Müzakereci demokrasi, yarışmacı seçimlerin neresinde?

Abone Ol

Demokrasinin sağlıklı gelişmesinde birey ve topluluğun yeri nedir? Bireyler, “kadın ve erkek” olarak demokrasinin getirdiği dayanışma duygusunu ne kadar paylaşmaktadır?

Sadece oy verme sistemine dayalı, bireysel çıkarları ve tercihleri toplama yöntemlerine dayanan demokratik kurumsal düzenlemelerin, toplumun bütününe yönelik siyasi sonuçlar oluşturamadığı görüşü giderek toplumda daha yaygın kabul görmeye başlamıştır. Mal ve hizmet dağılımına aracılık eden demokratik kurumlar memnuniyet yaratmamış ise çözümü, oyların toplandığı bir demokrasi yerine,  daha iyi bir müzakere sisteminin işletilmesi ve toplumsal oydaşmanın sağlanmasında aramak gerektiği fikri giderek öne çıkmaktadır. Bu tercihin adresi ise, kendiliğinden bireylerin ve kurumların ikna olmasını ve uzlaşmasını sağlayacak bir müzakere ortamının varlığıdır. 

Meclislerde, farklı partiler arasındaki el kaldırmaya dayalı toplumun geleceğini etkileyen köklü değişiklikler pek çok siyasal düşünür tarafından tatmin edici bulunmamaktadır. Destekleyici olarak, vatandaşların ilgili bilgileri paylaştığı, toplumsal işler hakkında konuştuğu, toplumla ilgili görüşleri oluşturduğu ve siyasal süreçlere katıldığı bir modele ihtiyaç bulunmaktadır. Demokrasinin katılımcı mekanizmalarını destekleyecek, “toplumsal danışmaya dayalı” bir sistem olarak “müzakereci demokrasi” uygulamaları giderek desteklenmektedir.

Müzakereci demokrasinin iddiası, siyasetle ilgili elde edilen bilgilerin ve siyasal konuşmaların bireylerin kapasitelerini arttırdığı ve bağlantılı olarak katkılarının da niteliğinin artacağına yöneliktir. Bilgi toplumu yapılanması içinde gelişen ve oydaşmayla oluşan görüşler, doğal olarak karar mekanizmalarının kalitesini etkilemektedir.

Müzakereci demokrasinin ideal ilkelerini ya da taşıması gereken özelliklerini Habermas; doğrulukları sınanan önermeler,  dışlamanın olmadığı halka açık toplantılar, kararlardan etkilenecek olan herkesin müzakerelere katılımı, baskı olmadan müzakerelerin tüm boyutlarıyla (bilgilenmek, katkıda bulunmak, eleştiri getirmek vb) ve katılımcıların eşitliğini koruyacak şekilde yapmak, müzakerelerin mantığa dayalı bir uzlaşmayı hedeflemek ve kural olarak şartsız olarak devam ettirmek veya herhangi bir zamanda bekletmek, siyasal müzakereleri herkesin eşit çıkarlarını düzenleyebilecek şekilde ve ihtiyaçlara uygun belirlenmek, ön yargılı siyasal tutumların ve tercihleri değiştirmek,  müzakerenin sonuçlarının temel özgürlük ve adil fırsat ilkelerine aykırı olmamasına özen göstermek gibi  ana başlıklar içinde belirlenmiştir.  Bu konu bilgi toplumu kavramını  ve uygulamalarını önemli hale getirmektedir.

Seçme ve seçilme hakkı(voting right) anlatımında: katılımcıların memnuniyeti, katılım yoğunluğu ve temsil, kamusal güven gibi değişkenlerin incelenmesi katılım demokrasisinde ilk akla gelenlerdir. Temsili ve çoğulcu demokrasiyi sürükleyen siyaset yapma pratikleri içinde himayecilik ya da kayırmacılık olgusu zaman içinde gelişebilir. Partiler içinde iktidarı kontrol etmek isteyenler, iktidarı elde ettiklerinde parti üyelerine ve yandaşlarına “siyasal sadakat karşılığı” çıkar dağıtabilir. Bağlantılı olarak, bu şekilde davranan partiler kadroları siyasal başarıyla şekillenen bir örgüt olmaktan çıkarak, parti içi sadakatlerle biçimlenmiş örgütlere dönüşebilir. Bu nedenle demokrasinin olgunlaşmamasından rahatlıkla bahsedilebilir. Konunun bir diğer yönü ise, demokratikleşmede önemli bir gösterge olarak, kadınların kamusal hayatın karar mekanizmalarında yer alması ve siyasete katılımı konusudur.

Politik parti başkanlarının kesin hâkimiyeti bulunan bir siyasi ortamda daha çok “rekabetçi demokrasi” kuralları geçerlidir. Müzakereci demokrasi siyasi erkin belirlenmesinde genelde kullanılmamaktadır. Bağlantılı olarak Lijphart ’ın tartıştığı gibi bir meclisin tipi,  yürütme ve yasama organları arasındaki ilişkiler ağı, parti yapılanması ve seçim sistemleri itibariyle az gelişmiş/gelişmemiş ülkelerdeki demokrasi göstergeleri, sosyalleşmenin teşvik edildiği bir demokrasi tipine(consociationel democracy) tam olarak yatkın değildir. Bu yapı, seçimlerden sonraki yönetim sürecinde de etkili olmaktadır. Başka bir ifadeyle seçim sonrasında da rekabetçi demokrasinin toplumda yarattığı alışkanlık, katılıma çok yönlü etkide bulunabilecek eylemleri belirleyecek “fikir demokrasisini” olumsuz etkilemektedir.

Oysa demokrasi, birbirine bağlı faaliyetler bütününde değerlendirilmelidir. Sosyalleşmeyi teşvik eden demokrasilerde politik partiler ve gruplar arasındaki kurumsal işbirliği “gevşek” toplumsal yapılarda bütünleştirici emniyet sistemi olarak düşünülmektedir Türkiye’deki partiler, kenti partilileri dışındakileri de davet eden, toplumsal projeler oluşturmamakta,  aslında böyle bir bu sorumluluk da üstlenmemektedir.  Başka bir ifadeyle toplumsal bir projede bireyleri buluştururken partiye dolaylı yoldan seçmen çekme henüz gündemlerinde değildir.

Rekabetçi demokrasi oyununu, seçimlerden sonra fikir demokrasisine başarıyla dönüştürmek gerekmektedir. Bu sorunun giderilmesinde toplumsal diyalogları geliştirici gönüllülüğe dayalı katılımcı programlar kadar, idarenin karar alımında bu çalışmaları dikkate alan merkeziyetçi olmayan tercihleri de önemlidir. Toplumun birbirine duyduğu güven yükseltilmelidir. Bu değişim için yerelde ve merkezi düzeyde müzakereci modellerin yer aldığı toplumsal işbirliği çalışmalarının önemli rol oynayacak bir özellik taşımaktadır.

Demokrasinin getirdiği dayanışma güçlü bir duygu özelliği taşımaktadır. Toplumsal hayatın gelişiminde, hemşerilerin rol almasının dayanışma ile gelen birlikteliğin sağlanmasında önemi bulunmaktadır. Katılıma yönelik cesaretlendirici idari yapılanmaların geliştirilmesi toplumdaki psikolojik gerilim ve stresleri yatıştıran bir etki yaratarak,  demokrasiyi güçlendireceğini söyleyebiliriz.

  • Prof.Dr. Zerrin Toprak / zerrintoprak@gmail.com