Botobüs

    Dünyada 25 tane mega kent var, Ölçülere göre nüfus 8 milyonu aştığında mega oluyorsunuz. Kuşkusuz, İstanbul da onlardan biri ve ne yazık ki nefes alamayanlarından.

Abone Ol

 


 


Dünyada 25 tane mega kent var, Ölçülere göre nüfus 8 milyonu aştığında mega oluyorsunuz. Kuşkusuz, İstanbul da onlardan biri ve ne yazık ki nefes alamayanlarından.


 


Sürdürülebilir şehirlerle ilgili uluslararası araştırmaların birinde (World Cities Culture Forum, 2014) dünyanın en fazla nefes alan şehrinin Singapur olduğu belirtiliyor. Kamusal yeşil alan oranlarınız yüksekse ve halka açık parklarınız ve bahçeleriniz ne kadar çoksa o kadar nefes alan şehir oluyorsunuz. Çünkü o yeşiller, kentte yaşayanların sağlığını koruduğu kadar, çevre ve gürültü kirliliğini önlüyor, sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan yaşam kalitesini yükseltiyor ve daha da önemlisi iklim değişikliği ile mücadelede karbondioksit emisyonları açısından yutak vazifesi görüyor. Bildiğimiz fotosentez, karbon özümlemesi de diyebiliriz, yani sera gazlarını tutarak, yutarak, atmosfere yayılmasını engelliyor ve hele kent beton kaplı değilse, kentlerin ısınmasını da önlüyor bu yeşiller.


 


İstanbul’da halka açık yeşil alanların oranı yüzde 1.5, yani dünyanın en nefessiz mega kenti ünvanı kesinlikle kaptırılmamış. Nefes alan şehirler karşılaştırması yapmak bakımından; Singapur yüzde 47 ile en başta bulunuyor. Sidney yüzde 46 ile, Hong Kong yüzde 41 ile ve Londra yüzde 38.4 ile onu takip ediyor. 


 


İstanbul’u yönetenler bu hüzünlü tablonun farkına varmış olacak ki, ekolojik potansiyeli utanç verici olan bu kentin nefes alması için sonunda çözümü bulmuşlar, pek sevindik.  


 


Botobüs=Tavanında botanik bahçesi ile tekerlekler üstünde yürüyen yeşil cisim.


 


Heyecan yaptım, İETT’nin otobüs rakamlarına (http://www.iett.gov.tr) baktım: 2001 yılında 2580 otobüslük filo varmış, ilerleyen yıllarda ilk çift katlı otobüsler filoya katılmış, Metrobüs hattının devreye girmesiyle çift körüklü uzun otobüsler alınmış ve en son 2013 yılında 1705 yeni otobüs daha alınmış. Düşünsenize 5000’e yakın yeşil damlı, otlarla ‘botoks’lanmış otobüsün her gün İstanbul trafiğinde seyrettiğini. Tüm yolcular hem estetik hem de çevreci yolculuk yapma hazzını duyarlar. Üstelik artık şehir kirliliğini ve karbon emisyonunu azaltacak diğer önlemlere de ihtiyaç olmaz. Şehrin akciğerlerini parçaladınız diyen bizlere de iyi cevap, “akciğer dediniz, yürüyenini yaptık, daha ne istiyorsunuz” derler… Çılgın yatırımlar için milyonlarca ağaç kesiliyor diye de kızıyoruz ya, yetkililer ne yapsın, dikecek toprak bulamazlarsa çiçek, bitki, ağaç Allah ne verdiyse hücum otobüslerin tavanına.


 


Şaka bir yana, bu gibi uygulamaların ‘yeşil politikalar’ jargonunda bir adı var: Yeşil Göz Boyama (Greenwashing) diyorlar. Kısa tercümesi; vatandaşın gözünü akılcı olmayan, ama çarpıcı uygulamalarla yeşile boyuyorlar ve onlar da şehri yönetenlerin çevreciliğini samimi sanıyorlar. Bana sorarsanız, bu güzelim dünya şehrinde sayısız ekolojik katliam yapıp, sonra da botobüsleri gururla trafiğe çıkarmaya yeşil göz boyamadan da öte, İstanbullu ile terbiyesizce alay etmek denir.