Evet, bu yazıda yine nafaka konusunu tartışacağım. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi içinde ilk 100 günlük eylem planında yer alan konu, 31 Mart 2019 seçim öncesinde MHP’nin atağıyla yeniden gündeme taşınmıştı. Gündemdeki yerini korumaya da devam edecek gibi. Haksızca yeniden tekrar ettirilen İstanbul seçiminin tartışmaları arasına sıkıştırılmaya çalışan nafaka konusu, giderek toplumsal cinsiyet eşitliğine ve adaletine karşı gerici bir adıma dönüşürken, kadın haklarının gasp edilme sürecinin de bir parçası haline gelmekte!
Son günlerde özellikle bazı medya kuruluşları ve sosyal medya aracılığıyla da konu gündemde tutularak, erkekler ve siyasal iktidar daha da kışkırtılmaya devam ediliyor.
Medyadaki bazı kışkırtma yazılarıyla nafaka konusunda iktidarı ve erkekleri ataerkilliğe boğma operasyonu yapılmaya çalışılıyor. Bu anlayış, kadınları eve hapsedip, evliliğin tüm iş ve bakım sorumluluklarını tek cinsten, kadından beklemeye devam ediyor. Kadınları din ve gelenek adına, fıtrat söylemi içinde eviçi hizmetçi, evin bekçisi ve gönüllü kulu haline getirmekte beis görmüyor. Muhafazakâr evlilik ve namus ile ataerkil aile ve erkeklik anlayışının ürünü olarak okutulmasına ve meslek sahibi olup çalışmasına izin verilmeyen kadına, evlilik ve evde çocuk büyütme, eve ve kocaya bağlı ve bağımlı olma tek seçenek olarak bırakılmak isteniyor. Eviçi şiddet ve istismara açık koşullarda evliliği sürdürmek istemeyen kadınların boşanma talebine ve hakkına karşı da savaş açılıyor.
Evlilikte kadının birey olarak söz sahibi olmasını ve çalışmasını ataerkillik adına istemeyen erkek egemen yapı, boşanma durumunda kadının ne olacağını umursamıyor! Erkeği kadının geçim garantisi ve sahibi olarak görmeyi sorun etmeyen bu zihniyet, evliliğin bitmesi durumunda kadına ve çocuğa ne olacağını çok da umursamak istemiyor. O mağrur erkeklik, evlilikte kendine bağımlı hale getirdiği kadını, ailenin birliğinin bitmesi durumunda suçlu ilan edip, kendini de mağdur erkeklik söylemiyle savunmaya alıyor. Nafaka ödemek istemeyen erkekler medya aracılığıyla “kimse kimsenin hayat garantisi olmamalı” söylemiyle boşanma durumunda kadınları kendi sorumluluklarını almaya davet edip, yoksulluk nafakasının en fazla 5 yıl ile sınırlandırılmasını ve sonrasında da MHP’nin teklifi doğrultusunda devlete devredilmesini istiyor.
Yine son günlerde sosyal medyada kışkırtılmış erkeklikle coşan ve kendilerini “mağdur babalar” ve “süresiz nafaka mağdurları” gibi adlarla tanımlayan erkekler, medya platformları oluşturdu. Mağduriyetlerini anlatarak nafakanın sınırlandırılmasına yönelik yasanın çıkarılmasını bir an önce isteyen bu gruplar, yeni evliliklerinde geçinemedikleri savunusuyla da kadınlar arası bir rekabet ortamı yaratarak, ataerkilliği daha da perçinlemeye çalışıyorlar.
Kadının ev dışında çalışmasını gelenek, namus ya da fıtrata aykırı gören bu zihniyet, evliliğin başarısızlığını ve suçu yine kadınlara yıkmak istiyor ve bunu nafaka hakkını gasp ederek yapmaya çalışıyor. Aslında uzun süredir bu konuda istekli olan ve siyasal İslam’ın acendasının bir parçası haline getirilen söylem, özünde kadınların boşanmalarının önlenmesine yönelik çabalarla birlikte, nafaka hakkının gasp edilmesine yönelmiş durumda. Bunu fırsat bilen siyasi iktidar da, kadın cinayetleri ve çocuk istismarlarını önlemeye öncelik vermeye dönük bir çabaya girişmek yerine, nafaka çalıştayı düzenlemeyi yeğliyor. Belli ki nafakayı yeniden düzenleyebilmek için, siyasi ve toplumsal koşulların olgunlaşmasını bekliyordu nicedir...
Şimdi ise beklediği ortam oluştu ve konuyu gündemde tutmaya çalışıyor. Her durumda erkekler lehine varlığını sürdüren ataerkil toplum ve devlet düzenin devamını için, nafaka gaspını da gerçekleştirmek istiyor. Sanki her boşanan kadın nafaka alıyor gibi, en çok da “bir gün evli kaldı diye, bir ömür nafaka mı verecek” söylemine yaslanmış durumda bu zihniyet, bu yönüyle de taraftar çekmekte zorlanmıyor hani! Ama unutmasınlar ki bu ülkenin kadınları ve kadın örgütleri kazandıkları haklar konusunda bilinçliler, haklarını koruma konusunda kararlılar ve bu kararlılıkları da devam edecek. Çünkü bu ülkede kadına yönelik şiddet ve kadın yoksulluğu gerçeğinin arka planı göz önüne alınmadan ve kadın istihdamına ilişkin sorunlar çözülmeden nafaka sorununun gerçekçi ve adil çözümü mümkün değil. Nafaka hakkı gasp edilemez!