Nefret dolu konuşmalar günlük hayatımızın içinde insanlık tarihi boyunca olagelmiştir. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte, hemen her gün çeşitli toplumsal seviyelerde ve üstelik yönetimde etkili mevkilerdeki kişilerden bile, farklı boyutlarda bu tipten söylemlerle çıkartılan huzursuzlukları ve gerilimleri yaşıyoruz.


 



Nefret dolu konuşmalar günlük hayatımızın içinde insanlık tarihi boyunca olagelmiştir. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte, hemen her gün çeşitli toplumsal seviyelerde ve üstelik yönetimde etkili mevkilerdeki kişilerden bile, farklı boyutlarda bu tipten söylemlerle çıkartılan huzursuzlukları ve gerilimleri yaşıyoruz.



Çoğu kere, topluluklara yönelik kışkırtmaları muhatap almasak bile duyuyor ve görsel olarak da izliyoruz. İnternet imkânları neredeyse nefreti yaygınlaştırmaya başlamıştır.



İnternet, bilgileri yaygınlaştırmak ve katılımı sağlamak gibi topluma birçok imkân ve fırsat sunmaktadır. Sosyal ağlar, arkadaşlarla iletişimi sağlarken yeni tanışmalar ve kendini ifade etmenin değişen şekillerine katılım ile kullanım imkânı yaratmaktadır. Hatta internet kullanımı, e-devlet ve e-yönetişimin faydalı pratikleri ile irtibatlandırılan demokrasinin geliştirilmesinde de bir araç olarak önemsenmektedir. Bu çok önemli fırsatlar sağlayan “e-ağlar” , öte yandan mağduriyet, istismar ve insan hakları ihlallerine yol açacak şekilde nefret ve siber zorbalık için de kullanılmaya başlanmıştır. Akademik olarak çok önemsediğimiz,  demokrasi-katılım fikrine hizmet eden bu iletişim ağları başkalarınca “kendilerinin nefretini kusmak ve siber zorbalık uygulamak” için en elverişli bir araç haline gelmiştir.



Üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi, Özellikle gençleri “nefret söylemiyle aktif mücadeleye çağıran” bir proje geliştirmiştir.  2012 yılında başlayan bu proje 2014 yılına kadar eylem planları ile sürdürülecektir. Nefrete Hayır Hareketi söylemiyle yola çıkılan bu projede; haklılık iddiası ile yabancı düşmanlığı, göç orijinli kişilere karşı ayrımcılık ve düşmanlık yaratan kışkırtıcı söylemler, ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlük ve kin duymanın diğer formları da dâhil olmak üzere ister internet üzerinden sürdürülsün, ister kamusal alanda doğrudan yapılandırılsın,  çatışmacı ortamlardan beslenen ve özellikle internet üzerinden gelişen bu olguya karşı, “nefretsiz yaşam” için toplum mücadeleye çağrılmaktadır.



Kuşkusuz çalışmaların bir diğer yönü de insan hakları ihlallerine karşı gençlik örgütlerinin çok yönlü donanımlı hale getirilmesidir. Proje ayni zamanda gençliğin katılımı ve ortak yönetim için ideal bir ortam sağlamaktadır. Proje ile ilgilenmek isteyen “Gençlik Kuruluşları” ve “Sivil Örgütler”, Avrupa Konseyi  internet sayfasından daha fazla bilgi edinebilirler.



Söz konusu çalışmaların amacı, nefret söylemine karşı farkındalığı artırmak, tepki duyulmasını sağlamak ve demokrasi adına riskleri ortaya koymak, çevrim içi ve çevrim dışında insan haklarına yönelik çalışmalar için gençleri desteklemek gibi uzun bir liste oluşturmaktadır.



Bu konuda ülkemizde de ilgilenecek birçok konu ve yapılacak çok iş vardır. İnsanlık tarihinde hoşgörüsüzlüğün en karanlık dönemlerinin yaşandığı dönemlerde bile, Anadolu coğrafyasında hoşgörü temeline dayanan ve insana sevgiyi yücelten Ahmed YeseviHacı Bektaş, İbrahim Edhem, Yunus Emre gibi ünlü sufi düşünürler yaşamış ve yaşadıkları çağa damgalarını vurdukları gibi günümüze de fikirleri taşınmıştır. Başka bir ifadeyle toplumsal yönüyle hoşgörü kültürünün dışında olamayız.



Nihai olarak, gençlik teşkilatları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve belediyeler ile işbirliği içinde “nefret söylemine hayır” çalışmaları hemen başlatılabilir. Özellikle toplu ulaşım vasıtalarında orta yaş grubuna karşı toplumumuzda giderek artan tahammülsüzlük ve incitme ile gelen “evden çıkmayın, koltuk meşgul ediyorsunuz” söyleminden bir başlangıç yapmak yerinde olacaktır.