Dünya genelinde her yıl 40 milyon çocuğun
fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik olmak üzere farklı türde birçok
istismara maruz kaldıkları tahmin edilirken, ABD, İngiltere, Almanya, Rusya ve
Hindistan gibi ülkelerde ciddi sayıda vakanın yaşanması dikkat çekiyor. Son
yıllarda bu ülkelere Türkiye de eklendi.
Çocuk istismarının Türkiye'nin de içinde
yer aldığı kimi ülkelerde örtbas edilmesi, objektif çalışmaların yapılmasını
engellediği gibi alınan önlemlere karşın her geçen gün istismar oranlarında
artış devam ediyor.
Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin
çocuk istismarı konusundaki karnesi oldukça kötü. Amerika Birleşik Devletleri
Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezlerinin yayımladığı rapora göre, her 4 çocuktan
1'inin hayatlarının bir döneminde istismar ve ihmal ile yüzleştiği yer aldı.
ABD'de istismara uğrayan mağdurların
yüzde 48'inin erkek, yüzde 52'sinin kadın olduğuna işaret edilirken, her 10
saniyede bir çocuğun istismarla karşı karşıya kaldığı veya tecavüze uğradığının
altı çizildi.
Avrupa Konseyine göre, Avrupa'da 5
çocuktan yaklaşık 1'i cinsel şiddetin bir türüne maruz kalıyor. Cinsel
istismar, çocuk pornografisi, çocuk fuhuşu, internet üzerinden taciz veya
cinsel taciz bu kapsamda değerlendiriliyor.
Türkiye'ye gelince Adalet Bakanlığı'nın
yayımladığı 2019 yılına ait adli istatistiklere göre geçen yıl "cinsel
dokunulmazlığa karşı suç" kapsamında 49 bin 57 dava açıldı. Bunların 22
bin 689'u, yani yarıya yakını çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarıydı.
Bir başka deyişle, çocuğun cinsel
istismarı davalarında 7 yılda yaklaşık yüzde 29 oranında artış var. Bu artış,
sadece açılan dava sayısındaki artış oranını veriyor. Nüfusa dayalı artış oranı
ya da adli makamlara bildirilen tüm vakaları kapsamıyor.
Açılan davalarda da mahkumiyet kararı
yüzde 60'la en fazla Ege Bölgesi'nde, yüzde 47'yle en düşük Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde verildi. En fazla beraat kararı verilen bölge de yüzde 27,2 ile
Doğu Anadolu Bölgesi oldu.
Peki çocuklara yönelik cinsel istismar suçları ancak dava açılınca mı kayıt altına alınacak?
Ülkemizde hiçbir resmi kaydı olmayan aile içi cinsel taciz ve tecavüzle
(ensest) mücadele için ilgili Bakanlıklar hangi önlemleri alıyor?
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı "hem istismarı engellemek, hem farkındalık geliştirmek, hem de
çocukları rehabilite etmek için çok şey yapıldığını" iddia ediyor. Ama
sonuç; tarikat yurtlarından tutun da sokakta, evde, okulda çocuklar, kız erkek
demeden cinsel tacize, istismara, cinsel saldırılara uğramaktan bir türlü
kurtarılamıyor. Birçok aile bu tip vakalarda inkar yoluna gitmekte ısrarlı
yaklaşımlarını sürdürüyor.
Milli Eğitim Bakanlığı "Çocuk ihmal
ve istismarını önleme ve çocuk haklarına dönük doğrudan ve dolaylı şekilde
ünite/tema/konu/kazanımların eğitim/öğretim programlarına eklenerek ders
kitaplarında yer almasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir" dese de çalışmaların içerik ya da zamanına dair henüz
hiçbir belirti yok.
Aslında çocukların cinsel istismardan
korunmasıyla ilgili hükümetlerin elinde bir rehber var:
25 Ekim 2007 tarihinde imzalanan Avrupa
Konseyi'nin Lanzarote Sözleşmesi.. İsmini İspanya’nın Lanzarote Adası’nda
yapılan toplantıdan alan Lanzarote Sözleşmesi, 1 Temmuz 2010’da yürürlüğe
girdi. Sözleşmenin Türkiye’de yürürlüğe girdiği tarih ise 10 Eylül 2011.
Lanzarote Sözleşmesi ile ilk kez bir uluslararası anlaşma, cinsel istismar
suçunu tanımladı ve cinsel istismarı suç saydı.
Sözleşmenin, cinsel sömürü ve cinsel
istismar oluşturan davranışları tanımlayan Madde 18-23 sayesinde, çocukları cinsel
istismar ve sömürüden korumak amacıyla dünyadaki en yüksek yasal standartlar
açık ve anlaşılır bir şekilde tanımlandı. Çocuk istismarı ve ihmalinin pek çok
türü ve biçimi olduğu; çocukluk çağında maruz kalınan cinsel istismar ve
suistimalin ömür boyu sürebilecek büyük bedeller ödeten ağır bir istismar
olduğu açık bir dille ortaya konuldu.
İşte çocukların geleceğini güvence altına
alan ve Türkiye’nin de altında imzası bulunan Lanzarote Sözleşmesi 25 Ekim'de
13’ncü yılına bu saldırılar altında girdi. Çocuk istismarcılarına af
getirilmesi ve zorla çocuk evlendirmelerinin yasallaştırılması hala gündemde.
Ensest hala ülkemizin kanayan yarası.. Aile, akrabalar arasında yaşanan çocuk
tecavüzleri utanç duvarını bir türlü aşamıyor. Ensestin faillerinin kimi zaman
amca, kimi zaman abi, kimi zamanda babaları olduğu halde, "kol kırılır yen
içinde kalır" düşüncesiyle yargı karşısına çıkarılamıyor...
Son yıllarda kadınların ve çocukların
yasalarla güvence altına alınan hakları yoğun saldırı altında. Aslında baktığınızda
Hükümetin elinde çok değerli iki uluslararası sözleşme var: İstanbul Sözleşmesi
ve Lanzarote Sözleşmesi.
İki sözleşmenin de altına imza atan
Türkiye; kadına ve çocuğa yaşatılan şiddet ve cinsel istismar suçlarına karşı
hala çekinceli davranması tam bir akıl tutulması değil de nedir?