30 Ekim 2020 tarihinde, saat 14.51 itibariyle, İzmir’de 6.9 veya 7 ? büyüklüğünde değerlendirilen ve su baskınlarına yol açan depremi yaşadık. Umarım bu kadarla gelmiş geçmiştir. Bu büyüklükte hatta en iyi tahminle 7.3 büyüklüğünde bir deprem esasen son 20 yıldır İzmir’de geçmiş olaylara bakılarak beklenmekteydi.
İzmir Yerel Gündem 21 çalışmalarında İstanbul Habitat II toplantısı için, 1996 yılından başlayarak risk ve kriz yönetimi üzerine konuyu önemseyip çalışırken, aslında İzmir’de 1688 yıllarında tahmini 7.3 ile tsunami yaratan Basmane'ye kadar denizin taştığı ve bugün olmayan Yenikale’nin surları üzerinden aşan ve aştığına göre en az 10 metre dalga yaptığı düşünülebilen bir deprem yaşandığını bilmekteyiz.
Bugünkü terminolojiyle tsunami yaşanmıştı. Birkaç yıl önce uluslararası risk öngörülerinde Türkiye’de yüzde 30 tsunami ve yüzde 60 deprem tehlikesi var bilgisini bir toplantıda söylediğimde, “komiklik yaptığım” düşünülse de, bilim insanlarının misyonunun gerektiğinde ayağını yere vurup, “dönen budur” demek olduğunu bilmekteyiz.
AFAD'IN UYARISI
AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) gecikmeyle, 15.37’den başlamak üzere, 15.44 ile devam eden “ışıklı tabelalardan”, acil değilse araba kullanmama mesajı geçmiş, ancak bu çok önemli mesaja uyulmamış ve hatta ‘aracına bin yolları tıka ve ihtiyacı olana kişilere ulaşılmasın” diye anlaşıldığı düşüncesine yol açacak şekilde ulaşım ağları kilitlenmiştir. Polisimiz, 16.20 gibi emniyet şeridini kontrol altına almıştır. Sürücülerin geçiş hakkı olmadığı halde, emniyet şeridini kullandığını bu tedbirden anlamak gerekmektedir. İzmir gibi eğitimli nüfusa sahip bir ilimizin “Bornova ve Bayraklı” bölgesinde ortaya çıkan yığılma anlaşılır gibidir. Nüfus baskısı… 35 plaka dışında İzmir ilinde bütün plakaların ayni anda görülebildiği bir ulaşım alanında bulunmaktayız. Bu durumda Türkiye örneklemi olarak olguları, İzmir üzerinden rahatlıkla inceleyebiliriz.
Güvendeyim, güvende misin? mesajı atma yerine, telefonla arkadaş, akraba ve tanıdık aramalarıyla gerek hatları meşgul etme, gerekse telefonun şarjının bitmesine yol açma,
Yürüme ile gidecek mesafelere araba ile gitme veya il dışına çıkma telaşı içinde trafik paniği yaratma,
Telaşla evden çıkarken, beslediği ev hayvanlarını daha çok kedileri evde kapalı bırakma,
Apartmandan çıkarken kapıyı açık bırakacak şekilde önlem almama,
Valiliğin erken uyarılarına dikkat etmeme, haber kirliliğine itibar etme,
Arama-kurtarma alanlarına gereksiz girme ve istemeden de olsa çalışmaları engelleyici ortam yaratma,
Bahse konu olan bu olgular, unutulmamalıdır ki, Covid-19 pandemi sürecinde yaşanmıştır. Bir taraftan da maske ve mesafe kuralı içinde de davranılması öngörülmektedir. Nihai tahlilde, çoğumuzun zihinsel olarak hazırlıklı olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu süreçte kapasite artışı ile öne çıkan sektör basın mensuplarıdır. Her ne kadar, afet ile fen bilimleri dışında sağlık ve sosyal bilimler gibi diğer multi disiplinleri ciddiye almama veya disiplinlerarası konuya eğilmeme, kayıpların kök nedenini çoğu kere bütünleşik göstermeme gibi bir siyaset sürdürseler de, giderek daha fazla, afet yönetimini alandan aktarma ve doğru soruları sorma konusunda oldukça tecrübe kazanıldığı dikkati çekmektedir. Ancak yine de, kamu yönetiminin yerel ve merkezi kademelenmede en önemli sorun alanı, afetlerde “ikna” konusunun hala sistematik olarak çalışılmamasıdır. Tekrar İzmirimiz yerleşiklerine geçmiş olsun dileklerimle sağlıklı günler dilerim.