Bu
hafta sonu siyasetin gündeminde pek çok konu tartışıldı. Ama kuşkusuz İstanbul
Sözleşmesi bunların başında gelmekte ve çok uzun süre daha tartışılacak konular
arasında. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesinin, imzanın geri çekilmesinin
ardındaki gerçek niyet nedir? Bahane edildiği gibi dine aykırılığı mı?
Geleneklere aykırı olması mı? Eşcinselliği teşvik ettiği iddiası mı? Yoksa dinbaz
kesimin istediği küçük yaşta evliliklere onay vermemesi ve çocuk yaştaki
evlilikleri kız çocuklarına yönelik bir şiddet sayması mı? Kadınlara şiddet ve
ölüm riskiyle karşılaştığında hakkını araması için yol göstermesi, şiddete ve
uygulayan karşı önlem alınması için hukuki mekanizmalar öngörmesi mi? Ayasofya
imamının söylediği gibi hilafet ilanına kadar varan şeriat isteklerini hayata
geçirenin ilk adımları mı? Yoksa siyasal iktidarın ortaya bir kemik atıp kamuoyunu
oyalarken, ben istediklerimi rahatça yapayım tavrı mı? Yoksa parlamenter
demokrasiden başkanlığa geçmenin getirdiği özgüven, güç bende kibri ve güç
zehirlenmesi mi? İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı kararıyla bir gecede
kaldırıldığını ilan etmesine en çok siyasal İslamcı çevre sevindi. İstanbul
Sözleşmesi’ni bu iktidar zorla imzalamadı. Tam da aksine bu siyasal iktidar tarafından
imzalandığı neredeyse davul zurnayla ilan edilmişti. Büyük törenlerle Avrupa ve
Amerika’nın adalet bakanlarını, bürokrasiyi İstanbul’a çağırarak imzalamışlardı.
Biz istersek herşeyle mücadelede lider oluruz dercesine!
hafta sonu siyasetin gündeminde pek çok konu tartışıldı. Ama kuşkusuz İstanbul
Sözleşmesi bunların başında gelmekte ve çok uzun süre daha tartışılacak konular
arasında. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesinin, imzanın geri çekilmesinin
ardındaki gerçek niyet nedir? Bahane edildiği gibi dine aykırılığı mı?
Geleneklere aykırı olması mı? Eşcinselliği teşvik ettiği iddiası mı? Yoksa dinbaz
kesimin istediği küçük yaşta evliliklere onay vermemesi ve çocuk yaştaki
evlilikleri kız çocuklarına yönelik bir şiddet sayması mı? Kadınlara şiddet ve
ölüm riskiyle karşılaştığında hakkını araması için yol göstermesi, şiddete ve
uygulayan karşı önlem alınması için hukuki mekanizmalar öngörmesi mi? Ayasofya
imamının söylediği gibi hilafet ilanına kadar varan şeriat isteklerini hayata
geçirenin ilk adımları mı? Yoksa siyasal iktidarın ortaya bir kemik atıp kamuoyunu
oyalarken, ben istediklerimi rahatça yapayım tavrı mı? Yoksa parlamenter
demokrasiden başkanlığa geçmenin getirdiği özgüven, güç bende kibri ve güç
zehirlenmesi mi? İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı kararıyla bir gecede
kaldırıldığını ilan etmesine en çok siyasal İslamcı çevre sevindi. İstanbul
Sözleşmesi’ni bu iktidar zorla imzalamadı. Tam da aksine bu siyasal iktidar tarafından
imzalandığı neredeyse davul zurnayla ilan edilmişti. Büyük törenlerle Avrupa ve
Amerika’nın adalet bakanlarını, bürokrasiyi İstanbul’a çağırarak imzalamışlardı.
Biz istersek herşeyle mücadelede lider oluruz dercesine!
Sözleşmeyi
imzaladıkları toplantıya konuşmacı olarak davet edilen akademisyenlerden biri de
bendim. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin tarihini anlatmıştım o toplantı da. İstanbul
Sözleşmesi’nin Türkiye’de imzalanmasından dolayı, AK Partili bürokratların
heyecanı ve coşkusu görmeye değerdi! Gelen konuklar, bakanlar ve üst düzey bürokratlar
da şaşkındı. Şimdi ise, bir gece de kaldırdık!İlgili bürokrasi ve AK Partili
siyasetçilerin önemli bir kısmı sessiz kalıyor.Ama troller ve şakşakçılar
alkışlıyor.Aslında kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik olan 4320 sayılı
yasanın uygulanması, daha doğrusu uygulanmaması için kamu bürokrasisinin
direncini nasıl kırarız, yasaları nasıl uygulatırız düşüncesi, tıpkı bugün
olduğu gibi o zaman da temel sorundu. Kadın örgütleri, demokrat hukukçular,
Barolar ve şiddetle mücadelede rol oynayan bürokratlar çözüm arayışıyla bu
sözleşmenin hazırlanmasına öncülük etmişti. CEDAW komitesi eski üyesi ve İstanbul
Sözleşmesiyle kurulan GREVIO’nun ilk Türkiye üyesi olan Prof. Dr. Feride Acar
da o dönem çok emek vermişti sözleşmeye. Yani o kadar milli ve o kadar yerliydi
ki, kadına karşı şiddeti ve ailei çi şiddeti nasıl azaltabiliriz? Sorusu
İstanbul Sözleşmesi çalışmalarına rehberlik etmişti, bu iktidar döneminde.
Medeni dünyaya medeniyet, insanlık ve kadının değeri konusunda liderlik
etmiştik…
imzaladıkları toplantıya konuşmacı olarak davet edilen akademisyenlerden biri de
bendim. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin tarihini anlatmıştım o toplantı da. İstanbul
Sözleşmesi’nin Türkiye’de imzalanmasından dolayı, AK Partili bürokratların
heyecanı ve coşkusu görmeye değerdi! Gelen konuklar, bakanlar ve üst düzey bürokratlar
da şaşkındı. Şimdi ise, bir gece de kaldırdık!İlgili bürokrasi ve AK Partili
siyasetçilerin önemli bir kısmı sessiz kalıyor.Ama troller ve şakşakçılar
alkışlıyor.Aslında kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik olan 4320 sayılı
yasanın uygulanması, daha doğrusu uygulanmaması için kamu bürokrasisinin
direncini nasıl kırarız, yasaları nasıl uygulatırız düşüncesi, tıpkı bugün
olduğu gibi o zaman da temel sorundu. Kadın örgütleri, demokrat hukukçular,
Barolar ve şiddetle mücadelede rol oynayan bürokratlar çözüm arayışıyla bu
sözleşmenin hazırlanmasına öncülük etmişti. CEDAW komitesi eski üyesi ve İstanbul
Sözleşmesiyle kurulan GREVIO’nun ilk Türkiye üyesi olan Prof. Dr. Feride Acar
da o dönem çok emek vermişti sözleşmeye. Yani o kadar milli ve o kadar yerliydi
ki, kadına karşı şiddeti ve ailei çi şiddeti nasıl azaltabiliriz? Sorusu
İstanbul Sözleşmesi çalışmalarına rehberlik etmişti, bu iktidar döneminde.
Medeni dünyaya medeniyet, insanlık ve kadının değeri konusunda liderlik
etmiştik…
Ancak
şimdi eski bakanlardan biri sevinçle İstanbul Sözleşmesi’ne karşın, Türk
geleneğine dayalı Ankara Sözleşmesi’nin hazırlandığı bilgisini verdi. Nasıl bir
sözleşmedir ve hazırlanınca kimler imzalar bilinmez. Ama açık söylemekten
çekinmeyin beyler! Sizin Cumhur ittifakına desteğinizin koşulu olarak masanıza
koyulan, milli görüş çizgisindeki eril muhafazakar zihniyetin isteği olan
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması isteğine boyun eğdiniz. Sadece %7’lik
küçük bir çevrenin isteğine uydunuz. Alınış şekli itibarıyla anayasaya aykırı
ve gündelik siyasi çıkarlara dayalı bir karar! Cumhurbaşkanın toplumun %90’ının
kabul ettiği ve kadınların hergün ‘biz ölmek istemiyoruz’ diye haykırarak size
hatırlattığı sözleşmeyi elinizin tersiyle bir gece ansızın çöpe attınız!
şimdi eski bakanlardan biri sevinçle İstanbul Sözleşmesi’ne karşın, Türk
geleneğine dayalı Ankara Sözleşmesi’nin hazırlandığı bilgisini verdi. Nasıl bir
sözleşmedir ve hazırlanınca kimler imzalar bilinmez. Ama açık söylemekten
çekinmeyin beyler! Sizin Cumhur ittifakına desteğinizin koşulu olarak masanıza
koyulan, milli görüş çizgisindeki eril muhafazakar zihniyetin isteği olan
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması isteğine boyun eğdiniz. Sadece %7’lik
küçük bir çevrenin isteğine uydunuz. Alınış şekli itibarıyla anayasaya aykırı
ve gündelik siyasi çıkarlara dayalı bir karar! Cumhurbaşkanın toplumun %90’ının
kabul ettiği ve kadınların hergün ‘biz ölmek istemiyoruz’ diye haykırarak size
hatırlattığı sözleşmeyi elinizin tersiyle bir gece ansızın çöpe attınız!
O
%7’lik marjinal ama gücü arkasına alan ve güç zehirlenmesi yaşayan siyasal
İslamcı mahalle, hadi heybenizdeki taşları dökün ve gerisini de daha yüksek
sesle isteyin. Sadece Ayasofya imamının ağzından duymak yetmez! Gazete
köşelerinden yazmanız da yetmez!Güçlüsünüz ya, nasılsa önümüzde engel kalmadı.
Cumhurbaşkanı da dediğinizi yapıyor nasıl olsa. Demokrasi, temsil, meclis de
neymiş? Varsın kadınlar meydanlarda bağırsın, sorun değil.Biber gazıyla susturursunuz.
Olmadı, kadınları ahlaksızlıkla ya da teröristlikle, eşcinsellikle suçlarsınız!
Karşınızdakini istediğiniz gibi hedef gösterebilir ve düşmanlaştırırsınız, ne
olacak ki? Güç sizde nasıl olsa!
%7’lik marjinal ama gücü arkasına alan ve güç zehirlenmesi yaşayan siyasal
İslamcı mahalle, hadi heybenizdeki taşları dökün ve gerisini de daha yüksek
sesle isteyin. Sadece Ayasofya imamının ağzından duymak yetmez! Gazete
köşelerinden yazmanız da yetmez!Güçlüsünüz ya, nasılsa önümüzde engel kalmadı.
Cumhurbaşkanı da dediğinizi yapıyor nasıl olsa. Demokrasi, temsil, meclis de
neymiş? Varsın kadınlar meydanlarda bağırsın, sorun değil.Biber gazıyla susturursunuz.
Olmadı, kadınları ahlaksızlıkla ya da teröristlikle, eşcinsellikle suçlarsınız!
Karşınızdakini istediğiniz gibi hedef gösterebilir ve düşmanlaştırırsınız, ne
olacak ki? Güç sizde nasıl olsa!
Baktınız
olmadı, köşeye sıkıştığınızı hissetiniz, kalan demokrasi kırıntılarından
gelenek kalesine yine yeniden sığınıp, ‘yerlilik, millilik ve erkeklik’
örüntüleri arasında güçten nemalanmaya çalışanları yanınıza alarak siz yine
yolunuza devam edersiniz. Ama şu kriz döneminde insanların çoğu iş ve aş;
kadınlar ise hem aş ve iş, hem de can derdinde ve yaşam hakkını koruma
mücadelesinde. Bu saray rahatlığından sıyrılın ve toplumun gerçek sorunlarına
eğilin beyler!Farkında mısınız güç avcıları? Siz köşe ve
makam kapacağız derken, bu ülkede hergün kadınlar ölüyor, çocuklar sizin
anlayışınız yüzünden cinsel, fiziksel ve dinsel tacize uğruyor. LGBT bireyleri ve
istemediğiniz kişileri, grupları, yazarları, gazetecileri, akademisyenleri,
sanatçıları hedef haline getirdiğiniz. Saldırıyor/saldırttırıyorsunuz. Güç
zehirlenmesi hezeyanınız sizi zehirliyor. Bizden söylemesi.
olmadı, köşeye sıkıştığınızı hissetiniz, kalan demokrasi kırıntılarından
gelenek kalesine yine yeniden sığınıp, ‘yerlilik, millilik ve erkeklik’
örüntüleri arasında güçten nemalanmaya çalışanları yanınıza alarak siz yine
yolunuza devam edersiniz. Ama şu kriz döneminde insanların çoğu iş ve aş;
kadınlar ise hem aş ve iş, hem de can derdinde ve yaşam hakkını koruma
mücadelesinde. Bu saray rahatlığından sıyrılın ve toplumun gerçek sorunlarına
eğilin beyler!Farkında mısınız güç avcıları? Siz köşe ve
makam kapacağız derken, bu ülkede hergün kadınlar ölüyor, çocuklar sizin
anlayışınız yüzünden cinsel, fiziksel ve dinsel tacize uğruyor. LGBT bireyleri ve
istemediğiniz kişileri, grupları, yazarları, gazetecileri, akademisyenleri,
sanatçıları hedef haline getirdiğiniz. Saldırıyor/saldırttırıyorsunuz. Güç
zehirlenmesi hezeyanınız sizi zehirliyor. Bizden söylemesi.