Hacıannem'in Yüce Divan'ı

    Rahmetli anneannem birçok anneanneler gibi hacı idi. Bugün hacı olan kadınların yaş ortalamalarına bakıldığında aslında o geç hacı olmuştu.

Abone Ol

 


 


Rahmetli anneannem birçok anneanneler gibi hacı idi. Bugün hacı olan kadınların yaş ortalamalarına bakıldığında aslında o geç hacı olmuştu. Sağlığı bozuk olduğundan rahmetli babam ve ömrü uzasın annem onu Kabeye göndermediği için anneannem bedel yoluyla hac yaptı, yani kutsal topraklara vekil göndererek.


 


O günleri çok iyi hatırlıyorum. Ankara’dan Talas’a (Kayseri) anneannemin yanına hacı karşılamaya tüm sülale gitmiştik. İz bırakanlar dini olmaktan ziyade, neşeli akrabalar, iddialı renklerde ve özellikle canlı yeşil sarı sırmalı örtüler, parlak sedef tespihlerle değişik Kabe hediyeleriydi. Anneannem artık hacı anneanneydi, biz torunlar kısaca hacıanne dedik ona.


 


Hacıannemin Talas’taki üç katlı cumbalı evinde her kasaba evinde olduğu kadar fazla divan (bazı yörelerde sedir de derler) vardı, tahta yapılı olan bu divanların birini, biz çocukların çok işine yaradığı için olsa gerek unutmamışım, daha doğrusu memleketin gündemi nedeniyle hatırladım. O divan, diğerlerine göre çok daha büyük ve yüksekti, yani yüce bir divandı.


 


Ailemizin çocukları, bizler denize gitmenin moda olmadığı o yıllarda okullar kapandığında üç ay Talas’a yaz tatiline giderdik. Hacıanne, kızları zorla Kur’an kursuna gönderirdi, zorla diyorum; çünkü bahçelerde, bağlarda oğlanlarla kovboyculuklar, saklambaçlar çok daha cazipti bize. Üstelik o kurslardan doğru dürüst hatırladığım, kurs yeri olan ve bizi aşırı yaz sıcaklarından kurtaran Ali Saip Paşa Camii’nin (1888 yılında Osmanlı seraskerlerinden Ali Saip Paşa tarafından yapılmış) serin mekanlarıydı. İtiraf ediyorum, yarım asır, hatta daha da öncesinde aldığım Talas’ın Kur’an kurslarının inanç dünyama ciddi bir katkısı olmadı. Ama hacıannemin hatırına büyük saygıdır o gitmeler.


 


Geleneksel olarak koca evde hemen her gün saklambaç oynardık. Yüce divanın altına saklanan hep kazanırdı, üstelik tek kişi değil çok kişi saklanırdı, oyuncak etmiştik yüce divanı. Sonunda da diğer divanlardan önce kırıldı. Hacıannem öbür sene yüce divanını tamir ettirdi, ama bizim saklanma yaşımız geçmişti artık…