# Direnseçim

    Suriye'de yaşanan, savaş mı? barış mı? ikileminin ortasında kaldığımız şu günlerde geçen yıl Nisan ayında dünya kadınlarının toplandığı AWID konferansında MENA (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) bölgesinde yaşayan kadınların şu cümlesi hala kulaklarımda çınlıyor: "Arap ülkelerinde İslam bir devlet dinidir. Bütün yasaların kaynağı şeriat olmalıdır, deniyor.

Abone Ol

 


 


Suriye'de yaşanan, savaş mı? barış mı? ikileminin ortasında kaldığımız şu günlerde geçen yıl Nisan ayında dünya kadınlarının toplandığı AWID konferansında MENA (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) bölgesinde yaşayan kadınların şu cümlesi hala kulaklarımda çınlıyor: "Arap ülkelerinde İslam bir devlet dinidir. Bütün yasaların kaynağı şeriat olmalıdır, deniyor. Bu nedenle köktendinci aktörlerin varlığının ve gücünün giderek artması Arap Baharı'nı, değil kışa, zindana çevirebilir.."


 


Herzamanki gibi yine kadınlar "bu bölgedeki mevcut trendler değişmedikçe önümüzdeki dönemde istikrarın sağlanması daha da zorlaşacak ve bu da dünya siyasetini olumsuz etkilemeyi sürdürecektir" diyerek bir buçuk yıl önce Ortadoğu coğrafyasının bugünkü durumunu okumuşlar ve BM'nin yaptığı çalışmaların çok geride kaldığını vurgulamışlardı.


 


Ortadoğu; insani ve sosyal gelişmişlik alanında orta ve alt sıralarda yer almaktadır. İnsani gelişmişliği etkileyen; eğitim-sağlık-ekonomi göstergeleri ile kadın hak ve özgürlükleri, kadının statüsü konusunda bölge oldukça yetersizdir.


 


Ülkemizde ise demokrasi mücadelesinde umutları yitirdiğimiz bir anda patlak veren "Gezi direnişi" olayları Ortadoğu halkıyla farkımızı ve demokrasi anlayışımızı bir kez daha ortaya koymuş, parlamenter sistemin vazgeçil(e)mez tek yöntem olduğunun bir kez daha altını çizmiştir.


 


Halkın ve özellikle gençlerin sürüklediği bu direnişle, devletin her olumsuz davranış ve uygulamasına, karşı duruş sergilenerek demokratik haklar kullanılmış ve yaşam tarzından ödün vermeyerek sistem şekillendirilmeye başlanmıştır.


 


Şimdi, "Gezi direnişi" (ben onlara "gençlerin direnişi" diyorum) önümüzdeki süreçte ikinci sınavını verecektir; o da 'YEREL SEÇİMLER'dir.


 


Ben bir "kadın aktivist" ve "CHP Parti Meclisi Üyesi" olarak GEZİ'den çok dersler çıkardım.


Önümüzdeki yerel seçimlerin gezi ruhuna uygun olarak planlanması gerektiğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama bu lafta kalıp ta eski yöntemler devam ederse Türkiye'nin değişim ve dönüşüm talebi gerçekleşemez. Sosyolojik olarak yenilenemeyen ve değişemeyen toplumlar her zaman patlamaya mahkumdur.


 


Bu değişim; partilerin üye yapılanmasından başlayıp, seçim sistemine kadar uzanan, özellikle gençlerin ve kadınların da asli unsur sayılıp dışlanmayacağı bir örgütlenme biçimiyle yenilenmesi ve herkesin parti içi demokratik yarışla göreve gelmesi en ideal olanıdır. Daha adil ve düzenli bir sistemin  kurulması için acilen düğmeye basılmalı, en azından daha sonraki seçimler için yeni bir umut yaratılmalıdır. 


 


Son yapılan araştırmada yüzde 29.7'lik yaş ortalamamızla Avrupa'nın en genç ülkesiyiz. Önümüzdeki yerel seçimde ise adaylar belirlenirken bu tabloyu göz önünde tutarak üç kriterin ön planda olması gerektiğini düşünüyorum: Birincisi adaylık başvurularını tersinden dizmek; yani en gençleri liste başına almak, ikincisi partili olmak, üçüncüsü ise vizyon sahibi, iyi eğitimli ve donanımlı olmak.


 


Gezi ruhundaki demokrasiyi hayata geçirmek için haydi # DİRENSEÇİM diyorum.