Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, partisinin Kartal’da düzenlediği halk buluşmasında yurttaşlarla bir araya geldi. İlk olarak Kartal’da esnaf ziyaretinde bulunan Kadıgil, daha sonra Kartal’daki Neyzen Tevfik Meydanı’nda yurttaşlarla buluşarak söyleşi düzenledi.
Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden ocağında meydana gelen ve 41 madencinin yaşamını yitirdiği katliama dair konuşan Kadıgil, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşanan katliama ilişkin “Kader planına inanmış insanlarız, bunlar her zaman olacaktır” sözlerine tepki gösterdi. Kadıgil şunları söyledi:
‘BARTIN’DA YAŞADIĞIMIZ ŞEY ADIYLA SANIYLA BİR KATLİAM’
“Dün Bartın’da yaşanan şey bir kaza falan değil; bir cinayet. Kader değil, kâr hırsına kurban edilen 41 işçinin canı. Facia değil, adıyla sanıyla bir katliam!”
Geçtiğimiz günlerde Meclis’te yasalaşan Sansür Yasası’na olan tepkisini de dile getiren Kadıgil, “Tam bugünler için, tam bunları konuşmayalım diye getirdikleri bir yasaydı bu” diye konuştu.
Sayıştay’ın 2019 yılı raporunda, katliamın yaşandığı maden için yaptığı uyarıları hatırlatan Kadıgil, maden katliamları üzerinden siyaset yapılmaması yönündeki söylemlere şöyle tepki gösterdi:
‘TAM OLARAK BUNLARI KONUŞMAMIZ GEREKEN BİR GÜNDEYİZ’
“Diyorlar ki ‘böyle acılı günde siyaset yapmayın’ Yok yapacağız! Çünkü biz siyaset yapmadığımız için böyle acılı günler yaşıyoruz. Bu insanlar kader kurbanı falan değil, bu insanlar gözümüzün önünde katledildi. Gün siyaset yapma günü değil diyorlar. Gün ne günü? Oturup ağlama günü mü? Başımız sağ olsun deyip bundan sonraki katliamları bekleme günü mü? Tam olarak bunları konuşmamız gereken bir gündeyiz.”
İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin rakamlarına göre 2017 yılından günümüze 10 binden fazla işçinin, iş cinayetlerinde hayatlarını kaybettiklerine dikkat çeken Sarra Kadıgil, “4 yılda 10 binden fazla işçi kardeşimiz çalışırken iş yerlerinde öldürülmüş. Sizce bunlar tesadüf olabilir mi? Sizce bunlar kader olabilir mi?” dedi.
‘TÜM BU OLANLARIN BİR AVUÇ PATRONUN KÂR HIRSINDAN KAYNAKLANDIĞINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ’
Kadıgil konuşmasının devamında sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunların aslında kaderden falan değil, bir avuç patronun kâr hırsından kaynaklandığını da çok iyi biliyoruz.
Dönelim bakalım Soma’ya. 301 tane insanı gömdüler orada değil mi? Bir tane şirket daha fazla kar etsin diye, gece gündüz çalışsın diye, o madeni devletten kiralayıp ondan sonra bizim işçilerimizle maden çıkartıp, kendi cebine koyduğu para artsın diye. Tenezzül edip yaşam odası kurmadıkları için 301 tane insan öldü Soma’da. Ne oldu ondan sonra? Araştırmalar yapıldı, soruşturmalar yapıldı. Şirketin patronu Can Gürkan hakkında Yargıtay yüzlerce yıl hapis cezasına hükmetti. Can Gürkan şu anda tutuklu değil dışarıda. Nasıl oldu? Yargıtay’ın bir ceza dairesi, yüzlerce yıllık cezayı onamıştı. Sonra o Yargıtay dairesi üyelerinden 3’ü mucizevi bir şekilde yer değiştirdi. Ondan sonra ceza bir anda taksirle işlenmiştire döndü. Şu anda ailesiyle eminim mutlu mesut yaşıyordur.
‘SOMA’NIN PATRONU DIŞARIDA, AVUKATLAR SİLİVRİ ZİNDANLARINDA’
Soma davasını takip eden ve bunları ortaya çıkaran avukat arkadaşlarımız Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı ise Silivri zindanlarında. Onlar tutuluyor, işçilerin katilleri tutulmuyor.
İşçilerin canı patronlar için can falan değil. Biz onlar için bir maliyet hesabıyız sadece. “Bugün burada 10 kişi ölürse, kişi başına kan parasından şu kadar vermek gerekir” diye oluşturulan o şirketlerin içindeki tazminat fonlarıyız biz sadece.
‘İNSAN GÖZÜYLE BAKILMIYOR BİZE ARTIK BU ÜLKEDE’
Bizi yaşatmıyorlar bu ülkede. İnsan gözüyle bakılmıyor bize artık bu ülkede. Bizden kastım kim? Emeğiyle, alın teriyle çalışıp, evine onuruyla yemek götürmeye çalışan insanlardan bahsediyorum. Rakamları az önce verdim, bizi yaşatmıyorlar bu ülkede arkadaşlar.
4 yıldır Meclis’te görev yapıyorum. 4 yıldır bu ülkede yaşayan, emeğiyle, alın teriyle çalışan insanlar için bir tane düzenlemeye imza atılmadı. Pandemi oluyor turizme teşvik gelsin diyorlar. Turizm emekçileri için iki satır bir şey yok, turizm patronlarına veriyoruz teşviği. Turizm çalışanları kimsenin umrunda değil. Niye? Çünkü Turizm Bakanı oteller patronu.
Sağlık ile ilgili bir sürü şey oluyor, sağlıkta şiddet diyoruz, doktorlar ülkeyi terk ediyor. Bütün sağlık emekçilerinin durumu ortada, bir düzenleme yapın diyoruz. Meclise gelen düzenleme kim için? Özel hastane sahipleri için. Çünkü bu ülkenin Sağlık Bakanı bir özel hastane patronu.
‘OLAN BİTEN HER ŞEY SİSTEMATİK VE BİLİNÇLİ YAPILIYOR’
Yüz binlerce çocuk bu yıl okuldan uzaklaştı çalışmak zorunda olduğu için. Yüzlercesi şu an ölüyor. Sanayilerde ölüyorlar, atölyelerde ölüyorlar, fabrikalarda ölüyorlar. Açlıktan ölen bebekler var bu ülkede artık. Çocuğuna süt alamadığı için hazır çorbayla beslemeye çalışan anneler, babalar var. Bütün bunlar, olan biten her şey son derece sistematik ve son derece bilinçli yapılıyor.
Gerekli denetimler yapılsaydı Çorlu’da biz bir tren katliamı yaşar mıydık? Oğuz Arda Sel diye bir çocuğun adını biliyor olur muyduk? Asla olmazdık.
‘BAŞIMIZDAKİ SARAY REJİMİNDEN EL BİRLİĞİYLE KURTULACAĞIZ’
17 Aralık’ta müteahhitler ve onlara yol verenlerin mezar ettiği o binaların enkazlarından ellerimizle çıkardık yurttaşlarımızı. Bir parça olsun akıllanmış olsaydık İzmir’deki o çürük binalardan o çocukların bedenlerini çıkarmak zorunda kalır mıydık?
Böyle bir günde bile çıkıp utanmadan kader, kısmet diyebilen insanlara karşı, bizleri değil sadece patronları koruyup kollayan insanlara karşı biz çok daha kalabalığız. Bu başımızdaki saray rejiminden el birliğiyle kurtulacağız. İlk fırsatta kurtulacağız. Buna zerre kadar şüphemiz yok ama kurtulmak yetmeyecek. Sanki Recep Tayyip Erdoğan gidecek ve bir anda bizlerin hayatı mükemmel olacak diye bir yanılgıya kapılırsak orada çok yanılırız. Biz ne zaman ki kendimizi temsil edeceğiz, ne zaman ki bu haksızlıklara hayır diyen insanlar olarak biz de buradayız diyeceğiz, biz de artık temsiliyet değil dahiliyet istiyoruz diyeceğiz, ne zaman ki sadece cebinde parası olan yaşlı erkekler değil, benim şuradaki börekçide kasada çalışan kadın arkadaşım da bu ülkede söz söyleyebilecek hâle gelecek, işte o zaman biz 41 kardeşimizi, madenlerde çalışan binlerce kardeşimizi iş yerlerinde kaybetmeyeceğiz. İşte o zaman biz çalıştığımızın karşılığını alabileceğimiz bir ülkeyi kurabileceğiz diyorum.” (İleri Haber)