KUR’AN deyince; artık, maalesef ki, çoğunlukta namaz, başörtüsü çağrışımı yapıyor! Altıbin küsur ayetten oluşan KUR’AN, sanki, sadece namazdan(?!), sadece başörtüsünden(?!) bahsediyor! Üstelik, din otoritelerince(?!) anlatılan, yazılan, dayatılan bu uygulamalar, “din” konusunda tek hüküm sahibi olan Allah’ın, tek hüküm kaynağı Sözlerinden oluşan Kitabı KUR’AN’ın içeriğine uygun değildir.
KUR’AN’da, Yüce Yaratıcı bizlere neler
söylüyor-öğütlüyor, yaşamla ilgili sınırları, uyarıları ve ölüm sonrası
olacaklar neler? tek-temel-ana kaynaktan öğrenmiyor, araştırmıyor,
bilmiyoruz!
Allah’la en derin buluşma hali olan namaz;
ne dediğini bilmeden, sayılara(rekatlara), belli zorunlu zamanlara(5 vakit?)
-uygun ol, olma- bağlanmış, acele acele
robot gibi yatıp kalkmaktan ibaret uygulanıyor. “Kur’an’da hiçbir eksik
bırakmadığını”(En’âm,38) söyleyen
Yüce Yaratıcı, namazın böyle mi uygulanmasını istemiş? Kur’an’a bakın,
inceleyin, Kur’an’ın içinde araştırın! Yoook, illâ ki, hocaları ne derse o!
Başörtüsü ise artık kangren bir konu. Kur’an-Allah diyorsunuz, hemen,
“Kur’an okuyorsun madem! neden başın açık?” ve “Kur’an okuyorsan, uygulamak da
lâzım” -yani!?- “niye başın açık?” diyorlar. Kur’an’ın, yüzlerce ayette ısrarla
vurgulanan, öğütlenen, insanı, gerçek insan noktasına ulaştıracak ahlâkî
ilkelerini yok sayarak, uygulama noktasında da tek bildikleri başın örtülmesi.
Kur’an’ın temel kavramlarından olan “adalet”le ilgili ve kişisel adaletin
uygulanması noktasında insanı zorlayan (Mâide,8-Nisa,135),
ayetlerinden haberleri bile yok. Allah, her hal ve şartta adaletli olun diyor! Başını
örten sayısında müthiş artış var ama adaletsizlik almış başını gidiyor, öyleyse
bu nasıl KUR’AN okumak ve uygulamak! Başını, üstünü örtülere bürüdün, ne var
bunda, hani adaleti uygulamak?!...
Başını örtenlere ve aslında onları hiç
ilgilendirmediği halde, kadınlara başörtme zorlamasında bulunan erkeklere
seslenmek lâzım; karşılarında başörtüsüz
olanları, sadece başörtüsü üzerinden değerlendirmeleri doğru bir yaklaşım mı,
sorarım! Benim başımın açıklığına karışıp, Kur’an-Allah dememe rağmen, neden
hemen başörtüsü uyarısı yapıyorlar? Neden söylediklerime değil de, şeklime,
başörtümün varlığına yokluğuna bakıyorlar? “Kur’an’ı anlayarak okuyun,
Yaratıcınızın Sözlerinden oluşan Kur’an’ınını, özgürce anlamaya çalışın,
aracıları çıkarın” diyorum; başörtülüler ve bu işten kendilerine vazife çıkaran
erkekler(?) ise bana “niye başörtün yok?” diyorlar. Halbuki ben de onların
iddia ettikleri gibi, “Allah-Kur’an” diyor, onların başörtüsüne karışmıyor, hiç
başörtüsü konusu açmıyor, “başörtüsü, Kur’an’da emir olarak vardır-yoktur(?!)”
tartışmasına girmiyorum bile! Sadece “Kur’an’ın, anlamak üzere okunması
şarttır” diyorum.
Başımın açıklığı konusu, Allah’la benim
aramda bir mesele değil mi? Eğer başın örtülmesini isteyen Allah’sa(?),
hesabımı da, sadece beni Yaratan’a vermem gerekmez mi? Şu hayatın zorluklarına
bir bakın. Zalimlerin zulmü altında insanlar yaşam-geçim-özgürlük mücadelesi
veriyorlar. Zalimlere karşı özgürlük mücadelesi verenlerin yanında yer
alacaklarına, zalimi alkışlıyor, gittikçe tiranlaşmasına yardım ediyorlar! “Özgürlük”ten
anladıklarının da, sadece “başörtüsüne özgürlük” olduğunu yaptıkları
eylemlerden görüyoruz! Kur’an’dan anladıkları, öncelikleri sadece başörtüsü!!!
Kur’an’ı, başörtüsünden-namazdan ibaret
zannedenlerin sorumlulukları çok ağır;
çünkü, şu muhteşem evrenin Yaratıcısı ve Yöneticisi Yüceler Yücesi Allah’ın, Kitabı Kur’an’ını,
sadece başörtüsünden-namazdan ibaret zannetmekle kalmıyor,
“başörtüsünden-namazdan ibaret” algısının tüm dünyada da yaratılmasına sebep
oluyorlar.
Ve böylece, KUR’AN’da yer alan, muhteşem bir insanlık medeniyeti inşa edecek
ahlaki erdemlerle dolu güzelim “Din”-İslâm’ı da sadece görüntüye indirgemiş
oluyorlar!
“Allah’a
karşı yalan uydurandan daha yanlış davranan; kendi zararına iş yapan / zalim
kim olabilir?”(Kehf,15)
“Yararlı
olmak en iyiyi, en doğruyu yapmaktır.”(Bakara,189)
“Ey inananlar! Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın ve
birbirinizi arkadan çekiştirmeyin.”(Hucurat,12)
“Yap(a)mayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah yanında en nefret
edilen davranışlardandır.”(Sâf,3)
“Allah
adına verilmiş her söz sorumluluk gerektirir.”(Ahzab,15)
“Benliklerinizi tüm
yeryüzündeki din kimliklerine atfetmeniz gerçek iman / erdemli / makbul kişi
olmak değildir. Asıl erdemlilik odur ki Allah’a, ahret gününe, meleklere, Vahye
ve peygamberlere iman eder, mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara,
yetimlere, yoksullara, sokak insanlarına / yolda kalmışlara, isteyip
dilenenlere ve kölelere verir yani o Vahyi hayatlarına hâkim kılar ve
arınmışlığa ulaşır ve söz verdiğinde sözlerine bağlı kalanlar ile zorda,
hastalıkta / sıkıntıda ve savaşın kızıştığı zamanlarda / zulme karşı dayanır /
direnir / sabrederse işte onlar dosdoğru olanlardır.”(Bakara,177)
“Allah,
isteyen kimseyi dosdoğru yola ulaştırmak için onun gönlünü İslâm’a / Allah’a
teslim olmaya / barışa açar. İslâm, Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz düşünen,
öğüt alan bir toplum için, ayetlerimizi / ilkelerimizi en ince ayrıntısına
kadar açıklamış bulunuyoruz. Düşünen ve öğüt alanlar, Rablerinin yanında huzur,
güvenlik ve esenlik / barış yurdunu hak etmişlerdir. Yaptıklarından ötürü,
Rableri onların yardımcısı, yol göstericisi, koruyucusudur.”(En’âm,125,126,127)
“Ey inananlar!
Hepiniz, İslâm-barış içinde olun.”(Bakara,208)