Bildiğiniz gibi son yıllarda dağlar, denizler, akarsular, özetle tüm doğa, özellikle başta ülkemiz olmak üzere pek çok gelişmekte olan ülkede, zamanın Tanrısı para uğruna vahşice talan edilmekte. Öte yandan da yine son yıllarda kadına şiddet inanılmaz oranlarda tırmanmış durumda. Kadına uygulanan şiddet ile doğanın talan edilmesi konusunda paralel bir artış gözlemlenmekte. Aslında aşk, sevgi, merhamet ve vicdan, bu duyguların hepsi, insanı insan yapan, ya da yapması gereken bütüncül bir duygular bütünüdür. Birini diğerinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Doğayı kendi haline bırakmayıp ona zulmeden ve talan eden zihniyet ile kadının koşulsuz bir biçimde bir erkeğe itaat etmesini isteyip, bunu yapmadığı takdirde, ona her tür zulmü reva gören zihniyet aynıdır.
Ataerkil sistemde kadın doğaya (ve özel alana), erkek ise kültüre (ve kamusal alana) yakın görülür. Doğa kültürden aşağı bir konumda tasavvur edildiği için, kadın da erkekten aşağı görülmüştür. Bu temel ve eril zihniyet nedeniyle, kadınların ezilmesi ve doğanın sömürülmesi arasında önemli bağlantılar vardır. Bu nedenle, yani kadınların ve doğanın sömürülmesi bağlantılı olduğundan, kadınlar yeşil hareket içinde aktif rol oynamalıdırlar. Nitekim ülkemizdeki pek çok çevre talanı konusunda verilen mücadelede kadınlar çoğu kez en ön saflarda yer almaktadır. Kırca’daki zeytin ağaçları mücadelesi ve yine pek çok belgesele konu olan Karadeniz yeşil yol projesi, Aydın Jeotermal konularında kadınların ön saflarda olan mücadeleleri bu örneklerden sadece birkaçını oluşturmaktadır. Kimbilir, belki de kadınların doğurganlığı, doğurduklarına ve doğurduklarının geleceğine sahip çıkma güdüleri onları böyle davranmaya itmektedir. Kadınlara olan zulümlerini de her geçen gün arttırmaktadırlar.
Üretim araçlarına erkeklerin sahip olmaya başlamasıyla birlikte para ve para çevresindeki her şey daha çok erkekleri ilgilendirmekte. Ve erkekler daha fazla paraya sahip olmak için doğayı talan etmekte ve 2. Dünya Savaşı sonrası dünyada meydana gelen hızlı nüfus artışının doğal kaynaklar üzerinde yarattığı baskı, gelişmiş ülkelerde endüstriyel ürünlerin kullanımının artması, nükleer silahlar ve nükleer enerji kullanımı nedeniyle atıkların yarattığı kirlilik yeryüzünde insanlarda dahil olmak üzere tüm yaşam formlarını yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Dünyada belirli periyotlarla yapılan büyük katılımlı Kadın Forumlarındaki katılımcılar da Erkek-akıl, kadın-doğa ilişkisinin farkında elbette. Nitekim Pekin eylem deklarasyonu ve platformu kadın ve çevre alanında üç stratejik hedef belirlemiştir:
1.Çevreye ilişkin bütün karar alma düzeylerine kadınları etkin olarak dahil etmek .
2.Cinsiyete ilişkin konuları ve bakış açılarını, sürdürülebilir kalkınma politikaları ve programlarıyla bütünleştirmek .
3.Kalkınma ve çevre ile ilgili politikaların kadın üzerindeki etkilerini değerlendirmek için ulusal, bölgesel ve uluslararası seviyelerde mekanizmalar kurulmalı ve güçlendirmelidir.
Dünyayı ve dünyadaki güzel olan her şeyi, doğurgan ve doğurduğuna olduğu kadar kendisiyle özdeşleştirilen doğaya da sahip çıkan kadınlar kurtaracak. Ve bir gün güzel ve yaşanası bir dünya kurulursa bu, kesinlikle kadınlar sayesinde ve öncülüğünde olacak. Elbette insani özelliklerini yitirmeyen ve bu nedenle kadınların yanında saf tutan erkeklerin de sayesinde.
Sağlık ve sevgiyle kalın.