Sebat Apartmanı önündeki anmaya katılan yüzlerce kişi arasında Dink ailesi ve Hrant'ın Arkadaşları platformu, Cumartesi İnsanları, HDP, CHP ve TİP milletvekilleri, EMEP ve Sol Parti yöneticileri ile Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin de vardı.

Törende Hrant Dink'in çok sevdiği “Sarı Gelin” türküsü Türkçe ve Ermenice olarak çalınırken, binaya Dink’in fotoğrafı asıldı. Fotoğrafın altında “İnadın, umudun, cesaretin bizimle. Seninleyiz ahparig. Buradayız 16 yıldır” yazısı yer alıyordu.

Hrant’ın Arkadaşları'ndan Bülent Aydın, konuşmasında, adaletin henüz yerini bulmadığını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hrant için adalet demeye geldik. Biz bitti demeden bu dava bitmez demeye geldik. Faşizme karşı kardeşimsin Hrant Dink demeye geldik. Vazgeçmiyoruz Ahparig. Katilleri koruyan cinayete ortaktır. Kötülük mekanizması nasıl harekete geçirildi? Önceden bilinen cinayet neden engellenmedi? İkinci davayı da kılıfına uydurup dosyayı kapatmak istiyorlar. Ama Adalet henüz yerini bulmadı. Bu meydan aynı zamanda adalet taleplerinin, hak mücadelesi dile getirildiği bir alan. 16 yıldır böyle oldu" dedi.

Aydın, "Halkın vicdanında mahkum olanlar mahkeme salonlarında temize çıkartılamaz" diye ekledi.

Anmada yine Hrant'ın Arkadaşları'ndan Gezi davasından hükümlü Çiğdem Mater'in mektubu da okundu.

Mater mesajında "Orada olan sizler lütfen yanı başınıza orada olmak isteyip olamayan bizleri, hapistekileri, sürgündekileri, on binleri ekleyin. Sebat Apartmanı önünde sadece Hrant Dink’i anmıyoruz. Memleketin yüz küsür yıllık sessizliğine ses veriyoruz. Sessizliğin suça ortak olduğunu fark etmiş olanlar olarak buradayız. Sevgili Rakel Dink’in tarihi tespitiyle: Bizi acılarda akraba edenlere inat buradayız, bir aradayız" dedi

Anma töreninde yönetmen Emin Alper de konuştu ve "Kardeşliğin hikayesini yazmak için buradayız" dedi. Agos gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Hrant Dink’i anma etkinliğinde konuşan Emin Alper, Hrant Dink’e verdikleri sözü anımsatarak ‘mücadele’ vurgusu yaptı.

Hrant Dink çalışma odasında

Hrant Dink son yazısında sürekli tehdit altında yaşamayı 'Güvencin Tedirginliği' diye ifade etmişti

Hrant Dink Vakfı tarafından anma için yapılan çağrıda "Kimsenin 'güvercin tedirginliği' yaşamadığı bir toplum olabilmeyi diliyoruz" denilmişti.

"Güvercin tedirğinliği" Hrant Dink'in Agos gazetesinde öldürülmeden kısa süre önce yayınlanan, sürekli tehdit altında yaşamayı tarif ettiği yazısının başlığıydı.

19 Ocak 2007 günü Ogün Samast tarafından gazetesinin önünde öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, her yıl aynı gün eski gazete binası önünde anılıyor.

Bu yıl da binanın cephesine bir gece önceden Hrant Dink'in resmi ve güvercin görüntüleri yansıtıldı. Dink için farklı ülke ve şehirlerde de anma etkinlikleri düzenleniyor.

Cinayetten sonra neler yaşanmıştı?

Hrant Dink'in İstanbul'un Şişli ilçesinde bulunan Agos gazetesi yakınlarında, ana cadde üzerinde suikasta uğramasından kısa süre sonra, güvenlik kamerası kayıtlarından cinayet şüphelisi tespit edildi.

Şüpheli Ogün Samast'ın görüntüleri İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.

Ogün Samast cinayetten sonra kaçarken

O tarihte 17 yaşında olan Samast, suikasttan 36 saat sonra babasının ihbarı üzerine Trabzon'a gitmek üzereyken Samsun Otogarı'nda gözaltına alındı.

Samast ile birlikte cinayette kullanılan silah da ele geçirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, cinayetten kısa bir süre sonra zanlının görüntülerini basınla paylaştı.

Anadolu Ajansı, Samast'ın sorgusunda cinayeti kabul ettiğini ancak pişman olmadığını söylediğini bildirdi.

Haberlere göre, Samast, suikastı Yasin Hayal'in talimatı üzerine işlediğini de ifade etti. Yasin Hayal'in adı daha önce 2004 yılında Trabzon'da bir fast-food restoranında altı kişinin yaralandığı bombalama olayına karışmıştı.

Samast'ın ifadelerinin ardından Hayal de gözaltına alındı.Hayal de ifadesinde cinayeti Erhan Tuncel ile birlikte planladığını söyledi.

Bu ifade üzerine o dönem Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi olan Tuncel de yakalandı. Tuncel'in bir dönem Trabzon Emniyet Müdürlüğü için muhbirlik yaptığı ortaya çıktı.

Basında, Tuncel ve Hayal'den Samast'ın "ağabeyleri" olarak bahsedilmişti.

Samast'ın Samsun'da yakalandıktan birkaç gün sonra bazı polis memurlarıyla birlikte Türkiye bayrağı önünde çekilmiş görüntüleri bir televizyon kanalında yayımlandı.

Bu görüntüler, bir yandan büyük tepki yaratırken, cinayette kamu görevlilerinin rolü olup olmadığına dair soruların da daha kuvvetle gündeme gelmesine neden oldu.

Hrant Dink'in eşi Rakel Dink cenaze töreninde yaptığı konuşmada, "Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim" diye konuşmuştu.

Ogün Samast'ın güvenlik görevlileriyle birlikte Türk bayrağıyla çektirdiği fotoğraf

Ogün Samat'ın yakalandıktan birkaç gün sonra polis ve jandarma görevlileriyle beraber Türk bayrağıyla çekilmiş görüntülerinin yayınlanması tepki yarattı (DHA)

Uzun hukuk süreci başlıyor: Samast ve 'ağabeyleri' hakkındaki ilk dava

Dink suikastıyla ilgili yargı süreci Nisan 2007'de başladı ve ilk duruşma 2 Temmuz 2007 tarihinde, o sırada İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde bulunan 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

İlk etapta 12'si tutuklu 18 kişinin yargılanmasına başlandı. 2008 ve 2009 yıllarında hazırlanan ek iddianamelerle sanık sayısı 20'ye yükseldi.

Bu dava, Ocak 2012'de hükme bağlandı.

Sanıklardan Yasin Hayal, "tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Erhan Tuncel de 10 yıl 6 ay hapis cezası aldı ve cezaevinde cezasını doldurduğuna hükmedilerek tahliyesine karar verildi.

Yasin Hayal, yargı süreci boyunca, kamuoyu tarafından yakından bilinen bazı başka kişileri de tehdit etmişti.

Tetikçi Ogün Samast ise suç işlediği sırada 17 yaşında olduğu için çocuk mahkemesinde yargılandı.

Samast, Temmuz 2011'de çıkan kararda, "tasarlayarak adam öldürmek" ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçlarından 22 yıl 10 hapis cezası aldı.Ancak ana davada sanıkların tamamı "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraat etti.

Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, karar duruşmasının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, "Cinayetin üzerinden beş yıl geçti. Hrant Dink ne derdi bu karar için: 'Bizimle dalga geçiyorlar.' Dalganın en büyüğünü meğer en sona saklamışlar. Meğer Hrant Dink bütün planlı eylemlerden değil, 3-5 kendini bilmez tarafından öldürülmüş. Burada örgüt yokmuş. Bu kadarını beklemiyorduk" dedi.

Yargıtay kararı ve yeniden yargılama

İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı, Yargıtay'a taşındı.

Mayıs 2013'te davayla ilgili kararını veren Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, "örgüt" yönünden verilen beraat kararını bozarak, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yeniden yargılanmalarına hükmetti.

Bu hükmün ardından davanın görülmesine yeniden başlandı.

İstanbul'da devam eden ana davaya ek olarak, Samsun ve Trabzon'da da emniyet ve jandarma görevlileri hakkında çeşitli soruşturmalar ve dava süreçleri yürütüldü.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu da yaptığı inceleme sonucunda, Trabzon ve İstanbul emniyet birimlerinin ihmali olduğu yönünde görüş bildirdi.

Yasin Hayal

Cinayete azmettirmekten yargılanan ve hüküm giyen Yasin Hayal (DHA)

Hayal, Tuncer ve Samast'ın ikinci kez yargılanması nasıl sonuçlandı?

Bu süreçte "İddianamelerin bütünlüğünün bozulmaması, usul ekonomisi ve açılan davaların tekâmül etmesi" gerekçeleriyle, dokuz sanıkla ilgili dosyanın kamu görevlilerinin yargılanacağı ana dosyadan ayrıldığı ifade edildi.

Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast'ın da aralarında bulunduğu dokuz sanık hakkındaki karar Ağustos 2019'da açıklandı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi bu davada Erhan Tuncel'e 99 yıl 6 ay, Yasin Hayal'e 7 yıl 6 ay, Ogün Samast'a ise 2 yıl 6 ay hapis cezası verdi.

Erhan Tuncel hükümle birlikte tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İki kişi hakkında beraat kararı verilen davada diğer 4 sanık da çeşitli hapis cezalarına çarptırıldılar.

Gerekçeli kararda, davada 24 Ekim 2004'te Trabzon'da McDonalds'a yönelik bombalı saldırı, 19 Ocak 2007'de Hrant Dink'in öldürülmesi ve 24 Ocak 2007'de mağdur Orhan Pamuk'un tehdit edilmesi eylemlerinin incelendiği belirtildi.

Kararda, "Yasin Hayal'in siyasi saiklerle suç işlemek için oluşturduğu teşekkülün, zaman içerisinde diğer sanıkların da katılımıyla, belirsiz tür ve sayıda suçları işlemek üzere, süreklilik gösteren, hiyerarşik düzen içerisinde çalışan ve iş bölümüne dayalı örgütsel bir yapıya dönüştüğü anlaşılmıştır" denildi.

Sanıklardan Erhan Tuncel de "Tasarlayarak ve bomba kullanarak kasten öldürmeye teşebbüs, mala zarar vermek, silahlı suç örgütüne üye olmak ve kasten öldürmeye yardım" suçlarından toplam 99 yıl 6 ay hapisle cezalandırıldı.

Sanıklardan Ogün Samast'ın da örgüt lideri sanık Yasin Hayal'in oluşturduğu suç örgütüne dahil olarak örgüt menfaatine faaliyetlerde bulunduğu belirtildi.

Kamu görevlilerine açılan son davaya giden uzun süreçte neler oldu?

Cinayetten hemen sonra, suikast öncesinde Dink'in öldürüleceğine dair bazı istihbaratın güvenlik güçleriyle paylaşıldığı yönünde iddialar ortaya atıldı.

Cinayet davasının sanıklarından Erhan Tuncel'in Şubat 2006'da, Yasin Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığı yönündeki bilgiyi Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne ilettiği ve bunun da Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile paylaşıldığı öne sürüldü.

Bu gelişmeler üzerine, İçişleri Bakanlığı, Dink ailesinin şikâyeti ve basında çıkan haberler üzerine soruşturma başlattı.

Ancak üst düzey emniyet ve jandarma yetkilileri hakkında soruşturma başlatma izinleri uzun bir süre çıkarılmadı.

Ayrıca davada aralarında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın da bulunduğu İstanbul'daki görevlilerin tanık olarak dinlenmesi talepleri de kabul edilmedi.

Dink ailesi, yargılama süreci devam ederken, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürdü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu başvuruda "iç hukuk yollarının tüketilmiş olması" şartı konusunda bir istisna yaparak, davayı ele aldı.

Şubat 2010'da verilen kararda, cinayette kamu görevlilerinin rolüne dair "etkin bir soruşturma" yürütülmediğine hükmedildi.

Nisan 2013'te yapılan, yargı sistemine yönelik değişiklikler kapsamında, AİHM'in "etkin bir soruşturma yürütülmediğine" hükmettiği davalarla ilgili soruşturma açılmasına izin verildi.

Tekrar soruşturma açıldı, ancak savcılığın ve savunma makamının karşılıklı itirazlarıyla süreçte uzamalar yaşandı.Sonunda da Adalet Bakanlığı'nın 2014 yılı ortalarında aldığı kararla emniyet ve jandarma istihbarat yetkilileri için de yargı yolu açıldı.

2015 yılında da farklı illerde yürütülen ve kamu görevlileri hakkında açılanların da olduğu farklı soruşturma dosyaları İstanbul'da birleştirildi.

Yıllar sonra 76 sanıklı son dava

Hrant Dink'in öldürülmesi sonrasında yaşanan uzun hukuk sürecinin son davası 76 kamu görevlisinin yargılandığı dava oldu. Bu davada hüküm, 26 Mart 2021'de açıklandı. Davada toplam 130 duruşma yapıldı.

Mahkeme bu davada sanıklardan eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.

Fethullah Gülen, Zekeriya Öz, Ekrem Dumanlı ve Adem Yavuz Arslan dahil 13 firari sanığın dosyaları ayrıldı.

Mahkeme, cinayetin "Fethullah Gülen Yapılanması'nın amaçları doğrultusunda" işlendiği kanaatiyle Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Tuncay Uzundal hakkında "FETÖ üyeliği" suçundan, savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Gazeteci Ercan Gün "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 10 yıl hapis cezası aldı.Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Ali Fuat Yılmazer'e, "resmi belgeyi yok etmek" suçundan da 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Aynı suçtan Ramazan Akyürek de 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.

Dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli astsubay Yavuz Karakaya, "Anayasa'yı ihlal" suçundan müebbet hapis ve "kasten öldürmeye yardım" suçundan da 12 yıl 6 ay hapis cezası aldı.

Eski asker Muharrem Demirkale de 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

"Kamu görevini ihmal" suçundan yargılanan eski emniyet Müdürleri Celalettin Cerrah ve Sabri Uzun'un dosyaları zaman aşımı nedeniyle düştü.

Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, "ihmal nedeniyle adam öldürmek" ve "resmi belgeyi yok etme" suçlarından beraat etti.

"Görevi ihmal" suçuyla ilgili dosyası da zaman aşımına uğradı.

Dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz'e 28 yıl hapis cezası verildi.Dönemin jandarma istihbarat görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin 28 yıl hapis cezası alırken, bir diğer görevli Volkan Şahin ise 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Eski polis memuru Muhittin Zenit hakkında beraat kararı verildi, "görevi ihmal" suçlaması ise zaman aşımı nedeniyle düşürüldü.

Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, kararın ardından adliye önünde yaptığı basın açıklamasında "Bu karara itiraz edeceğiz. Bu karar cinayette sorumluluğu olan ve delillerle açığa çıkmış olan birçok kişinin hatalı bir şekilde beraatiyle sonuçlanmıştır" dedi.

Maganda kurşunu bu kez 7 aylık bebeği öldürdü, anne yaralı Maganda kurşunu bu kez 7 aylık bebeği öldürdü, anne yaralı

26 Mart 2021 tarihli son mahkeme kararına Dink ailesinin avukatları 1 Nisan 2021'de itiraz ettiler ve itiraz dilekçelerini İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ne sunulmak üzere 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne teslim ettiler.

İtiraz dilekçesinde, "Cezalandırılmalarına karar verilmesi gereken sanıkların bir kısmının beraatine ve bir kısmı hakkındaki davanın zaman aşımı nedeni ile düşürülmesine ilişkin karar verilmesi, sanıkların bir kısmı hakkında düşük cezalara hükmedilmiş olması ve yanı sıra yargılama esnasında toplanmasını talep ettiğimiz delillerin tamamı toplanmadan karar verilmiş olması nedenleri ile İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararı hatalı ve hukuka aykırı olmuştur" denildi.

'Biz bitti demeden bu dava bitmez' yazılı afiş

KAYNAK,BBC VIA HRANT DINK VAKFI

Dink ailesinin itirazı: Operasyon öldürmeyle son bulmadı

Hrank Dink'in ailesi de son yargılamadan sonra yaptığı yazılı açıklamada, cinayetin, "siyasilerin, yargının, medyanın ve bazı devlet güdümlü sözde sivil toplum kuruluşlarının dâhil olduğu üç yıl süren bir hedef gösterme ve tehdit sürecinin sonunda gerçekleştiğini" kaydetti.

Açıklamada, "Operasyon öldürmeyle son bulmadı; ihmal, örtbas, delil karartma ve yanlış yönlendirmelerle devam etti. Bütün bu mekanizmayı ele almayan bir yargılamanın bizi de kamuoyunu da ikna etmesi mümkün değil" denildi.

Dink ailesi açıklamasında, "Tüm mekanizma açığa çıkarılıp bir daha kullanılmayacak hale getirilene kadar" hukuki mücadeleye devam edeceğini vurguladı.

Açıklamada "Fethullah Gülen Yapılanması" ile ilgili olarak ise şu ifadeler yer aldı:

"Yargılamanın geldiği noktada, 15 Temmuz 2016'da alçakça bir harekâtla yüzlerce insanımızın ölümüne, binlercesinin de yaralanmasına sebep olan, FETÖ olarak tanımlanan odakların, 2007'de Hrantımızı da öldürmüş olduğu söyleniyor.

"Eğer bu doğruysa, başından beri olması için gayret gösterdiğimiz, talep ettiğimiz etkili soruşturma zamanında yapılsaydı, neredeyse 10 yıl sonra bu kadar canımızı yitirmeyecektik."

26 Mart 2021 tarihli son mahkeme kararına Dink ailesinin avukatları 1 Nisan 2021'de itiraz ettiler ve itiraz dilekçelerini İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ne sunulmak üzere 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne teslim ettiler.

İtiraz dilekçesinde, "Cezalandırılmalarına karar verilmesi gereken sanıkların bir kısmının beraatine ve bir kısmı hakkındaki davanın zaman aşımı nedeni ile düşürülmesine ilişkin karar verilmesi, sanıkların bir kısmı hakkında düşük cezalara hükmedilmiş olması ve yanı sıra yargılama esnasında toplanmasını talep ettiğimiz delillerin tamamı toplanmadan karar verilmiş olması nedenleri ile İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararı hatalı ve hukuka aykırı olmuştur" denildi.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 6 Mayıs 2022 tarihinde Dink ailesi ve diğer bütün istinaf başvurularını reddetti.

Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararının hatalı olduğunu ve hukuka aykırılık içerdiğini, istinaf başvurularının reddinin de hukuka aykırılık içerdiğini belirterek Yargıtay'a başuvuracaklarını söyledi.

Avukatlar, Yargıtay Ceza Dairesi’ne sunulmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne 130 sayfalık bir dilekçe verdi.

Dilekçede, “İstinaf kararının; delillerin toplanmamış olması, kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerimizin reddedilmiş olması ve Hrant Dink cinayetinin tüm yönlerinin açığa çıkarılmasına yönelik yargılamanın yapılmamış olması nedenleri ile bozulmasına karar verilmesi gerekliliği bulunmaktadır” denildi.