Fırat nehridir… Sadece kendini değil tüm kadınları nehirlere benzetir. O nedenle vurgundur nehirlere… Onların yol haritalarını inceler.


 



Fırat nehridir…



Sadece kendini değil tüm kadınları nehirlere benzetir.



O nedenle vurgundur nehirlere…



Onların yol haritalarını inceler.



Kiminin kaynağına gider, kiminin  denize döküldüğü deltayı selamlar.



“Nedir, bu nehirlere sevdan? Beni bir nehir kadar sevmedin?”



Diyen sevgiliye güler için için.



Düşünür… Oysa, Ona, yasak sevdası barikatlar aşan nehir gibidir.



Onu sevdiği gün Fırat’ın  Murat’la kavuşma sesini duyar yüreğinde...



Bu çılgın buluşma ayaklarını yerden keser.



Doğulu kadın, Akdeniz meltemine bırakır saçlarını, gönlünü, aklını.



Akdeniz sıcağı kavurur haa kavurur..



Aklı sürgün eyler…



Koca beş yıl dillere düşmez; sessiz duvarlara yazılır.



Aşkın ömrünü yıllarla açıklayanlara inat akar gider.



O sevdanın adı Fırat’tır!



Fırat yaşamdır…



O yaşam yerelden evrensele nazlı nazlı yol alır.



Doğduğu kızıl dağdan öyle bir yol izler ki, kendine yeni yollar açar.



Yepyeni yaşamlar sunar.



Geçtiği topraklardaki tüm kültürleri kucaklar.



Halkları, inançları sımsıkı sarar, sarmalar.



Bereketiyle çoğaltır.



Engel tanımazlığıyla canlar yakar.



Akıntılara asla kapılmaz.



Hiçbir engel tanımaz akar haa akar..



Geçtiği toprakların  kültürel zenginlikleriyle bir sınır çizer.



Zaten ülkelerin sınırlarını çizen kültür değil midir?



 



Aktığı kınalı coğrafyaları kana bulasalarda o hep akar.



“Kanı kanla değil kanı suyla yıkarlar.” Sözünü akışına katar.



Kanları  suyla yıkar, yaraları sarar.



Küçük suları yoldaş kılar. Büyük suların şerefine şölenler yaratır.



Halkı bu buluşmaya katıp ardından şehir efsaneleri bırakır...



Küçük büyük barış sofraları kurar haa kurar…



 



Onun aktığı topraklarda ne çok olaylar yaşanır.



Kimi yerlerde felaketin kimi yerlerde bereketin adı olur.



Gücünü görmeyene gösterir.



Kıymetini bilmeyene bildirir.



Ağıdın da sevdanın da ayrılığın da umudun da türküsü olur.



Çünkü o engel tanımadan, akıntılara kapılmadan akan Fırat’tır!



Yeşildir, laciverttir, mavidir.



 



Ülkesinde tüm suları içine  alarak, rengini koruyarak akar.



Bu akışta Dicle’yi sevda seçer.



Fırat hırçın ve coşkulu, Dicle sakin ve dingindir.



Akışları sancılı, cilveli, nakışlıdır.



Gün gelir Fırat, Dicle’nin sakinliğinde soluklanır, tazelenir, 



Gün olur bu sevdayı beslemek için küçük suları içine katar.



Katar katar turnalara yol olur.



Doğada kimseyi bir başına bırakmaz.



Herkesi görkemli akışına yoldaş kılar.



Nehir yatakları ya daralır ya genişler.



İnatla, inançla, sevdayla ayrı ayrı akarlar...



Yerelden evrensele yolculukları birleştikleri an okyanusa dökülür.



Büyük sevdalar gibi birbirlerinde yok olur, bir olur, binbir olurlar…



 



 



Yaşar Seyman



[email protected]