16 Nisan'da halk oylamasına sunulacak 18
maddelik anayasa değişiklik teklifinin özünü, kuvvetler ayrılığını tamamen
ortadan kaldırıp yasama, yürütme, yargıyı “Tek adam”a devretmenin oluşturduğu herkesçe
biliniyor.
Şayet halk oylamasından EVET çıkarsa
2019'dan itibaren yeni Meclis’te bulunacak 600 Milletvekili, sadece dolgun
maaşlarını alan ve namütenahi özlük haklarını kullanan, hükümsüz varlıklar
haline gelecek. Partisinin başında kalmaya devam edecek bu “Tek adam"
tarafsız ve bağımsız da olmayacak.
Bu durumu AKP'ye, hatta Cumhurbaşkanı
Erdoğan'a gözü kapalı destek vermiş AKP'liler bile içine sindiremiyor.
İşte bu nedenledir ki; ana muhalefet ne
kadar alttan alsa, AKP'lilere sataşmamaya çalışsa da Cumhurbaşkanı olsun, Başbakan olsun, kıyıdan
kenardan dolanıp CHP'ye ve HDP'ye; PKK üzerinden saldırıyor.
Örneğin, “Sandıkta hayır diyecek olanlar
PKK ile aynı muameleyi göze alıyorlar demektir. Küsmece yok” sözüyle,
referandumda “HAYIR” diyeceklere gözdağı veriyor.
Ya da yeraltı dünyasının önemli
isimlerinden biri çıkıp, “15 Temmuz’da Fethullahçı Terör Örgütü’nün üyelerine
karşı nasıl ki sokaklarda olduysak, referandumu yapmamak adına sokaklara çıkan
birileri olursa, onları sokaklarda bekliyor olacağımızı şimdiden özellikle
söylemek isterim. Sırf bunun için bile ‘Evet’ diyeceğim. Kardeşlerim, dostlarım
ben varım. Sizler de var mısınız?” diyerek “HAYIR”cılara aba altından sopa
gösterebiliyor…
Ayrıca arkadaşıyla çektiği tabancalı
fotoğrafını Facebook adresine koyan birileri, “Başkanlık sistemine ‘hayır’
diyenleri tıpkı 15 Temmuz gibi sokaklarda bekliyor olacağız” diyebiliyor.
Dahası mı? Atatürkçülüğünden, laik
yaşamından ödün vermemiş, ekmeğini sanattan çıkaran kendisi gibi dürüst,
ahlaklı vatansever genç sanatçılar yetiştirmek için uğraş veren duayen bir sanatçımızın
eğitim yuvasına benzin döküp, tüm binayı ateşe verebiliyor.
Cumhuriyetin savcıları, yetkili kişileri
bu olup bitenleri ise sadece seyretmekle yetiniyor.
Şimdiden HAYIRcıların yüreğine korku
salınıyor, sıradan HAYIR toplantıları bile basılmaya çalışılıyor. Sosyal
medyada HAYIR diyenler takibe alınıyor.
Olağanüstü Hal döneminde yapılacak
referandumun ne denli adaletsiz olacağını herkes biliyor ama sesini
çıkaramıyor. Her an çıkarılabilecek yeni bir KHK ile korku salınacağını
hissediyor.
Ancak bu tehlikeyi aşmanın tek yolunun halkın
en az yüzde 90'ının sandığa gitmesi gerektiği uzmanlarca söyleniyor.
Referandum sayacı geri işledikçe havanın
daha da gerginleşeceğinden duyulan kuşku giderek artıyor.
Bu durumu tespit edenlerden yılların
hukukçusu AİHM eski yargıcı, Demokrasi için Birlik Sözcüsü Rıza Türmen, anayasa
değişikliğinin olağanüstü hâl (OHAL) uygulamaları gölgesinde yapıldığını
hatırlatarak “Türkiye’de anayasa yapmaya uygun bir ortam yoktur. Ya referandum
ertelenmeli veya OHAL kaldırılarak ortam demokratikleştirildikten sonra anayasa
değişiklikleri yapılmalıdır” diyor.
Ama çok geç. Artık ok yaydan çıktı. Kimi
vuracağını 16 Nisan'da göreceğiz.