24 Kasım Öğretmenler Günü’nün bu yıl daha farklı bir anlamı var. Pandemi ile dönüşen, her alanda alışılmış olanın yerini “yeni normal”lere bıraktığı 2020, uzaktan eğitimin de norm olduğu bir yıl oldu. Dijital alt yapı ve internet olanaklarıyla evlerde sürdürülen eğitimin öğretmenlere yaşattığı zorluk ve avantajları, eğitim emekçilerinin Covid-19 sürecinde eğitimdeki dönüşüme ne kadar hazır olduklarını, sıkıntılarını ve taleplerini eğitim alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ile konuştuk.
Eğitim Sen Genel Yükseköğretim ve Hukuk Sekreteri Özgür Bozdoğan, salgınla birlikte dünya genelinde 63 milyon öğretmen ve 1,5 milyar öğrencinin uzaktan eğitime geçmek durumunda kaldığını söylüyor. Bozdoğan, öğretmenlerin yeterince hazırlıklı olmadan bu sürece başladıkları görüşünde: “Öğretmenler her ne kadar öğretim süreçlerinde teknolojinin kullanımı konusunda hazır olsalar da bu kadar büyük boyutta ve uzun sürecek bir uzaktan eğitim sürecine hazırlıklı değillerdi. Aynı zamanda da MEB’in uzaktan eğitime altyapı, içerik ve planlama açısından hazır olmaması sorunları artırdı. En önemli sorunlardan biri de öğrencilerin ciddi bir bölümünün uzaktan eğitime erişiminin olmamasıydı.”
Öğretmenlerin pek çok yöntemi kullanarak bu zor dönemde öğrencilerine ulaşmaya çalıştıklarını söyleyen Bozdoğan, bu dönemde MEB’in çabalarını da yetersiz buluyor: “MEB uzaktan eğitime erişimi olmayan öğrencilerin durumunu sorun olarak görmediği için bu konuda ciddi bir adım da atmadı. Ders içeriklerinin hazırlanmasından sunumuna kadar pek çok alanda öğretmenler yalnız kaldı ve kendi çözümlerini üretmek durumunda kaldı. En önemli sorunlardan biri de öğretmenlerin bu dönemde artan iş yükü oldu. MEB, öğretmenlerden mesai saatleri dışında ve hafta sonu da çalışmasını istemektedir. Bu durum öğretmenlerin kazanılmış haklarının ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Burada ciddi bir plansızlıktan söz etmek mümkündür. 23 Kasım’da başlayacak ikinci uzaktan eğitim dönemi bu nedenle oldukça sorunlu bir başlangıç yapıyor diyebiliriz.”
Bozdoğan, öğretmenler arasındaki dayanışmanın tüm engellemelere rağmen güçlü olduğu görüşünde: “Her ne kadar MEB öğretmenlerin rekabet etmesini ve yarışmasını istese de öğretmenler oldukça güçlü bir iç dayanışma ve birlikteliğe sahiptirler. Bu dayanışmayı sağlayan en önemli unsur ise öğretmenlerin tarihsel ve toplumsal rolleridir. Öğretmenlerin verdiği mücadele aslında o toplumun özgürlükler ve demokrasi mücadelesi olarak kabul edilebilir. Öğretmenlerin bu topraklarda 112 yıldır mücadelesi devam etmektedir. Eğitim Sen, bugün bu mücadelenin taşıyıcısı durumundadır. Sendikamızın, öğretmenlerin dayanışması ve hakları için, ortaya koyduğu çabanın ve mücadelenin bu anlamda oldukça önemli ve belirleyici olduğunu ifade etmek gerekmektedir.”
Bozdoğan’a göre sağlık ve meslek hakları, Covid-19 döneminde herkes için olduğu gibi öğretmenler için de en önemli olan konuyu oluşturuyor. Öğretmenlerin sağlıklarının tehlikeye girmemesi için MEB’den önlem almasını sürekli olarak talep ettiklerini vurgulayan Bozdoğan, öğretmenlerin mutlaka desteklenmesi gerektiğini söylüyor: “Son iki günde üç öğretmen arkadaşımızı daha kaybettik. Karabük, Diyarbakır ve Yalova’dan öğretmen arkadaşlarımızı kaybettiğimize dair gelen haberler hem acımızı artırdı hem de kaygılarımızı yükseltti. Bu nedenle öğretmenler alınan her kararda öncelikli olarak sağlıkları ile ilgili bir risk oluşmamasına dikkat etmektedirler. 23 Kasım tarihinden itibaren okul öncesi eğitim kurumlarının açılacak olması öğretmen arkadaşlar açısından kaygı vericidir. MEB, çalışan anne babalar için bu kurumları açmayı hedeflemektedir. Bu durumun kabul edilmesi mümkün değildir. Sağlıkla birlikte öğretmen arkadaşların en önemli ikinci beklentisi salgından kaynaklı herhangi bir hak kaybı yaşanmamasıdır. Özellikle ücretli öğretmenler, usta öğreticiler ve özel öğretim kurumlarında çalışan arkadaşlarımızın hak kayıpları yüksektir. Öğretmenlerin bu dönemde sürekli olarak MEB tarafından desteklenmesi gerekmektedir.”
Öğretmen Akademisi Vakfı: Etkili ve sürdürülebilir bir uzaktan eğitim modeline geçilmeli
Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) Eğitim Direktörü Arzu Atasoy, pandemi ve sosyal izolasyon sürecinin başında öğretmenlerin karşılaştığı en büyük sorunun uzaktan eğitime hazırlıksız yakalanmaları olduğunu söylüyor. Çok genç yaş ortalamasına sahip bir öğretmen popülasyonu olması avantaj olsa da uzaktan eğitimin farklı beceriler istediğinin altını çiziyor: “Genç öğretmenler, dijital araçlara, öğretmenliğe daha önceki yıllarda başlamış olanlara nispeten daha yatkın. Fakat yine de teknolojiyi kullanma becerisiyle, eğitimde teknolojiyi kullanma becerisi ve bunu nitelikli tasarımlarla ortaya koyabilme becerisi farklı şeyler. Bizim ve eğitim camiasının şu anda ana konusu etkin, çocuklar için fayda sağlayan bir uzaktan eğitim formatına kavuşabilmek.”
ÖRAV yaz döneminde öğretmenlere ve ebeveynlere odaklanan oldukça geniş katılımlı bir araştırma yaptı. Arzu Atasoy, bu araştırmayı şu sözlerle aktarıyor: “Öğretmenlerin üçte biri uzaktan eğitimin artık dünyada kaçınılmaz bir yöntem olduğunu, gerekli öğrenme ortamının dijitalde de yaratılabildiğini, işlevsel, pratik ve zamandan tasarruf sağlayan bir öğretim yöntemi olduğunu savunuyor. Türkiye’de yeni uygulanmaya başlanan uzaktan eğitim sisteminin geliştirilmesi gerektiği, bütünsel bir verimlilik için öğretmenlerin ve ailelerin daha çok iş birliği yapmasının önemi ifade ediliyor. Bunun yanında öğretmenleri en çok endişelendiren konular, öğrencilerine ulaşamamaları ve onların öğrenme kayıpları. ‘Tek taraflı anlatan’ formatını kırmak ve uzaktan eğitimin niteliğini artırmak için öğretmenleri bu konuda bütünlüklü bir şekilde destekleyecek bir mekanizmaya ihtiyaç olduğunu görüyoruz.”
Öğretmenlerin COVID-19 sürecinde en temel beklentilerini, öncelikli taleplerini sorduğumuz Atasoy, “Çeşitli koordinasyon sorunları, teknolojik araç sahipliği ve internet altyapı yetersizlikleri gibi sebepler yaşandı. Bunlara ek olarak, etkili bir uzaktan eğitim sürecine uyum sağlanması da bir zaman aldı. Biz de Vakıf olarak tüm kaynaklarımızı bu dönemde uzaktan eğitim tasarımı ve dijital okuryazarlık eğitimlerine yöneltmeye çalıştık” sözleriyle anlatıyor bu dönemde yaşananları. Öğretmenlerin pek çok farklı alanda desteğe ihtiyacı olduğunu belirten Atasoy, “Uzaktan eğitim platformumuz e-Kampüs üzerinden il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri ile işbirliği içerisinde ilerleyerek, 34 farklı konuda 50 web seminer düzenleyerek tüm Türkiye’den 15 bine yakın öğretmene ulaşmayı başardık. Bu eğitimlere Garanti BBVA’nın desteği ile “Mesafe Tanımayan Öğretmenler” başlığı altında yeniden başladık. Hedefimiz 81 ilde eğitim yapmak. İlk ve orta öğretim kademelerinde görev yapan branş ve sınıf öğretmenleri için tasarladığımız “Çevrim içi Eğitimde Etkileşimli Ders Tasarımı Eğitim Programı”nı da yine kısa bir süre önce hayata geçirdik. Tüm bu eğitimlerle hedefimiz öğretmenlerin uzaktan eğitim sürecini en etkin şekilde yönetebilmeleri ve fark yaratabilmeleri için onlara destek olacak kazanımlar sağlamak.”
Atasoy son olarak öğretmenlerden alınan geri bildirimlerin çok olumlu olduğunu söylüyor ve “mesafe kurallarının tamamen kalktığı durumda bile, daha fazla öğretmene ulaşabileceğimiz uzaktan eğitimlerimizi sürdürmek istiyoruz” diyor.
Öğretmen Ağı İletişim Sorumlusu Fulden Ergen ve Ağ Etkileşim Koordinatörü Günalp Turan, sözlerine pandeminin eğitimin tüm paydaşlarını konfor alanının dışına ittiği vurgusuyla başlıyorlar. Öğretmenler için, şu ana dek geliştirilen içerikleri, kullanılan araçları, öğrenci ve velilerle ilişkilerini baştan düşünmek gerekliliği doğduğunu söyleyen Ergen ve Turan, bu süreçte, öğretmenlerin büyük emek ve fedakarlık gösterdiklerini belirtiyorlar. Öğretmen Ağı olarak öğretmenlerin ilham verici hikayelerini ve geliştirdikleri stratejileri dinlemişler. Öğretmen Ağı sözcüleri: “Tüm zorluklara rağmen, arabasını kütüphaneye dönüştürüp kendi şehrinde öğrencilere kitap ve çalışma kağıtları dağıtan, internetin erişemediği yerlerde velileri tek tek ziyaret eden öğretmenlerin hikayeleriydi bunlar. Bu hikayeler, öğretmenlerin kriz zamanlarında boşlukları doldurabildiklerini gösterdiğini anlatıyor bize. Ancak bu bir yandan öğretmenlerin üzerindeki yükü çoğalttı. Dolayısıyla öğretmenlerin iyi olma halinin, eğitim pratikleri için ne kadar hayati olduğu fark edildi” diyor.
Öğretmen Ağı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hali hazırda inşa ettiği EBA sisteminin, uzaktan eğitime geçişi hızlı kılan faktörlerden biri olduğu görüşünde.
EBA ile pandemi başından itibaren hem öğretmenlere hem de öğrencilere ulaşılmaya başlandığını söyleyen Ergen ve Turan; “Televizyon üzerinden verilen dersler de hazırlıklı olmadığımız bu sürecin geçişinde kolaylık sağladı. Elbette ki, erişilebilirlik sorunlarıyla karşılaşıldı. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, var olan eşitsizlikler daha da derinleşti. Bu eşitsizlikleri gidermek için ne yapabileceğimiz konusunda artık daha bilgiliyiz, uzaktan eğitime adapte olduk. Belirsizliğin ardındaki bir sonraki yeni normali değil, yeni ihtimal ve imkanları keşfetmek için eğitimle ilgilenen herkesin iş birliğine ihtiyacımız var” diyor.
Öğretmen Ağı’nın öğretmenlerle yürüttüğü anket çalışmalarında ve sahadaki faaliyetlerinde, bu süreçte öğretmenlerin en zorladığı noktalardan birinin, dijital bilgi, pedagojik bilgi ve alanlarına dair olan bilgisinin dengeli harmanlanması olduğu ortaya çıktı. Ağ’ın araştırmasına göre; dijital araçlara dair güçlü sahibi olsak da bu araçların, uygun pedagojik yaklaşımlarla ve alan kazanımları doğrultusunda kullanılması konusunda kat edeceğimiz çok yol var.
Bir diğer zorlanılan nokta ise öğrencilere erişim ve fiziksel dönemde daha güçlü verilebilen sosyo-duygusal kazanımların dijital platformlar üzerinden iletmeye çalışmak oldu. Ağ sözcüleri; “Öğretmenlerin sınıflarda uyguladığı öğrencilerle bağ kurma, süreci anlamlandırma, empati gibi sosyo-duygusal beceriler üzerinde çalışma gibi faaliyetler ne yazık ki yerini daha akademik kazanımlar üzerinden geçirilen derslere bıraktı” diyor.
Öğretmen Ağı’na göre bu dönemin öğretmenlere sağladığı avantajlar da var: “Kalkan fiziksel sınırlarla birlikte tüm Türkiye’deki hatta yurt dışındaki öğretmenler ile etkileşime girilebilmesini kolaylaştırmış olmasıdır. Öğretmen Ağı içerisinde, farklı illerdeki öğretmenlerin ortak sorunlar etrafında bir araya gelmesine ve aynı branştaki öğretmenlerin ders kurgularını birlikte dayanışma içerisinde yapmasına şahit olduk. Geçirdiğimiz zamanı değerlendirdiğimizde, fiziksel sınırları aşan bu birlikte öğrenme halinin öğretmenlere ve öğrencilere oldukça iyi geldiğini düşünüyoruz. Öğretmen Ağı gibi mesleki öğrenme ağlarının, öğretmenlerin güçlenmesine katkıda bulunduğunu görüyoruz.”
“Bu dönemde öğretmenler arası dayanışma arttı”
Öğretmen Ağı, pandemi sürecinde öğretmenler arasındaki dayanışmanın arttığı görüşünde. Fulden Ergen ve Günalp Turan; “Böyle zamanlarda, öğretmenlerin özne olma hali ve onlara sağlanan hareket alanı büyük önem taşımakta. Çünkü pandemi bize, esnek olmamız, farklı koşullara hızla adapte olmamız ve yaratıcı çözümler üretmemiz gerektiğini gösterdi. Buna imkan veren alanlar, öğretmenlerin de inisiyatifini artırmaya katkı sunuyor” diyor.
Öğretmen Ağı da bu süreçte dayanışma, ortak dertlere birlikte çözüm arama, üretme ve kolektif etkinin çok güzel örneklerine yakından tanıklık etmişler. Ergen ve Turan, bu süreçte yaptıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Örneğin, ülkenin farklı yerlerinde çalışan okul psikolojik danışmanları, Ağ içerisinde bir araya gelip, birbirlerinden beslendiler, birlikte kafa yordular ve yüz yüze eğitime geçiş öncesinde “Yeni Dönemde Okula Uyum Kitapçığı: Öğretmenlere ve Öğrencilere Yönelik Yaratıcı Çözümler” başlıklı bir kitapçık geliştirdiler. Bu kitapçık, Eylül yeniden dönüş aşamasında birçok öğretmenin ve öğrencinin süreci anlamlandırmasını ve okulla yeniden bağ kurmasını kolaylaştırdı.” Bahsi geçen kitapçığa buradan ulaşabilirsiniz: https://www.ogretmenagi.org/yeni_donemde_okula_uyum_kitapcigi”
Pandemi sürecinin, sivil toplum kuruluşlarının kendi arasındaki iş birliğinin de ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini vurgulayan Ağ sözcüleri, sorunları birlikte çözmek ve deneyimleri paylaşmak için 16 farklı kurumun temsilcileri ile bir araya gelmek için çağrıda bulunmuş. Bu kurumlarla, Pandemide Dijital Öğrenimler buluşmasını gerçekleştiren Öğretmen Ağı, buluşmanın çıktılarını da raporlaştırmış. Rapora buradan ulaşmak mümkün: https://www.ogretmenagi.org/pandemide_dijital_o_renimler_bulusmasi_raporu
Eğitim Reformu Girişimi: Salgın koşullarında dayanışma ihtiyacı daha da belirginleşti
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Yeliz Düşkün ve ERG’yle “Eğitim İzleme Raporu 2020: Öğretmenler” adlı raporu hazırlayan Doktor Fulya Koyuncu pandemi sürecinde öğretmenlerin durumunu değerlendirdiler. Doktor Fulya Koyuncu pandeminin uzun zamandır eğitimde sıklıkla konuşulan iki konuyu gün yüzüne çıkardığını söylüyor: “İlk konu; öğretmenlerin ihtiyaçları buldukları okula, okulun ve öğrencilerin sosyo-ekonomik yapısına ve bireysel ihtiyaçlarına göre farklılık göstermektedir, İkinci konu ise öğretmenlik mesleği eskiden algılandığı gibi durağan ve kendini tekrar eden bir meslek değil, öğretmenlerin sürekli kendilerini geliştirmeleri gereken dinamik bir meslektir.”
Dr. Koyuncu’ya göre öğretmenlerin iyi olma halleri, tüm salgın boyunca doğrudan etkilenen konular arasında yerini aldı. Koyuncu; “Canlı derslere dahil edilen sınıf düzeylerinin, bu derslerin yapılacağı zaman aralıklarının değişmesi, kullanılacak platformların farklılaşması gibi sık değişen konular da öğretmenlerin iyi olma hallerini doğrudan etkileyen konular arasında yerini aldı. Özellikle yüz yüze eğitimlerin başlaması ile beraber öğretmenlerin okullardaki hijyenin sağlanmasına odaklandıkları ve bu yöndeki kaygılarının arttığını görüyoruz” diyor.
Koyuncu’nun aktardığına göre; araştırmalar ve öğretmenlerle yapılan görüşmeler, uzaktan eğitim sonrasında öğretmenlerin genel olarak uzaktan eğitime yönelik bakışlarının olumlu yönde değiştiğini gösterse de uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitimin harmanlandığında nitelikli bir eğitim sağlanacağını düşündüklerine işaret ediyor. Koyuncu da öğretmenlerin bu dönemde yaşadıkları tecrübeler ile geleceğin eğitiminde uzaktan eğitime daha fazla alan açılabileceği görüşünde.
Yeliz Düşkün araç gereçlere ve internete erişimin öğretmenler ve öğrenciler için önemine değinirken belirsizliklerin ortaya kalkmasının pozitif etki yapacağına vurgu yapıyor: “Belirsizliklerin mümkün olduğunca ortadan kaldırılması, planlamalardan olabildiğince erken haberdar olma, öğretmenlerin sürece uyumu için önemli görünüyor. Onun dışında uzaktan eğitim bağlamında dijital yetkinliklerini geliştirmek isteyen öğretmenler olduğu anlaşılıyor. Araç-gereçlere ve internete erişimin hem öğretmen hem çocuklar için sağlanması önem taşıyor. Öğretmenin internet erişimi olsa bile çocuklara ulaşamamak onları zorlayabiliyor.” Evin bir eğitim ortamı haline geldiği için öğretmen ile veli arasındaki diyalog her zamankinden daha önemli hale geldiğini söyleyen Düşkün, son olarak öğretmenlerin ihtiyaçlarının koşullara göre de değişkenlik gösterdiğini belirtiyor: “Örneğin köy okullarında çalışan öğretmenler için internet büyük bir sorunken, görmek engelli öğretmenler için EBA’nın onların kullanımına yeterince uygun olmaması önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor.”
Korona kapsamında eğitim kurumları bir kapanıp bir açılır ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tüm önlemlerini aldığını söylerken, öğretmenler aksi görüşte birleşiyor. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 80’i Covid salgını sürecinde Milli Eğitim Bakanlığını başarılı bulmuyor.
Tüm aksaklıklara, uyarılara rağmen bir türlü geliştirilmeyen, tökezleyen uzaktan eğitim de öğretmenlerin başarısız buluğu MEB icraatlarından. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde80’i uzaktan öğretimin başarılı olmadığını ifade ediyor.
Araştırma sonuçlarını yorumlayan Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, "Geleceğin mimarı olan öğretmenlerimizin nasıl bir çaresizlik çukuruna itildiği görülmektedir. Bu yılki araştırmamızda en dikkat çekici veriler, geçim sıkıntısına ilişkindir. Öğretmenlerin hepsinin borç batağında olduğu, bu borçlar yüzünden yarısından fazlasının psikolojisinin bozulduğu, kendi çocuklarının ihtiyaçlarını bile giderecek kadar ücret verilmediği bir ortamda eğitim ne kadar sağlıklı olabilir? Hamaseti elden bırakmayan siyasilerin tabiriyle öğretmenlerimiz eğitimin dinamosu ise sormak lazım: motoruna yakıt koymadığınız bir aracı kullanabiliyor musunuz? Dünyada 'Başöğretmen' sıfatını taşıyan tek lider Atatürk iken, 2020'de O'nun izindeki eğitim neferlerine reva görülen bu karanlık tablo kabul edilemez” diyor.
Eğitim- İş Genel Başkanı Yıldırım; “Eğitim-İş olarak eğitim ve bilim emekçilerimizin bu haklı talepleri için; laik, parasız, bilimsel, adil bir eğitim için mücadele etmeye devam edeceğiz" sözleriyle görüşlerini noktalıyor.
(Kazete)