Kadın hak ve özgürlüklerini kapsayan 20
yıllık yayın hayatımızda; bıkmadan usanmadan işlediğimiz konuların en başında
EĞİTİM geliyordu. Çünkü kadınların özgürleşmesinde eğitimin rolü çok
büyüktü. Ancak 2002 yılında AKP’nin
iktidara gelmesiyle eğitim sistemimizde ortamı keskinleştiren, eğitimi
gericileştiren politikalar uygulanmaya başlandı.
Eğitimde öncelikle cinsiyetçi uygulamalar
devreye sokuldu. Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 15. Maddesindeki “Okullarda kız
ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve
zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere
ayrılabilir” ifadesine rağmen özellikle karma eğitim hedef alındı.
4+4+4 eğitim sistemi doğrudan kız
çocuklarının eğitimini hedef aldı. Toplumdaki cinsiyetçi roller sebebiyle kız
çocukları okuldan alındı. Böylece kesintili eğitim kız çocuklarına büyük darbe
vurdu. Devletin çocukların eğitimi üzerindeki kontrolü askıya alındı ve bu
sistem sonucu otuzaltı bin kız çocuğu eğitimden mahrum bırakıldı. Ayrıca
uzaktan eğitimle dışarıdan okumaya teşvik edilen kız çocuklarının erken yaşta
evlendirilmelerine ve çocuk gelinlerin artmasına neden oldu.
Eğitimde dinsel baskı araçlarının
yaygınlaştırılması ile şekillenen 4+4+4 eğitim politikası ile okulların imam
hatipleştirilmesine, kız çocukları üzerinde örtünme baskısına, siyasal İslam’ın
simgesi olarak türbanın yaygınlaştırılmasına zemin hazırlandı.
Bunun gibi eğitimde yüzlerce sorunla
boğuşan halkımız geçen gün Başbakan
Binali Yıldırım’ın yeni ‘eğitim reformu'yla tekrar irkildi.
Bu kez ne hedefleniyordu?
Söylenildiği gibi; Gülen cemaatinin taban
noktası olan eğitim faaliyetleri; 15 Temmuz'da darbe girişimi sonrası,
Süleymancı, Nakşibendi denilen daha da çoğaltabileceğimiz tarikatlara mı devrediliyordu?
Eğitim- Sen Genel Başkanı Kamuran
Karaca'nın dediği gibi; uygulayacakları yöntem Fetullah’ın yöntemiyle aynı,
eğitim programları Fetullah’la aynı, toplumu dinselleştirerek, inanç sömürüsü
üzerinden bir toplumsal model yaratmak” mı isteniyordu?
Milli Eğitim Bakanlığı'nın açıkladığı
reform paketine göre okul öncesi zorunlu eğitim sistemi önce prefabrik
sınıflarda pilot çalışmayla denenecek. Tekli eğitimde ders saat 09.00’da
başlayacak, akşam 16.00’da sona erecek. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), iki buçuk
yıldır üzerinde çalıştığı yabancı dil eğitimini- kalitesini arttırarak- hayata
geçirecek. 5. sınıfta sadece Türkçe ve yabancı dil eğitimi verilecek. Bu
kademede Türkçe-İngilizce, Türkçe-Fransızca, Türkçe-Almanca, Türkçe-Arapça gibi
dersler yer alacak.
Gerçekten güzel, buna kimse hayır
diyemez.
Amma bir de madalyonun öte yüzü var ki;
korkunç mu korkunç..
OHAL desteğiyle, okullarda FETÖ'cüleri
temizleme adı altında, son 3 ayda laik eğitimi savunanlar büyük oranda hedef
oldular. Eğitim-Sen Genel Başkanı Karaca "11 bin 301 öğretmen açığa
alınmış, 9 bin 400’ü bizim üyemiz. Bizim üyelerimizin ömrü hayatı laik,
demokratik eğitimi savunmakla; tarikat ve cemaat yapılanmalarına karşı mücadele
ile geçmiştir. Bu kapsamda açığa alınan arkadaşlarımızla ilgili şimdi öyle bir
algı yaratılmaya çalışılıyor ki, ‘terörle ilişkileri var’ denilerek, varsa
ellerinde koysunlar ilişkileri açıklayan belgeleri ortaya. Bunu anlatamıyoruz
topluma, herkes kendi derdine yanıyor" diyor.
Zaten 4+4+4 ile altüst edilen eğitim
sistemimiz tümüyle İmam Hatip eğitimine dönüştürülüyor. Bir yandan TEOG
sınavına giren çocuklar doğrudan İmam Hatiplere yönlendirilirken öte yandan
normal okullarımızın hızla İmam Hatip Okuluna dönüştürülmesi ise kaygı verici.
“Proje Okulları” skandalı ise yaşanan
ayrı bir eğitim rezaleti.
2011 yılında 12 bin 614 okul 'proje okul'
kapsamına alınarak, okulların fiziki imkanları kamunun hizmetine açıldı.
Türkiye'nin en başarılı olarak görülen liselerinin de aralarında bulunduğu her
türlü siyasi görüşe karşı birbirine saygı duyan insanlardan oluşan 155 okulda
yapılması planlanan öğretmen değişiklikleri, liselerin öğrencileri tarafından
çeşitli illerde düzenlenen eylemlerle protesto ediliyor. Yedi bini aşkın
öğretmen ve on binlerce öğrenciyi ilgilendiren, tercihan FETÖ dışında tarikat
bağlantısı olan müdürlerin atandığı bu okullardaki uygulama “Türkiye’yi
çökertme projesinin” bir parçası gibi görünüyor...
Şimdi biz madalyonun hangi yüzüne
bakalım!.