Bilindiği gibi, Eristik Diyalektik “haklı çıkmak” amacıyla yapılan bir tartışma sanatıdır. Metaforik bir yaklaşımla, düello ile ilişkilendirilmektedir. Yani kimin haklı olduğundan çok, kim hayatta kalacak konusu öne çıkmaktadır. Gözümüzün önünde geçen olguları, akılcı olarak çözümleyebilir isek de, yine görünürdeki tartışmalarla aklın karışması da mümkündür. Gerçeğin aranmasında ise en faydalı taktik Aristoteles diyalektiğini kullanmak olarak düşünülebilir. Antik Yunan filozofu. Aristoteles (MÖ 384 – 7 Mart MÖ 322) her tartışmanın bir tezi (sorun) ve bunu çözümlemekle görevli önermeleri olduğunu belirtmiştir. Bu çözümlemedeki başarı ise kavramlar arasındaki ilişkileri kurabilme becerisine bağlıdır. Belirtilen ilişkilendirme; kavramın 1) Tanımı (definitum); 2) Cinsi (genus); 3)Kendine özgü ayırıcı unsuru (proprium); 4) Nitelemesi yani herhangi bir ayırıcı olsun olmasın özelliğini (prädikat) öne çıkaran dört önemli ve öncelikli unsura dayandırılmaktadır.
Müzakereci Demokrasi, bu konunun neresindedir ? Müzakereci
demokrasi, yönetişim sözcükleri ulusal kullanıma Habitat II (Habitat 1996,
İstanbul) konferansı ile ve Parti programlarına 2000’li yıllarda girmiş
olmasına rağmen, uygulamada rağbet görmemiştir. Mamafih 11. Kalkınma
Planımızda, “yönetişim” konusu demokrasi için kurumsal bir araç olarak işlenmekle
birlikte, uygulamada yönetişim sözcüğü, neredeyse 20 yıldır akademik
toplantıları başlamadan bitiren bir sözcük haline getirmeyi sürdürmektedir.Yönetişimi
beğenmeyenler daha çok “merkeziyetçi–demokratlar” olmuştur. Demokratik
merkeziyetçilik yani..Yönetişimin uygulama yetersizliğini benimseyip ancak felsefi
boyutunu görmek istemeyen tepkileri bu nedenle iyi yorumlamak gerekir. Ortaklık
sözü daha hoşumuza gitse de, tarihte ilk kamu-özel ortaklığının korsanlık
olduğu hatırlandığında, sivil sözcüğüne de bu ortak kullanımda yer vermenin,
dengeyi sağlamada neden önemli olduğunu bize hatırlatmaktadır. Toplumsal olarak
gelinen nokta, günümüzde özellikle stratejik konuları müzakere ederken “eristik
diyalektik” nasıl uygulanır gibi bir anlamlandırmaya dönüşmüştür.
Aristoteles, bir
konuyu müzakere ederken nasıl karşımızdakini yanıltarak, doğru olmayan
görüşlerimizi doğru gibi gösteririz hususunda bugün de geçerli olan tarihi hilelerini
kitaplarında örneklerle açıklamaktadır. Aslında diyalektik/müzakere teorik
olarak gerçeği gün ışığına çıkarmaya çalışır. Oysa insan türünün kötülüğünden
dolayı ve mutlaka haklı çıkma eğilimi nedeniyle Eristik Diyalektiği sıkça
kullanmaktadır. Bu bağlamda da tartışmalar da hilekarlığa neredeyse mecbur
kalınmaktadır.Başka bir ifadeyle eğer dürüst olsaydık o zaman sadece gerçeği
ortaya çıkarmaya çalışırdık. Özetle, söz konusu hileleri öğrenmeye değerli
okuyucularımı davet ediyorum. Böylelikle karşı taktiklerle, çizginin bir
tarafında doğru ise ve diğer tarafında yanlış olmayan “gerçek doğruyu”, birlikte oluşturabilme kapasitemizi
artırabilmek mümkündür.
(*Kaynak Kitap, Arthur Schopenhauer, Eristik Diyalektik,(çev) Ülkü Hıncal, 2012, İstanbul)