Öğrenmenin hafifliği…

Abone Ol

Galler’de çeşitli terapi, rahatlama ve iyileştirme  teknikleri eğitimleri almaya başladığımdan beri bu bir zincir haline geldi. Her öğrendiğim teknik bana yeni bir tekniğin kapısını açtı. Ve sonunda kendimi  (The UK College of Hypnosis & Hypnotherapy) Birleşik Krallık Hipnoz ve Hipnoterapi Kolejinde buldum.

Hipnoz ve hipnoterapi hep ilgimi çekmişti ama hep bir çekincem vardı. Bu konunun beni biraz korkuttuğunu itiraf edebilirim,  o nedenle de hep uzak durmayı seçmiştim,  taa ki mayıs ayının başına  kadar.

The UK College of Hypnosis & Hypnotherapy  bilimsel kanıtlara dayılı Bilişsel Davranışsal Hipnoterapy eğitimini veren bir okul. Burası  Birleşik Krallık Psikoterapi Derneği tarafından onaylanmış tek hipnoterapist kursu olduğu için ilgimi çekmişti zaten... Ayrıca bu kursu ve sınavlarını  bitirdiğinizde, bilimsel kanıtlara dayılı hipnoterapi ve psikoterapi derneğine, Ulusal Hypnoterapi Derneği'ne ve ACCPH’ye  (Onaylanmış psikolojik danışman, psikoterapist ve hipnoterapist)  katılabiliyorsun. ACCPH’ye kabul edimek Sağlık bakanlığı ile çalışma onayı anlamına da geliyor. Yani hastaneler ve doktorlar sana danışan gönderebiliyorlar ayırca bu diploma sizi bütün dünyada onlaymış hipnoterapist yapıyor.

Kursa başladıktan sonra tarih boyunca hipnoz konusunun ne  kadar tartışmalı, yanlış anlaşılmalarla dolu ve  derin bir konu olduğunu anladım.  Benim bildiğim hipnozun adı “ Sahne hipnozu ve/veya trans hipnozu” denilen kişiye onun iradesine rağmen birşeyler yaptırıldığı iddia edilen ve/veya kişiyi  transa sokan  kişiyi geçmişe ve hatta geçmiş hayatlara götürdüğü söylenen hipnoz türleriymiş.… Yani hipnozun türleri varmış… Sahne hipnozu adı üstünde sahne için planlanan içinde  bir tür sihirbazlık hilelerini de içeren bir tür gösteri aslında.. Yani  sadece hipnozdan oluşmuyor… Trans hipnoz ise hala tartışmalara çok açık bir konu ve bu konunun sonuçları ile ilgili hala  net bir kanıt yok… Tam tersi hafızanın nasıl çalıştığı ile ilgili yeni bulgular durumun kanıtlanmasını  daha da zorlaştırıyor çünkü son  araştırmalar hafızanın kalıcı değil değişken olduğunu göstermiş yani hatırladıklarımız ile gerçek arasında uçurumlar olabiliyormuş…

Bende bunları yeni öğrendim…  Dr. Julia Shaw ve Prof. Elizabeth Lotfus “Bellek  bir video kasedi gibi çalışmıyor ve geri alınmayı bekleyen bir dosya gibi de depolanmıyor. Bunun yerine anıları beyindeki ağlar oluşturuyor ve oluşma sürecini pek çok şey etkiliyor sadece yaşanan olay değil ve dahası anılarımızı her geri çağırdığımızda da onları ustaca değiştirilebiliyoruz kimi zaman hiç farkında bile olmadan… Peki bu anılar bu kadar değişkense, onlara ne kadar güvenmeliyiz? Sorusunun yanıtı tartışılıyor ama isterseniz bu konuda bu iki uzmanın Guardian’dan Max Sanderson’ da yaptğı ve hafızanın  gizemlerini, sahne anıların nasıl oluşturulduğunu ve bunun iyi ve kötü yönlerini anlattıkları videoyu https://www.youtube.com/watch?v=td13Zz1z3LA&t=12s bu linkten izleyebilirsiniz…

Hafıza, hipnoz, kişinin önerilere açık olması, bize rağmen hipnoz edilip edilemeyeceğimiz, bilimsel gerçekler, şehir efsaneleri… Bu konu o kadar kafa karışıklığı yaratmış bir konu ki…

Yüzyıllardır farklı farklı kullanılan, kimi zaman yerilen, kimi zaman göklere çıkarılan ama yüzyıllardır da bilim insanlarının hep dikkatinde olan bir konu Hipnoz…

Aslında hipnoz kişinin telkine yatkınlık gösteren bir tür yapay uyku veya uyku-uyanıklık arasında ki haline verilen isim. Bu Terim ilk olarak 1790’lı yıllarda İskoç hekim S. James Braid tarafından kullanmış. 1790’lardan yani hipnoz ismi kullanılmadan önce ki zamanlarda ise hipnoz daha çok büyü, sihir ve mistizimle ilişkilendirilmişken James Braid’den sonra hipnoz artık bilim alanına taşınmış ve orada ki yerini hiç bırakmamışcasına almış duruyor…

Peki hipnoz sırasında siz başkasının iradesine rağmen kişiye telkinlerle istemediği şeyleri yaptırabilir misiniz? Araştırmalar bunun böyle olmadığını gösteriyor… "Nasıl yani" diyorsanız eğer, konunun devamını gelecek ay yazmaya devam edeceğim…