Kamu yönetimi disiplini
ekonomik, siyasi, toplumsal ve teknolojik gelişmeler kadar, doğa kaynaklı
değişimlerden de, iklim gibi, kamu hizmetlerinin yönetim şekli itibariyle hızla
etkilenmektedir. Değişimin getirdiği yeni koşullara uygun yapılanmaların,
normatif ve yönetsel alana ayni hızla aktarılması zaman gecikmesi ve
işlevsizlik çıkmaması açısından istenmektedir.
ekonomik, siyasi, toplumsal ve teknolojik gelişmeler kadar, doğa kaynaklı
değişimlerden de, iklim gibi, kamu hizmetlerinin yönetim şekli itibariyle hızla
etkilenmektedir. Değişimin getirdiği yeni koşullara uygun yapılanmaların,
normatif ve yönetsel alana ayni hızla aktarılması zaman gecikmesi ve
işlevsizlik çıkmaması açısından istenmektedir.
Kamu yönetimi
disiplini, çok faktörlü etkilenmeden yaşanan değişimi açıklamalıdır. Bu açıklamaların
neden ve sonuç ilişkisi içinde tutarlılığının sağlanması kamuoyunca
beklenmektedir. Örneğin, bir ülkede deniz, göl veya dağ bulunmuyorsa, bu
coğrafi özellikler üzerinden görünür bir idari yapılanma kurulması, toplumsal
gereklilik duyulmaması bağlamında, mali sömürüye de neden olacağından
beklenmemektedir. O halde kamu hizmeti kavramının değerlendirilmesinde
geliştirilmiş aşağıdaki ilkeler toplumsal huzur, sürdürülebilirlik ve güvenlik
ilişkileri açısından önemlidir.
disiplini, çok faktörlü etkilenmeden yaşanan değişimi açıklamalıdır. Bu açıklamaların
neden ve sonuç ilişkisi içinde tutarlılığının sağlanması kamuoyunca
beklenmektedir. Örneğin, bir ülkede deniz, göl veya dağ bulunmuyorsa, bu
coğrafi özellikler üzerinden görünür bir idari yapılanma kurulması, toplumsal
gereklilik duyulmaması bağlamında, mali sömürüye de neden olacağından
beklenmemektedir. O halde kamu hizmeti kavramının değerlendirilmesinde
geliştirilmiş aşağıdaki ilkeler toplumsal huzur, sürdürülebilirlik ve güvenlik
ilişkileri açısından önemlidir.
Objektif kamu hizmeti
yaklaşımına göre, bazı faaliyetler sahip oldukları niteliklerinden dolayı kamu
hizmeti sayılırlar. Sosyolojik pozitivizm temsilcisi olan Léon Duguit’e (1859
-1928) göre bir faaliyetin kamu hizmeti olarak kabul edilebilmesi için,
karşılıklı toplumsal bağımlılığın sağlanması yanında; gelişmesi ve niteliği
gereği gerçekleştirilebilmesi için yönetici gücün devreye zorunlu girmesi
gerekir. Bu nedenle, bahse konu hizmet; yönetenlerce sunulmalı, düzenlenmeli ve
denetlenmelidir. Duguit, bir hizmetin kamu hizmeti olarak değerlendirilmesi için,
kanun koyucunun “tek başına iradesinin aranması” şartına karşı çıkmaktadır.
O’na göre bir gereksinim sadece kanun koyucunun iradesiyle kamu hizmeti halini
alamaz. Bu hizmete olan ihtiyaç, kanun koyucunun iradesinden bağımsız olarak,
toplumda daha önceden ortaya çıkmış olmalıdır. İdare edenlerin kuralları
kendisinin oluşturması, sübjektif kamu hizmeti anlayışıdır. Bu durumda; kamu
hizmetlerinin tanımlanmasında ya da belirlenmesinde yasayı koyan irade
emredicidir.
yaklaşımına göre, bazı faaliyetler sahip oldukları niteliklerinden dolayı kamu
hizmeti sayılırlar. Sosyolojik pozitivizm temsilcisi olan Léon Duguit’e (1859
-1928) göre bir faaliyetin kamu hizmeti olarak kabul edilebilmesi için,
karşılıklı toplumsal bağımlılığın sağlanması yanında; gelişmesi ve niteliği
gereği gerçekleştirilebilmesi için yönetici gücün devreye zorunlu girmesi
gerekir. Bu nedenle, bahse konu hizmet; yönetenlerce sunulmalı, düzenlenmeli ve
denetlenmelidir. Duguit, bir hizmetin kamu hizmeti olarak değerlendirilmesi için,
kanun koyucunun “tek başına iradesinin aranması” şartına karşı çıkmaktadır.
O’na göre bir gereksinim sadece kanun koyucunun iradesiyle kamu hizmeti halini
alamaz. Bu hizmete olan ihtiyaç, kanun koyucunun iradesinden bağımsız olarak,
toplumda daha önceden ortaya çıkmış olmalıdır. İdare edenlerin kuralları
kendisinin oluşturması, sübjektif kamu hizmeti anlayışıdır. Bu durumda; kamu
hizmetlerinin tanımlanmasında ya da belirlenmesinde yasayı koyan irade
emredicidir.
Devleti idare edenler,
ülkelere göre değişebilen moral, ekonomik ve bazen maddi bir güç ile ilişkili
haklara sahiptir. Bütün bu haklar şekilsel, mistik veya metafizik
yansımalardır. Esasen bir devlet yönetimi; kişi veya grup olarak diğerlerinden
daha güçlü ve onlar üzerinde etkili olsalar da nihai tahlilde, “bir alan içinde belirlenmiş toplum için”
vardır. Devlet yönetimi yine de eğer devletin iradesinin her şeyin üstünde
egemen olduğunu, yani devletin iradesinin tek egemen güç olduğunu varsayarsa,
bağlantılı olarak, kendi iradesini “dayatma” hakkına sahip olduğunu iddia eder.
Bu durumda kendi iradesini ancak kendisi sınırlayabilir ve bunu düzeltmek
imkansızdır. Devlet yönetimini sahiplenenlerin sadece kendi iradelerini
tanımalarında, bireyselci teori devreye girmektedir. Başka bir ifadeyle, bu
yöntemsel tercih, mutlaka Stirner'in (1806-1856) bireysel anarşizm teorisine ve
J. J. Rousseau (1712-1778) ve Robespierre'in (1758-1794) mutlakiyet teorilerine
yol açmaktadır. Nitekim Jean Bodin (1530-1596) mutlak egemenliğine sarılan
iktidar, eninde sonunda kendi egemenliğinden olur veya kaybeder demektedir. Bir
hukuk devletinin, mevzuat aracılığıyla bir toplumun bütününe dayattığı
hususlar, her zaman ciddi bir anlaşmazlığın konusu olmasa da, sosyal gerçeklik
içinde, ihtiyaçlar bellidir. İdari dayatmalar, kamu yönetiminin varlık nedeni
olan “huzuru sağlama” ilkesine aykırıdır.
ülkelere göre değişebilen moral, ekonomik ve bazen maddi bir güç ile ilişkili
haklara sahiptir. Bütün bu haklar şekilsel, mistik veya metafizik
yansımalardır. Esasen bir devlet yönetimi; kişi veya grup olarak diğerlerinden
daha güçlü ve onlar üzerinde etkili olsalar da nihai tahlilde, “bir alan içinde belirlenmiş toplum için”
vardır. Devlet yönetimi yine de eğer devletin iradesinin her şeyin üstünde
egemen olduğunu, yani devletin iradesinin tek egemen güç olduğunu varsayarsa,
bağlantılı olarak, kendi iradesini “dayatma” hakkına sahip olduğunu iddia eder.
Bu durumda kendi iradesini ancak kendisi sınırlayabilir ve bunu düzeltmek
imkansızdır. Devlet yönetimini sahiplenenlerin sadece kendi iradelerini
tanımalarında, bireyselci teori devreye girmektedir. Başka bir ifadeyle, bu
yöntemsel tercih, mutlaka Stirner'in (1806-1856) bireysel anarşizm teorisine ve
J. J. Rousseau (1712-1778) ve Robespierre'in (1758-1794) mutlakiyet teorilerine
yol açmaktadır. Nitekim Jean Bodin (1530-1596) mutlak egemenliğine sarılan
iktidar, eninde sonunda kendi egemenliğinden olur veya kaybeder demektedir. Bir
hukuk devletinin, mevzuat aracılığıyla bir toplumun bütününe dayattığı
hususlar, her zaman ciddi bir anlaşmazlığın konusu olmasa da, sosyal gerçeklik
içinde, ihtiyaçlar bellidir. İdari dayatmalar, kamu yönetiminin varlık nedeni
olan “huzuru sağlama” ilkesine aykırıdır.
Nihai tahlilde,
katılımcı bir anlayış içinde kamu hizmetinin alanı ve gereklilikleri, kamu
politikaları (idari kararlar) aracılığıyla ortaya konulmalıdır. Yönetimin açıkça
görünen bir olguyu, görmezlikten gelme ve toplum yararına strateji geliştirmeme
gibi bir lüksü olamaz.
katılımcı bir anlayış içinde kamu hizmetinin alanı ve gereklilikleri, kamu
politikaları (idari kararlar) aracılığıyla ortaya konulmalıdır. Yönetimin açıkça
görünen bir olguyu, görmezlikten gelme ve toplum yararına strateji geliştirmeme
gibi bir lüksü olamaz.
Yazarın Notu: bkz. Güvenliği Sağlayıcı İdari Uygulamalar, Etkin Dağ
Yönetimi
Yönetimi