Teslim olmak!

Abone Ol

Yılın ilk günü dışarıda yağmur yağıyor, gök gürüldüyor. Gökyüzünün yarısı açık parlak gri, diğer yarısı ise kapalı koyu gri… Dışardayım… Evimin hemen yanında ki nehrin kenarında yürüyorum. Nehir koyu kahverengi, dalgalı, normal seviyesinden oldukça yüksek ve  geç kalmışcasına hızla akıyor ileriye doğru… İleriye… Ve akarken de önüne çıkan herşeyi sağa sola fırlatıyor. O nedenle nehrin kıyısı kırık ağaç dalları ile dolu…

Bu aralar nehrin sürüklediği o dalları toplamak en büyük eğlencem haline geldi. Hem park temizleniyor hem de ben onları oturma odamda ki kocaman şöminemde yakıyorum. Bir gün onları toplarken benimle gelen arkadaşım “yaşadığın onca şeyden sonra, çingeneler gibi nehrin kenarındaki dalları toplarken nasıl çocuklar gibi mutlu oluyorsun, hiç anlamıyorum ama seni hem takdir ediyorum hemde aslında sana çok özeniyorum” dediğinde düşünmeye başladım, çünkü gerçekten de doğru söylüyordu. Gerçekten de çocuklar gibi mutlu oluyordum…

Yaşam bana hayatımın her saniyesinden benim sorumlu olduğumu öğretti. Farkında olarak yada olmayarak yaptığım her seçimin sorumluluğunu almayı, onunla yüzleşmeyi, başkalarını suçlamak yerine benim onlara niye izin verdiğime bakabilmeyi öğretti bana…Çoğu zaman acıta acıta… Benim için artık özgürlüğün; seçim yapabilme farkındalığında olmak. Her an nasıl hissedeceğimi seçebileceğimi öğreniyorum. Kolay mı, değil ama inanılmaz huzur verici…

Hala kimi zaman gece yarısı kan ter içinde kabuslarla ve anksiyete ataklarıyla uyanıyorum ama artık onlarla savaşmıyorum onlarla barıştım, onları kabul ettim… Kimi zaman nefesim kesildiğinde boğuluyor gibi olduğumda da artık gülümseyebiliyorum çünkü biliyorum ki geçecek… İzin verirsem çok daha hızlı geçecek… 

Artık başka insanların bana yaptıklarının niyelerini sormayı bıraktım… Niye’nin binlerce karşılığı olabilir, niyeleri onlar bile bilmeyebilir… Kendim bile geçmişe baktığımda her yaptığım şeyin niyesini bulmakta zorlanıyorum… Ayrıca ben değiştikçe niyelerim de değiştiği gördüm… Ben kendimi anladıkça niyelerin altından başka niyeler çıkıyormuş meğerse… Ve birgün niyeler anlamını kaybediyormuş… Şimde niyelerim olmadan yaşamayı öğreniyorum… Burası daha sessiz bir yer o nedenle de kendi sesimi ve kalbimin sesini duyabiliyorum, oysa eskiden orada hep başkalarının sesleri vardı… 

Yılın ilk günü dışarıda yağmur yağıyor, yeni yıldan ne beklediğimi ve istediğim düşünüyorum. Eski yaşamıma göre çok basit bir yaşam sürmeme rağmen sağlık ve olanı olduğu gibi kabullenme gücü ile birlikte kalbimin sesini kaybetmemekten başka birşey istemediğimi fark ettim. Bu basit yaşamı ve bana kattıklarını, bana öğrettiklerini ve bu yaşam sayesinde keşfettiklerimi çok seviyorum. Kendimle, kendi kendime, kendimi kabul ederek ve severek yaşamanın anlamını keşfediyorum ve her geçen gün biraz daha hafifliyorum… 

Yaşadıklarımız değil, onlara yüklediğimiz anlamlar ve yorumlarımızmış meğer yaşamı ve bizi şekillendiren; o nedenle yaşam aslında tek kişilik bir monolog, bunu anlayınca gerçekten teslim olabiliyormuşsun. Teslim olmak kendine ve seni yaratan o güce… 

 *Yazar/ meltem@meltemarikan.com