Nawal hayatında tanıdığım ilk Suriyeli feminist aktivist. Kendisini 2001 yılında tanıdım ve hem ona, hem de dünyada - ve Türkiye'de - hiç haber olamayan Suriye'deki kadın hareketine hayran oldum ve o zamandan beri ilgiyle takip etim .
Suriye Hafız Esed döneminde çok uzun süre (1971 - 2000) dünyaya kapalı bir ülkeydi. Bu dünyaya kapalılık bize pek de yabancı değil, yıllarca Türkiye de dünyaya kapalı bir ülkeydi, en azından Özal iktidarına kadar.
2001 yılında Uluslarası Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar Koalisiyonu'nu (1) oluşturmak üzere İstanbul'da düzenlediğimiz toplantıya Suriye'li bir kadın aktivistin katılması için çok çaba sarfetmiştim. Uzun süredir Müslüman toplumlardaki feminist hareketlerle yaptığım çalışmalar nedeniyle Suriye'de yeraltında çalışan aktif bir kadın hareketi olduğunu biliyordum.
Kadınlar gizlice evlerde "salon toplantısı" adını verdikleri toplantılarda feminizmi tartışıyor ve Esed rejiminin feminist eleştirisini yapıyor, taleplerini ve stratejilerini oluşturuyorlardı. Gizlice, zira her diktatörlük rejiminde olduğu gibi iktidarı eleştirmek yasaktı.
Toplantıya Suriye'deki kadın hareketinin önderlerinden ve evinde gizlice feminist toplantılar düzenleyen yapan Nawal'i davet ettik.(2) Nawal, toplantıya katılan yirmibir kadın arasında, cinsel ve bedensel haklarının kadınların insan hakları için temel olduğu konusunda toplantıya katılan tüm feministler arasında en net analize sahip, fikirlerini en net ve ateşli ifade eden kadınlardan biriydi. Bize Suriye'de "haksız tahrik" gerekçesiyle ceza indirimi uygulanan namus cinayetleri (o zamanlar Türkiye'de olduğu gibi) ve kısıtlı kürtaj hakkının kadınların insan haklarını nasıl ihlal ettiğini, ve cinsel ve bedensel hakları ne denli önemli olduğunu o kadar ateşli bir şekilde anlattıki toplantının ve toplantının sonunda yaptığımız basın açıklamasının - Türkiye'de çok ilgi çeken - başını çekenlerden biri oldu.
Nawal'in bize 2001'de anlattığı gibi iç savaştan önce de hayat kadınlar için mükemmel değildi. Ama Suriye'li kadınlar diğer Ortadoğu'lu kadınlara oranla özellikle eğitim ve ev dışında çalışmak konusunda çok daha fazla haklara sahiptiler.
İç savaş başladığından beri Suriye'de yaşayan kadınlar evde hapisler. Jabhat-al-Nusra ve İŞİD gibi radikal İslam örgütleri ülkenin kontrolü ele aldıkları bölgelerinde kadınların tek başlarına, yanlarında bir erkek olmadan alışveriş etmeleri - yiyecek almak için bile - yasak. İŞİD ve al-Nusra'nın kontrolündeki bölgelerde kendi başlarına fırına ya da markete giden kadınlar silahlı "cihadçılar" tarafından kapıdan çevrilip eve gönderiliyorlar.(3)
İŞİD ve al-Nusra kadınların abaya ya da hicab giymesini zorunlu kılıp blucini ve makyajı yasakladı. Bu kurallara uymayan kadın ve kızların, fiziksel şiddet yoluyla cezalandırma tehdidi yanında, kamu araçlarıyla seyahat etmeleri, üniversiteye gitmeleri ya da "ekmek almaları" bile engelleniyor.
Türkiye hükümeti anlaşıldığı kadarıyla al-Nusra ve İŞİD'le görüşmelerde bulunuyor, doğrusu da bu. Tam sınırımızda olan bu tehlikeler nedeniyle aksi düşünülemez. Ama vatandaş olarak bu görüşmeler konusundaki taleplerimiz de sonuna kadar hakkımız.
TÜRKİYE SURİYELİ KADIN VE KIZLARIN İNSAN HAKLARINI KORUMAK İÇİN BİR AN ÖNCE ULUSLARARASI DÜZEYDE HAREKETE GEÇMELİ!
Türkiyenin dış politikası artık insan hakları ve kadının insan haklarını korumayı da içermeli, çoktan içermeliydi.
Takipçisi olacağız.
-
1 Daha fazla bilgi için bkz: http://www.kadinininsanhaklari.org/programlar/savunuculuk/uluslararasi-
duzeyde-savunuculuk/csbr/
2 Soyadını güvenliği nedeniyle veremiyorum.
3 İnsan Haklarını İzleme Örgütü (2014). Syria: Extremists Restricting Women’s Rights. http://www.hrw.org/ news/2014/01/13/syria-extremists-restricting-women-s-rights