Doğal kaynaklarımız arasında yer alan önemli bir ekonomik potansiyel güç de kıyılardır. Kıyı ve deniz kaynaklarına olan insan kaynaklı baskının yarattığı olumsuz etkiler uzun zamandır tek taraflı incelenmektedir. Oysaki disiplinlerarası yaklaşım ile kıyı ve deniz alanları, kaynaklar vb konularını çalışmak kadar, kıyıya komşu olan ve olmayan ülkelerin bu kaynak zenginliğinden yararlanabilmek amacıyla, birbirine baskısı da konunun ayrı bir yönüdür. 8.272 km.ye ulaşan kıyılarının büyük bir kısmı ayni zamanda sınır olan Türkiye’nin kıyı sınırlarının uzunluğu 7.816 km ve kara sınırlarının uzunluğu 2.949 km ile toplam sınır uzunluğu 10.765 km’dir. Belirtilen bu uzunluk, kıyılar ve deniz alanları konusunu Türkiye açısından önemli hale getirmektedir. Başka bir ifadeyle kamu politikalarının merkezinde de olmalıdır. Öyle midir?
Konu politika olunca, 2018 yılı düzenlemelerinden olan Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarının görünür yapılanmasında, “kıyı ve deniz alanlarının yer almadığını” belirtmek gerekir. Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Ekonomi Politikaları Kurulu, Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu, Hukuk Politikaları Kurulu, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu, Sosyal Politikalar Kurulu, Yerel Yönetim Politikaları Kurulu olmak üzere 9 politika kurulunun herhangi birisinin yapılanmasında kıyı ve deniz konusunun doğrudan yer almadığı anlaşılmaktadır. Çeşitli toplantılarda, konunun önemine değinilmiş ve böyle bir “unutkanlık” olamayacağına vurgu yapılmıştır. Kıyılarımız ayni zamanda sınırlarımızdır.
Sınırların korunması, kuşkusuz tarihten bu yana “devlet örgütlenmesine” ait bir görevdir. Başka bir ifadeyle devletin görevleri itibariyle klasik varlık nedenidir. Bununla birlikte zaman içinde güvenlik kavramının kazandığı yeni fonksiyonel gelişmelere bağlı olarak sınırlardan gelen askeri ataklar kadar, sınırla bağlantılı ve sınırdan güvenli geçiş ile ilişkilendirilen ticaret, göç, dijital suçlar vb toplumun yaşam kalitesi göstergeleriyle ilgili hemen her konu sınır yönetimiyle bağlantılı hale gelmiştir. Sınırların ayni zamanda kıyılar ve kıyıya komşu dağlık alanlar olan ülkemizde durum daha da stratejik bir hale gelmiştir. Bütünleşik çok boyutlu sınır yönetiminde; ülkeyi ulusal güvenlik, ulusal ekonomi ve toplum sağlığına yönelik tehlikelere, ayrıca yasa dışı insan, flora, fauna ve eşya giriş-çıkışlarına karşı temel hak ve hürriyetleri göz önünde bulundurarak korumak temel amaçtır. Bu hususlar doğadan gelen afetlerde birbirleriyle bağlantılı ve çok yönlü güvenlik tedbirlerini sağlamayı gerekli hale getirmektedir. Vurgulanan bu konular da bütünleşik stratejik eylem planı olarak halkın desteğini gerektirmektedir. Çünkü günümüzde devlet yönetiminin unsurları açısından bakıldığında, uluslararası aktörler karşısında güçlü olmak için; toplumsal ve kurumsal dayanışma yanında, sürdürülebilirlik için bilgi ve ilgi gerekmektedir.