güzeldi ki görmeniz lazım…
Sadece bir gün kaldı hayatta. Sonra melek olup gitti geldiği
cennetine. Bir annenin ne kadar acı bir haykırışı olabilirdi? Hangi çığlık
içindeki acısını dindirebilirdi? Ben tahmin bile edemedim.
Şimdi o ortanca çiçekleri o anneye nasıl güzel kokar bilir
misiniz?
Bir kız evladı daha var. Ona sarılıyor ve yüreği ellerinde
geziyor yine…
Ağlatmayın anneleri, kadınları, çocukları. Düşmesin kimsenin
yüreğine kor ateş yanmasın ciğerleri. Kolay büyümüyor evlat, kolay anne
olunmuyor. Dokunmayın, incitmeyin, kırmayın.