Yüceler Yücesi Yaratıcı Güç, müthiş bir akışla çevirdiği bu dünyada, sistemini hak / adalet ilkeleri üzerine kurmuş. Zaten adaletin kaynağı da Allah değil mi?

 

(Nisa,40)“Şüphesiz / hiç kuşkusuz Allah, bir zerre miktarı bile / zerre kadar haksızlık yapmaz.

 

(Mâide,8)"Ey inananlar! Allah için adaleti yerine getirmede, adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak, adaleti gerçekleştirenlerden olun / adaleti yerine getirmede örnek olun / Allah için hak ve adalet timsali insanlar olun. Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü / bir topluluğa olan kininiz sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın. Adaletli olun / adil davranın / adaletten asla şaşmayın. Allah’ı dinleyin."

  

(Nisa,135)"Ey inananlar! Kendiniz, ananız, babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa, adalet ve eşitlikten şaşmayın. Varlıklı / zengin, yoksul / fakir ayrımı yapmadan; gerçeği sadece gerçeği gözetin. Allah her iki tarafa da sizden daha yakındır / hepsinden öncelikli olan Allah’tır. Öyleyse, kişisel çıkar ve duygularınıza uyarak, taraflı davranmayın / adaletten uzaklaşıp da nefsinize uymayın. Gerçeği çarpıtırsanız / eğer eğilir, bükülür veya savsaklarsanız / tanıklık etmekten çekinirseniz, bilesiniz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."

 

(Mâide,42)"Hüküm / karar verecek olursan, adaletle hüküm ver. Allah adaletle hükmedenleri / adaletli / adil davrananları / adaleti ayakta tutanları  sever."

 

(Nisa,58)"Allah, sorumluluklarınızı yürütürken, insanlara karşı adil davranmanızı öğütler. Allah size ne güzel öğüt veriyor."

 

(Rahman,9)"Dengeyi titizlikle ve adaletle koruyun / ölçülü davranın, adalet ve eşitlikten şaşmayın, dengeyi kaybetmeyin."

(En’âm,115)"Rabbinin kelimeleri / buyrukları doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. Allah’ın sözlerini değiştirebilecek yoktur."

 

(En’âm,152)"Adalet gereği, ölçüyü ve tartıyı tam olarak gerçekleştirin!"

 

(Hûd,85)"Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam uygulayın / tam bir dürüstlükle yapın / adil bir biçimde yerine getirin."

 

(Enbiya,47)"Biz kıyamet gününde adalet divanları kuracağız. Kimseye hiçbir haksızlık edilmeyecek. Bir atom çekirdeği kadar olanı bile hesaba katacağız."

 

Ya o Kur’an Allah’tan idiyse ve siz de onu yalanlamış / karşı çıkmış iseniz!”(Fussilet,52-Ahkaf,10)        

   

   Allah, Kitabı Kur'an'da yer alan Sözleri ile, insanları her hal ve şartta ısrarla adalete / adil olmaya / hakka çağırmakta, adil olmayı teklif etmektedir. Zorlama yoktur.(Bakara,256)  Kişinin kendi tercihi ile, gönüllü kabul edilmeyi beklemektedir. Ağızlarından, Allah-Kur'an-din-iman söylemleri düşmeyen, hoşlanmadıklarını kolayca kâfir ilan eden, imanın, şekilsel bir kaç ibadeti yerine getirme gösterisi olduğunu zannedenlerin, yani dini, Kur'an'ı siyasi, ticari, kişisel çıkarları için kullananların; yukarıda sıraladığım Allah'ın "adalet" ile ilgili ilkelerini işlettiklerini, uyguladıklarını söyleyebilir misiniz? Maalesef, görüntü amaçlı yaşanan din; içselleştirilmiş ahlâkî ilkelerle donanmadan, Kur'an'da Allah'ın öğütlediği, önerdiği gerçek insanî boyutlarına ulaşamamaktadır. 

  

    Başkalarının haklarına gösterilen azami özen yanında, kendi haklarına sahip çıkma da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Burada başka bir konuya -Kur'an'la ilgili- değinmek istiyorum. Yalnız, Kur'an / Kur'an'ın anlaşılması söz konusu olunca, benim, kendi haklarına sahip çıkma anlamında; Kur'an çerçevesinde olaya bakış açım farklı.  

 

Amaç; tüm insanlara, Kur'an'ın gerçekte nelerden söz ettiğini, aracısız kendilerinin anlayabilmelerini sağlamaksa; Kur'an'ın daha iyi anlaşılmasına hizmet eden çalışmayı "Ben’i anmadan olmaz, çoğaltma yapamazsınız,  vb." sözler etmek, -sadece Allah'a hizmet- e değil de, BEN' e hizmet olmuyor mu?  Zaten, her ne kadar biz emek verip çalıştığımız için olsa da, Yüce Kaynak değil midir esas bilginin Sahibi!  

 

   Tabi ki, emeklerimize sahip çıkalım, kaynak gösterelim ama Kur'an söz konusu olunca, şu benlik duygumuzdan sıyrılalım! Kur’an’da yer alan  Yüceler Yücesi Yaratıcımızın sözlerinin, en iyi şekilde anlaşılması amaçsa; kimin, hangi çalışmayı yaptığı, altında kimin imzası olduğu, sözleşmelerle kısıtlandığı, çoğaltıp dağıtmaların, yararlanmaların sınırlandırıldığı bağlayıcı kurallar anlamını yitirmeli değil mi? Bırakalım herkes bu çalışmalardan özgürce yararlansın. Bağlayıcı hükümlerle sınırlanmasın. Sen-ben kavgası olmasın ki; Allah sözlerine, Allah’ın biz insanlara doğruluk-gerçek adına söylemek istediklerine, herkes kolayca ulaşabilerek, özgürleşsin! Böylece, anlattıklarının başında hep Kur'an diyerek, ama içeriği bilinmesin diye Arapça okutarak, sonuçta da, sadece kendilerine hizmet ettiren, insanları kandıran tüm din satıcılarından, Kur'an'ı; siyasi, ticari, kişisel çıkarı için kullanan aracılardan, Kur'an kurtulsun!

 

(Âli İmran,103)“Hepiniz Allah’ın ipine / Kur’an’a sımsıkı sarılın / yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın. Doğru yoldan ayrılmayasınız diye Allah size, ayetlerini / ilkelerini açıklıyor.

(İsrâ,41)“Biz ortak koşuculara öğüt almaları / hatırlayıp anlamaları / düşünüp ibret almaları için, gerçekleri / (ayetleri) Kur’an’da her fırsatta, detaylı / ayrıntılı olarak açıkladık / türlü biçimlerde anlatıyoruz. Ne var ki gerçeklerin açıklanması, ortak koşucuların nefretini arttırıyor.

 

Biz elçilerimizi Söze dayalı apaçık delillerle gönderdik. Onlarla birlikte, insanlıkta adalet ve eşitlik dâim yaşasın diye / insanların hakkaniyeti ayakta tutmaları için, Kitabı ve mizânı / ölçüyü indirdik.”(Hadid,25)