KA-DER kurulduğundan bu yana, kadınların yerel ve ulusal karar organlarında adil temsili için etkili bir mücadele veriliyor. Bu mücadelede iki temel gerekçeyi bıkmadan usanmadan savunageldik. Birincisi kadınların nüfusa oranlarınca temsilinin demokrasi gereği ve ölçütü olduğuydu. İkincisi ama ve en az bunun kadar önemli olan ise, adaletsiz ve baskıcı ekonomik, toplumsal, politik sistemin ve kültürün kadınlar kararlara adilce katılmadıkça dönüştürülemeyeceğiydi. Değişim için kadın katılımı zorunluydu.
Çünkü,yalnız kadınları değil, farklı olanı ötekileştiren, ezen, ikincilleştiren buhiyerarşik,adaletsiz düzen, binlerce yıllık erkek egemen zihniyetin ürünüdür.Kadınların katılımıylaerkek egemenliğinin gücü kırılmadıkça,hiçbir alanda gerçek ve kalıcı bir değişim sağlanamaz.Kadınları ezmeyi, sömürmeyiaklına ve vicdanına sığdırabilen zihniyet, farklı olandiğer toplumsal gruplararasında ezen ezilen ilişkisi kurulmasını da meşru görecektir, görmektedir. Feminist teori, erkek egemenliğinin sırlarını çözerken, diğer egemenlik biçimlerine nasıl kaynaklık ettiğini de ortaya koydu.Farklı bir bakış açısı, kadın bakış açısı olmaksızın adil, özgür, barışçı bir yaşamın kurulamayacağını gösterdi.
Bu günkadınlar TBMM’de, çok yetersiz olsada, %14 gibi Türkiye tarihinin en yüksek oranıyla temsil ediliyorlar. Onlardan beklentilerimiz var. Bu kadınlar yalnız kendi partilerine karşı değil, en az o kadar kadın hareketine ve tüm kadınlara karşı da sorumludurlar. Biliyoruz, karar organlarında erkek egemenliğini kırmak için yeterli sayısal güçleri yok.Ama, kadın hareketinden güç alabilirler, almalıdırlar. Kadınların yerel ve ulusal parlamentolarda eşit temsil içinverdiklerimücadeleninbaşarısı da, büyük ölçüde bu gün kadın parlamenterlerinTBMM’de gösterecekleri performansa bağlıdır.
Bu nedenle kadın parlamenterlerden, erkek egemen siyasi kültür ve zihniyeti taklit ederek “erkekçe” değil, kadın bakış açısıyla egemen siyasi kültür ve zihniyeti reddeden,farklı görüş, tutum ve davranış içinde olmalarını beklemek hakkımızdır. Çünkü “kadınlar seçilse ne fark eder?” diyerek kadınların eşit temsiline karşı çıkan erkek egemen zihniyetle ancak böyle başedebiliriz.
Kadın parlamenter ve siyasetçilerin her şeyden önce kadın bakış açısına sarılmalarını bekliyoruz. Çünkü bize bilim, tarih, kültür diye dayatılanlara dair çoğu değer,kavram ve yöntemin erkek egemen zihniyetle, cinsiyetçilikle malul olduğunu, kadınların ve diğer ezilenlerin deneyimini ve bakış açısını dışladığını biliyoruz. Tüm bu kavram ve yöntemlerin kadın bakış açısıyla yeniden gözden geçirilmesi ve eleştirilmesi gerekiyor. Ulusalcılık/milliyetçilik, ırkçılık, militarizm gibi kavramların, şiddet kültürünün, tahrip edici insan doğa ilişkisinin, cinsiyetçilikle,erkekegemenliği ile ilişkisini ortaya koymak her şeyden önce kadınlara düşüyor.
Feminist teorisyenlerden CatherineA. McKinnon’un “Feminist Bir Devlet Teorisine Doğru” kitabında belirttiği gibi;
“ Erkeklerin fizyolojisi çoğu sporu tanımlar, onların sağlık gereksinimleri sigorta kapsamını belirler, onların toplumsal olarak çizilmiş biyografileri işyeri beklentilerini ve başarılı kariyer kalıplarını belirler, onların bakış açıları ve ilgileri bursların niteliğini belirler, onların deneyim ve takıntıları faziletleri belirler, onların askerlik hizmetiyurttaşlığı belirler, onların varlıkları aileyi belirler, onların bir araya gelmekteki yeteneksizlikleri- ve antlaşmaları- tarihi belirler, onların imgesi Tanrı’yı belirler, onların genital organları cinselliği belirler. Bunlar, cinsiyet açısından tarafsız olarak sunulan standartlardır.”
Parlamentodakikadınları hangi partiden olurlarsa olsunlar, kadın bakış açısıyla,şefkatli ve empatik yeni bir dil kullanarak,sorunlara şiddetsiz çözüm yolları bulmak için, milliyetçilik/ulusalcılık, ayrımcılık yerine farklı etnik, dinsel grupların eşitliği ve özgürlüğünden yana ve elbette kadınların özgürleşmesi ve eşitliği için farklıtutum almayaçağırıyorum.Gelin, erkeklerin beceremediğiniyapın,parti farklarının üstüne çıkan birkadın bakış açısıyla ortak sesinizi yükseltin, tarihi belirleyin, farklı bir politik kültürün tohumlarını atın. Fark yaratın ki, sizin yaptıklarınızdan güç alarak daha çok kadın TBMM’ye ve yerel meclislere girebilsin.