8 Mart Dünya Kadınlar günü öncesi Taksim de ellerinde mumlarla yürüyüş düzenleyen Kamu Emekcileri Sendikası Konfederasyonu üyesi (KESK) emekçi kadınlar, ülkede kadınlara yönelik her gün daha da artarak yükselen şiddeti ve eşitsızlığe karşı AKP ükümetinin duyarsızlığını protesto etti.İstanbul da Taksim Tramvay durağından Galatasaray meydanına ellerinde mumlarla yürüyen KESK li kadınlar, demokratik ve eşitlikçi bir dünya talebiyle yükselttikleri haykırışlarıyla sokakları inletti. KESK üyeleri, yürüyüş boyunca "Kadına Yönelik şiddete, tacize, tecavüze, töre ve namus cinayetlerine susmayacağız" pankartını taşıyan KESK li kadınlar istiklal cadddesi boyunca Yaşasın kadın dayanışması , Kadınlar el ele özgürleşmeye , Tecavüzcü polis hesap verecek şeklinde sloganlar attılar.
Etkinlikte, KESK li kadınlar adına konuşan MEES 2 Nolu Şube Başkanı Nevin Kaplan, kadınlara yönelik yaşanan şiddet olaylarını görmezden gelen AKP hükümetinin, çıkardığı yasalarla kadını bir kez daha mağdur ettiğine dikkat çekti. Töre cinayetlerinin her gün artığı bir ortamda evlilik yaşının 17 den 14 e çekilmek istediğini belirten Kaplan, binlerce kadının her gün cinsel tacize, tecavüze uğradıklarını hatırlattarak bir kadının tecavüzcüsüyle evlendirilmesinin yasalllaşmaşmasının önünün açılmak istediğini söyledi. "Kadınların tacize ve tecavüze uğradığını, intihara zorladığını, dayak yediğini, aile içi şidddete maruz kaldığını" vurgulayan Kaplan, Çok geçmişe gitmeye gerek yok. Kocasından ayrılmak istediği için kocası tarafından 14 kurşun ile katledilen Ayşe, barış için çıktığı yolda tecavüz edilip ardından katledilen Pipppa Bacca gibi örnekler gün gittikçe coğalıyor. Küçük bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan Hüseyin Üzmez, devlet tarafından korunurken, sahiplenirken, buna tepki gösteren kadınlar gözaltına alınıyor. Fakat ne olursa olsun şiddete , tacize, tecavüze karşı mücadelemizi yıılmadan sürdüreceğiz şeklinde konbuştu.
SAVAŞLARDA DA EN BÜYÜK YIKIM VE ŞİDDET YİNE KADINLARA"
"Sırf cinsiyetlerinden ötürü savaşlarda yine kadınların ve kız çocukların fiziksel ve cinsel şidddet eylemine maruz kaldığını" belirten Kaplan konuşmasını şöyle sürdürdü:"kadınların savaş ganimeti olarak görülüyor. Irkçı ve şovenist dalga şiddetin en görünür yüzüdür. Bu nedenle Kürt sorunundan başlayarak çözümler barışcıl ve demokratik yöntemlerle gerçekleşsin. Devlet bu konuda gerekli duyarlılığı göstersin. Tüm düzenlemelerin yapması için bir kez daha uyarıyoruz. Kadınların üretim süreçlerine dahil edildiği tam istihdam politikalarının uyguladığı, kadınlara eğitim, sağlık, sosyal güvence gibi temel hizmetlerin ücretsiz ulaşabildiği, onurlu ve demokratik çalışma yaşamının uygulandığı bütün insanların cinsiyet, etnik köken, ulusal ve dinsel kimlik, cinsel yönetimine bakmaksızın aynı hak ve özgürlüklerden yararlandığı bir ülke istiyoruz..."
DİSK Lİ KADINLARIN ÇAĞRISI
Türkiye nin dört bir yanında kadın örgütlerince çeşitli etkinliklerle kutlanacak olan Dünya KadınlarGünü nedeniyle Devrimci İşçi Senrdikaları Konfederasyonu Kadın İşçi Komisyonu, tüm kadınları 8 Mart da Kadınköy deki etkinlikte buluşmaya çağırdı.
DİSK Kadın İşçi Komisyonu, 8 Mart çağrısını bugün direnişlerinin 62. gününde olan Sinter Metal işçileriyle yaptı. Eylemde “Biz kadınlar, krizin, yoksulluğun ve savaşın bedelini ödemeyeceğiz” pankartı açıldı.
Fabrika önünde DKİK adına konuşan Nebile Irmak Çetin, emekçi kadınların demokratik hak ve özgürlük mücadelesinin bitmeyeceğini ifade etti.
Krizin kadınlar üzerindeki etkisinin işsizlikle sınırlı kalmadığını söyleyen Çetin, “Yoksulluk arıtıyor, şiddet ortamı genişliyor, gerilim yükseliyor ve bu da kadını derinden etkiliyor. Kadını seks sektöründe hedef kitle haline getiriliyor. Krizin eve, mutfağa yansıması, kadının omzundaki yükü daha da artırıyor ve kadına yaşam ağırlaştırılıyor. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hak olmaktan çıkartılıp, piyasalaştıkça bu haklarını öncelikle kayıp edenler yine kadınlar oluyor” diye konuştu.
8 Mart’ın tarihçesini anlatan Çetin, kadınlar için güvenceli ve kayıtlı iş sağlayacak istihdam politikalarının hayta geçirilmesi, bakım hizmetlerinin toplumsallaştırılması, emzirme odalarının kurulması, kadın sığınma evlerinin açılması ve 8 Mart’ın resmi tatil olmasını da içeren bir dizi talebi sıraladı. Çetin, bu taleplerin karşılık bulmasının kadınların özgücü ve dayanışmasıyla mümkün olacağını sözlerine ekledi.
Açıklamasında Sinter Metal patronuna da seslenen Çetin, “İşten çıkarılan arkadaşlarımızın derhal işe alınmalarını ve anayasal hakları olan örgütlenme özgürlüğüne saygı göstermelerini istiyoruz” dedi. Sinter’de direnişte olan 20 kadın işçinin ön saflarda direnişin simgesi olduklarını söyleyen Çetin “20 kadın yoldaşımızın direnişi mücadelemize güç katıyor” diye konuştu.
Çetin konuşmasında DESA işçisi Emine Arslan’ı ve ATV grevindeki kadın işçileri de unutmadı. Çetin konuşmasını “Bizler bugün bu havzada kuralsız, güvencesiz, çalıştırılan kadın arkadaşlarımızı, ev emekçisi kadıları, işsiz, yoksul kadın arkadaşlarımızı sesimize ses katmaları, güçlü olduğumuzu egemenlere göstermek için, 8 Mart Pazar günü Kadıköy’de yapılacak mitinge katılmalarını istiyoruz” diyerek sonlandırdı.
Eylemde Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar, DevSağlık-İş Sendikası’nda örgütlü direnişteki Kızılay işçilerinden Funda Keleş ve Sinter Metal işçisi Necla Öztürk de birer konuşma yaptılar.
8 MART ANKARA KADIN PLATFORMU NUN AÇIKLAMASI
Kadın örgütlerini ve kadın inisiyatiflerini bir araya getiren 8 Mart Ankara Kadın Platformu, yaptığı açıklamada miting, yürüyüş ve stant’lardan oluşan Dünya Kadın Günü etkinliklerini duyurdu ve "Dünyayı değiştirmek için 8 Mart’ta cümleten alanlardayız" dedi.
"2009 yılında da coşkuyu birlikte büyütmek, alanları kadınların sesiyle doldurmak, tüm farklılıklarımıza rağmen sloganlarımızı hep birlikte haykırmak için bir aradayız" diyen Ankara lı kadınların 8 Mart açıklaması şöyle:
"Kapitalizmin 2008 yılında yarattığı kriz tüm dünyayı etkiledi. Krizin faturası yine işçilere, emekçilere, yoksullara ve yoksulun yoksulu kadınlara çıkartılıyor. İşten ilk çıkartılan biz oluyoruz yada işsiz kocanın yerine en kötü işi en az ücretle yapmak üzere iş aramaya koşuşturmaktayız. Evin tertip düzenini aksatmamamız başımızdaki köleci tarafından sağlıyor. Çok açıkça gördük ki kadınlar ezilmekte, ölüme mahkum edilmekteyiz, buna parelel olarak ezilenlerle yani en altta kalanlarla herdaim el ele tutuşmak mecburiyetindeyiz. Patronlar krizden çıkış yolu olarak ilk elde kreş hakkını, sosyal, ekonomik, sağlık, emeklilik hakkını gasp ediyor. Böylelikle toplumsal üretimden uzaklaştırılmamızın yasal ve fiili koşulları oluşturuluyor.
“Üç çocuk doğurun / işinizden çıkıp evinize geri dönün” talimatlarına ilaveten giyim kuşamımız bahane edilerek te eve kapatılmaktayız. “Okuyamazsınız, ama karalara bürünüp oy depomuz olabilirsiniz” e kadar varan ötekileştirici her türlü muamele ustalıkla ve açıkça yapılıyor. Daha çok para kazanmak, daha iyi sömürmek için ilk önce kadın nüfusun eve tıkılması, sosyal hizmetlerin biz ev “kölelerine” bedavadan yaptırılması kapitalist sömürü düzeninin olmazsa olmazı. Buna direniyoruz. Ardı ardına gelen zamlar bizlerin yaşamını cehenneme çevirdi.. Artık yeter diyoruz.
Dünyayı saran krizde pazarlık erkekler arasında yürütülüyor erkek egemenliği güçlendiriliyor. Çünkü biz kadınların görünmeyen emeği kapitalizmin yeniden üretilmesine katkı sağlıyor. Temizlik, çocuk, hasta, yaşlı bakımı gibi ev/aile işlerine mahkum ediliyoruz. Ardı ardına gelen zamlar bizlerin yaşamını cehenneme çevirdi.. Tencereleri doldurmakla sorumlu tutulan biz kadınlar ekmek, yeşil kart, “yardım” kuyruklarında tekrar tekrar mağdur ediliyoruz. Buna itiraz ve isyan etmekteyiz.
Geçen yıldan bu yana kadınlar olarak yaşadıklarımız ortada. Savaşta , sokakta, işyerinde, evde, okulda dışlanma, taciz tecavüz gündemimizden hiç düşmedi. İncitme, utandırma, taciz ve akla hayale gelmeyen yoketme mekanizmaları örgütlü erkek dünyasının vazgeçmediği araçları. Evler de bizim için hiç güvenli yerler değil. Evlilik içi tecavüz, ensest ve şiddetin mekanı ne yazık ki evlerimiz. Şiddete isyanımızda ise karşımıza ailenin kutsallığı çıkartılıyor. Ailenin erkeği, ya da diğer “erk”lerin tacizini, tecavüzünü, dayağını, baskısını yine “ailenin kutsallığı” gizliyerek görünmez ediyor.
Transeksüel kadınlar olarak ta biz: sağlık, eğitim, çalışmak ve hatta yaşamak gibi en temel haklarımızı kullanamıyoruz: Bütün sosyal alanlarda fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyoruz, öldürülüyoruz.. Hatta yasalarda “nefret cinayetleriyle” ölüme mahkûm edilişimiz yer almamakta. Biz istiyoruz ki; LGBTT bireylere yönelik işlenen suçlar cezalandırılmalıdır. TCK’nın ayrımcılık yasasını düzenleyen maddesine”cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibareleri eklenmelidir. Güldünya’ların Pippa`ların, Dilek’lerin katledilişinde ifadesini bulan ortak çığlıklarımızı artık herkes duymalıdır. Devlet haksız tahrik indirimi uygulayarak şiddetin faillerini, hatta katilleri koruyor, yasalar, mahkemeler, adli tıp kurumu dahi kararlarıyla kadınları “üzüyor”, Üzmezleri üzmüyor. Kadına yönelik şiddet bütün hayatı kuşatıyor, yaşamı burnumuzdan getiriyor.
Emperyalist erkek egemen güçler, krizden çıkış yolu olarak sürekli savaş ve şiddet politikalarını geliştiriyor. Biz kadınlar ve çocuklar Filistin’de ve Kürt bölgelerinde kurban olmaya devam ediliyoruz. Irkçılık, milliyetçilik ve şovenizmi kışkırtarak, zorunlu göç, asimilasyon, imha inkar politikaları bütün dünya kadınları olarak kimliğimizi işgal ederek inanılmaz boyuttaki yıkıcılığını sürdürüyor.. Tarih boyunca militarizmin yarattığı savaş ve şiddet ortamları yoksulluğu işsizliği dayatıyor. Bu da kadın bedeninin metalaşması sonucunu doğuruyor. Askeri operasyonlarda ve Ortadoğu’da yaşanan katliamlar saydığımız sonuçlarıyla gözönünde ve halen sürüyor.
2009’un bu 8 Mart’ını yerel seçimlerin politik atmosferinde kutluyoruz. Yasalarda varolan görevleri dahi yapmayan yerel yöneticileri artık istemiyoruz! Uğradığımız şiddetle mücadelemizi destekleyen, kadınların söz ve kararını önceleyerek dikkate alan ve kadınları güçlendirmeyi amaçlayan politikaların hayata geçirilmesini istiyoruz. Kadın danışma ve sığınma evlerinin açılması taleplerimiz yasaldır ve muhakkak dikkate alınmalıdır. Bedenimiz ve cinselliğimiz üzerindeki, “namus” adı altındaki baskıya itaat etmemek, buna ait denetimi kaldırmak için isyandayız. Dünyayı değiştirmek için 8 Mart’ta cümleten alanlardayız.
Antalya’da Novamed Fabrikasında çalışan işçi kadınlar bir yıl boyunca grev yaptı, biz kadınlarla beraber bütün dünyayı ayağa kaldırdılar. Sendikalaşma amaçlarına ulaştılar. İstanbul Sefaköy Desa Fabrikası çalışanı Emine Aslan sendikaya üye olduğu için işten atılmıştı. Buna karşı yaptığı grevine hepimiz destek verdik ve hukuki mücadelelerin sonucunda işe iade davasını kazandı.. Fabrikalarda çalışmakta olan işçi kadınların sendika taleplerinde ve haklarını korumada yanlarında olarak gücümüze güç katmakta kararlıyız.
Herkese iş, iş güvencesi ve sendika hakkı kadar her işyerine ve mahalleye ücretsiz kreşler açılmasını da istemekteyiz.. Çocuk bakımı, temizlik, yemek gibi kadınlara yıkılan ev/aile işlerinin sosyal devletin gereği olduğunun bilincindeyiz. Devletin bu devasa işi bize yükletiliyor ama yetkiye gelince esamemiz okunmuyor. Artık buna dayanamıyoruz, fena halde isyan ediyoruz. Devlete görevlerini hatırlatmak sırtımızdaki iş yükünü de devlete iade etmekliğimiz şart. Acilen hazine olanaklarının her yaştaki kadınlar ve özellikle yoksul kadınlara biran evvel tahsisi için israrlarımız durmayacak.
Bu dünya da biz de varız ve dikkate alınmalıyız: Filistinli, İsrailli, Iraklı , Kürt ve Türk kadınları el ele verdik, taleplerimiz hepimiz için. İşgalci kirli savaş politikalarını insanlık dışı ilan ediyor ve reddediyoruz.: Halkların kardeşliğini büyütme isteğimizi 8 Mart’ta dünya aleme göstereceğiz. Bütün Ankara’daki kadınları dayanışmaya, mücadeleye ve başaracağımıza olan umudumuzu büyütmeye çağırıyoruz. Miting, Yürüyüş ve Stant’larımızda birlikte olmak yani Dünyayı değiştirmek için 8 Mart’ta cümleten alanlardayız.
İZMİR DE 10 BİN KADIN BULUŞMASI
Dünya Kadınlar Günü İzmir’de Türkiye’nin 81 ilinden Türk Kadınlar Birliği üyesi binlerce kadının katılacağı spordan eğlenceye kadar çeşitli etkinliklerle kutlanacak
8 Mart kutlamaları için Atatürk’ün özel izniyle kurulan Türk Kadınlar Birliği’nin tüm üyeleri İzmir’e davet edildi.Bu arada İzmir büyükşehir belediyesi nin organizasyonunda 8 Mart Koşusu ve yürüyüşü düzenlenecek.10 bin kadını katılacağı şenlik gerçekleştirilecek.
Öteyandan çeşitli kadın kuruluşları ve insiyatiflerinin yanısıra yerel yönetimler, panel, sinema ve tiyatro gösterileri, resim sergileriyle kadın sorunlarına dikkat çekecekler.
KADINLAR GÜNÜ NÜN TARİHÇESİ
8 Mart Türkiye de ve dünyanın pek çok ülkesinde, kadınların hak ve eşitlik isteklerini dile getirdikleri, kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlarına dikkat çektikleri, biraraya geldikleri bir gündür. Bu tarihin uluslararası düzeyde kabul gören bir hal alması 1970 lere rastlasa da, bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1800 lerin ortasına rastlar.
ABD nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınlar, 1800lü yılların ortalarından beri daha iyi çalışma koşulları, emeklerinin karşılığında hakkettikleri ücret ve daha iyi yaşam için mücadele vermektedirler. Ama, bunca yıllık mücadeleye karşın elde edebildikleri pek
bir hak yoktur. En sonunda, haklarını alabilmek için son çarelerden biri olan greve baş vururlar ve grev ilan ederler. Patronların buna verdiği cevap ise hunharca bir saldırı olur. Patronlar ve onlarla iş birliği yapan "gardiyan"lar işçi kadınları fabrika binasına kilitler. Patronlar, bu yolla işçi kadınlara destek veren sendika aktivistlerinin grev yapan kadınlarla dayanışmaya girmelerini önlemek amacını gütmektedir. Patronların korkusu, işçi kadınların verdikleri kavganın güçlenmesi ve grevin başka fabrikalara sıçramasıdır.
Fabrika binasında birdenbire beklenmedik bir yangın baş gösterir, kısa bir süre içinde binanın hemen hemen tümü alevlere teslim olur. İçerde bulunan kadın işçilerden yalnızca çok azı kaçarak canlarını kurtarabilir. Fabrikanın çevresinde barikatlar kurmuş olan karşı grevcilerin çemberini yarıp dışarı çıkabilmeyi ne yazık ki pek az emekçi kadın başarabilir. Fabrikada kapalı
kalan yüzün üzerinde işçi kadın alevler içinde can verir.
Aynı yıl yine tekstil, tütün ve diğer endüstri kollarında kadın işçiler mücadeleyi devam ettirirler, işlerini bırakarak grev dalgasını sürdürürler.
Grevler 1909 yılında da devam eder. Manhattan da tekstilde çalışan 20 bin kadın işçinin ilan ettiği grevde, binlercesi tutuklanır. Buna rağmen, grev önlenemez. İki ay süren grevin sonunda kadın işçiler kavgasını verdikleri hakları elde ederler;patronlar kadın işçilerin taleplerini kabul etmek
zorunda kalırlar.
Amerikalı sosyalist kadınların inisiyatifiyle, kadınların seçme/seçilme hakkı, sosyalizm mücadelesi çerçevesinde "enternasyonal kadın mücadele günü" fikri doğar. Her şubat ayının sonuncu pazar gününün kadınların seçme/seçilme hakkı konusunda etkinlikler ve toplantılar düzenlenmesi kararı alınır. 20 Şubat1909 günü Amerika nın hemen hemen bütün kentlerinde "Kadınlar Günü" kutlamaları yapılır.
1910 yılında sosyal demokrat partilerin Kopenhag da düzenlediği ve 17 ülkeden 100 e yakın kadın delegenin katıldığı II. Enternasyonal Kadın Konferansı nda Clara Zetkin in girişimleriyle "II. Enternasyonal Kadın Mücadele Günü" resmen kabul edilir. Bu günün anlamı, dünyanın neresinde
olursa olsun kadınlara uygulanan sömürü ve baskıya karşı mücadele yürütülmesi zorunluluğudur. Kadınların seçme/seçilme hakkını alması, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve emperyalist savaşa karşı mücadele bütün dünya kadınlarının ortak mücadele prensiplerinin başında yer
almaktadır.
19 Mart 1911 günü, milyonlarca kadının katıldığı ilk "Enternasyonal Kadınlar Günü" Danimarka, Almanya Avusturya, İsviçre ve ABD de gerçekleştirilir. 1912 yılında, düzenledikleri yürüyüşlerle Fransız, Hollandalı ve İsveçli kadınlar da katılırlar Kadınlar Günü ne. Kadınların seçme/seçilme hakkı ve günlük çalışma süresinin 8 saate indirilmesi, insanca çalışma koşulları ve daha
yüksek ücret talepleriyle başlayan proleter mücadele, kadınların yürüttükleri mücadelenin temelini oluşturmaktadır.
1914 yılı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kadınlar Günü nün büyük toplantılar ve yürüyüşlerle kutlandığı son yıl olur. Bu yıl da önceki talepler yinelenir ve "savaşa karşı savaş" sloganıyla, başlayan Birinci Dünya Savaşı na karşıt tavır alınır.
Birinci Dünya Savaşı nın beraberinde getirdiği acılar ve dertler nedeniyle 1917 ye kadar Kadınlar Günü yürüyüşleri ve etkinlikleri birkaç yıl boyunca yapılamaz. Tâ ki, 8 Mart 1917 günü Petrograd da greve gitmelerine kadar. Kadın işçiler, bu grevi Kadınlar Günü nde başlatarak bu güne özel bir anlam kazandırırlar. Aynı gün metal işçilerine delegeler göndererek onların da greve katılmalarını talep ederler. Grev dalgası çok kısa bir süre içinde tüm kente yayılır; 8 Mart akşamına kadar yaklaşık 120. 000 işçi bu grevde yerlerini alır. 1921 yılında toplanan II. Enternasyonal Konferansı nda 8 Mart ın Dünya Kadınlar Günü olması kararlaştırılır.
İki dünya savaşı arasındaki zaman diliminde kadınların talepleri ve 8 Mart Kadınlar Günü nde yoğunlaştırdıkları mücadelenin içeriğini, serbest ve yasal kürtaj hakkıyla işçi kadınların hamileliklerinde ve anne olduklarında koruma altına alınmaları konuları oluşturur. Ayrıca, aynı işe eşit ücret, günlük çalışma saatlerinin ücretlerde düşme olmadan azaltılması gibi konularda
kadın-erkek eşitliği konusunda getirilen istemlerdir.
8 Mart, bu gelişme içinde Enternasyonal Kadınlar Günü olarak dünya çapında yayılmıştır. Kadınlar Günü, bugün de, aynı başlangıçta olduğu gibi, haksızlıklara, savaşa karşı; daha iyi yaşam ve çalışma koşulları, bağımsız ve sömürünün olmadığı bir düzen ve sınıfların ortadan kalktığı eşit bir toplum için verilen mücadele olarak algılanmaktadır.
TÜRKİYE DE 8 MART
İlk kez 1921 yılında sosyalist kadınlar tarafından "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlayan 8 Mart, 1975 yılında İlerici Kadınlar Derneği (İKD) tarafından daha yaygın olarakkutlandı ve sokağa taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programında Türkiye de etkilenmiş, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört yıl anılmadı 8 Mart. 1984 ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.
Kadınlar 80 li yıllarda 8 Mart ı izinli yürüyüş ve şenliklerle kutlayamamışlarsa da, küçük gruplar mütevazi kutlamalarını sürdürdüler. 1990 lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 Mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu.
İLGİLİ HABERLER
İKKB 8 Mart ı bir ay sürecek etkinliklerle kutluyor