Kent ve Kadın
Her zaman olmasa da zaman, zaman aynı harfle başlayan sözcükler birbirine öyle güzel yakışır, öyle bütünleyici olur ki, unutulmaz. Kent ve kadın da böyle iki sözcük, değil mi?
Kentler dünyanın her yerinde güzel kadınlara benzetilir. XIV. yüzyılda Elhamra Sarayı’nın duvarlarına şair İbni Zamrak’ın şu dizeleri işlenir:
“ Sabika’nın (Sierra Nevada) eteğinde dur
Ve çevrene bir bakın.
Şehir bir kadın
Kocası tepedir.
Irmak belini saran kuşaktır,
Ve çiçekler boynunda gülümseyen
Mücevherler. „
Kentlerle kadınlar arasında kopmaz bağlar vardır. Kent yapısı kadını mutlu ettiği kadar mutsuzluğa da itebilir.
Bir kadın düşünün; mutfağında çalışıyor. Sular akmıyorsa; alt yapı sistemi bozuksa, çocuğunu gönül rahatlığıyla bir parka, kreşe gönderemiyorsa, rahatça alış veriş yapacağı semt pazarları yoksa yeşil alanlardan, hayvan barınaklarından, engelli mekânlarından, ortak yaşam alanlarından, spor tesislerinden yoksunsa mutlu olması düşünülebilir mi? Bizim ülkemizde çalışan kadınlar yorgun ve mutsuzsa bunun nedeni saydığımız yoksunluklardır.
Çağdaş demokrasilerin yaşam biçimi olduğu ülkelerde insanlar gibi kentlerin de hakları vardır ve korunur. Bir sokak adı ansızın değiştirilmez. İnsanlar yaşadıkları kentlerle özdeşleşirler. Parkların, bulvarların, sokakların isimleri korunur. Tarihi dokulara özen gösterilir. Biz de ise, insanlarımız gibi kentlerimiz ve çevremiz de demokrasi bekliyor. Bilmiyorlar ki, bir kenti kent yapan özellikler vardır. Ve bir kentten ne kadar almak isterseniz, o kentle o kadar bütünleşirsiniz…
Kentlerle herkes gibi benim de ilginç bağlarım, gözlemlerim ve anılarım var.
Varoşta büyümeyi hem şansızlık hem de şans sayıyorum. Kentin imarlı ve imarsız kesimine tanıklık etmek, bir çocuk parkından yoksun büyümenin özlemini gidermese de kentlilik bilincimin gelişimine katkısını anlatamam…
Kent ve insan iç içe kavramlar. Birbirini besleyen, üretken kılan, mutlandıran ve bütünleştiren kavramlar. Bu kavramların içini doldurup,
kentlerimizde sağlıklı üretken, barışık ve mutlu yaşamak elimizde ve katkılarımızda saklı... Kadınlar kentlerin yönetimine katılmalı ve örgütlerinin sesini taşımalı, kentlere kadın eli değmeli diye yıllardır söylüyor ve yazıyorum.
Kentlere kadın eli değmeli bir slogan olarak kalmaması için kent kültürü, kent dokusu, kent yönetimi, kent güvenliği ve çağdaş yerel yönetim anlayışı için sürekli çalışmalar yapılmalı. Kente sevdiklerimize gösterdiğimiz özeni göstermeliyiz. Kadınların, kentlerle bütünleşmesi, yaşadıkları kentlere kattıklarıyla yaşam bulur…
Yaşadığımız kentin simgelerini silen, anılarımızdaki mekânları yok eden, kenti kirleten, kent dokusunu bozan yerel yöneticilerle mücadele etmeliyiz. Kentlilik bilincini önce kendimizde sonra da çevremizdeki insanlarda geliştirmeliyiz. Kentler bizim aynalarımızdır. Bilin ki, kent yaşanılırsa, güzelse kadın mutludur. Kısacası kent kentse kadın da kadındır…
Artık kentlere daha çok kadın eli değmeli…