Kadının namusu, başörtüsü, ezan, cami, namaz endeksli bir din anlayışının, ahlaki ilkelerden, insani erdemlerden uzak yaşanması nasıl izah edilebilir bilinmez ama gerçek hiç de böyle değil!
Başörtüsü Kur’an’da yer almaz. Dil bilim
açısından yapılan incelemelerde, (Nûr,31).ayette
geçen ve gelenekselci, dincilerce “başörtüsü” diye kadınlara zorla kabul
ettirilen kelimenin gerçek anlamı “örtü” dür ve bu örtü ile Allah tarafından,
kadınların cinsel tahrik unsuru olabilen göğüslerinin örtülmesi tavsiye
edilmektedir. Örtü kelimesinin yanında baş kelimesinin de yer alması
gerekirken; gelenekselci-dinci tüm çeviriler; esas örtülmesi gerekenin kadının
göğüsleri olması gerektiğinin altını çizecekleri yerde, saçlarının bir telini
göstermeyecek şekilde kapatılmasını, sanki Allah’ın bir buyruğuymuş gibi
dayatmaktadırlar. İlgili ayette hiç saç tabiri geçmediği gibi, örtünün şekline,
biçimine dair de bir öneri yoktur. İlgili ayetin devamında da, cinsellikten
anlamayan erkek çocuklarından ve erkekliği giderilmişlerden bahsedildiğine
göre; ayetin içeriği de cinsellikle ilgilidir. Bu yüzden başlarını örtenler
bunu, kendilerinin bir tercihleri olduğunu, böyle inandıkları için
örtündüklerini söyleyebilirler ama başörtüsünün “Allah’ın bir emri “ olduğunu
söylememelidirler. Çünkü böyle söylemeleri halinde; Allah’ın hüküm koymadığı
bir alanda, kendi hükümlerini, şekilselliği de ekleyerek, “Allah’ın hükmü” gibi
söylemiş olurlar. Bu durumda şu ayete muhatap olurlar: “Allah adına yalan söyleyenler en zalimlerdir!” Ben böyle
inanıyorum, o yüzden örtünüyorum denilebilir ama Allah’ın emri denmemelidir!
Üstelik ayette şekilsel “türban” gibi bir biçim, “Saçının bir telini
gösterirsen kırk yıl yanarsın” gibi korkutan, yakan bilgi de
yoktur.
Allah; saç, sakal, kıl, kılık,
kıyafet gibi şekilsel, toplumsal, örfi, geleneksel giysilerle,
uygulamalarla ilgili değil, insanın gerçek insan olabilmesiyle ilgili ilkeleri,
öğüt olarak Kitabı Kur’an’da bizlere sunmaktadır.
Erkekler, sorumluluğu, kapanmış ya da
kapattıkları kadınlara yüklemekten vazgeçmelidirler. Aslında, en
önemli ayrıntı, bir önceki (Nûr,30).ayette
erkeklere uyarı niteliğinde verilmektedir: “Gözleriyle kadınları rahatsız
edecek şekilde davranmasınlar / bakmasınlar ve kişiliklerini / edeplerini
korusunlar!” Yani birinci sorumluluk erkeklere ait. Karşılarındaki kadın nasıl
olursa olsun, erkekler kadınları ne bakışlarıyla ne de davranışlarıyla rahatsız
etmeyecek, kendine hakim olacak! İlgili ayette görüldüğü gibi, öncelikli, ilk
uyarı erkeklere yapılmaktadır.
Erkek egemen, baskıcı anlayış;
kadınları kapatarak, kendi iradelerini devre dışı bırakabileceğini zannederek,
böylece sorumluluktan kaçmaktadırlar. Esas olan açık ya da çıplak bir kadın
karşısında cinselliği düşünmeden, ahlaki erdemlerle donanmış olarak onu bir
kadın olarak değil de bir insan olarak görebilmekte ve irade gücüne sahip yani
kendine hâkim olabilmekte. Gerçek insan olmaya yaraşır olan bu davranıştır.
Zorlama, yalan yorumlarla kadına, kadının saçına
takmış dinciler, bu başörtüsü ile yetinmeyip, kadınları kara çarşaflara (İran
örneği), burkalara sokmakta, bu da yetmiyor ki sonunda eve kapatmaktadırlar
(Afganistan örneği). Bu zulüm sadece yetişkin kadınların kapanması ile kalsa;
yetmiyor, küçücük kız çocuklarının da, neredeyse bebeklerin de kafalarını
kapatmaya kadar varmaktadır. Bu öylesine sapık bir zihniyettir ki, küçücük
çocukların saçlarından bile cinsel uyarı alabilecek durumdadırlar.
Ayrıca, Arap ülkelerinde geleneksel ve iklimsel olsa gerek erkeklerin de
başları örtülü!
Saç telini göstermeyerek sevap kazanmak ya
da göstererek günaha girmek; sevap-günah kavramlarının içlerinin nasıl
boşaltıldığının göstergeleri.. Sevap; başımızı kapatmakla kazanılması bu
kadar kolay olsaydı! Nefsi doymayan, istekleri sınırsız insanın, sevap
kazanması için çok emek vermesi,
-canından, parasından, malından, bilgisinden- yani Allah’ın kendisine
lütfettiği şeylerden, sadece Allah için, (kendisine çıkar sağlamak için değil);
isteyerek, gönüllü paylaşması, özden vermesi gerekir.