Türkiye Barolar Birliği, 23 Ekim günü Ankara’da ‘THY Grevi’ne dayanışma göstererek “Uçuş Güvenliği ve Çalışma Barışı” sempozyumu yaptı. “Türkiye’de kadın işçi olmak” konulu oturumda dört kadın konuştuk.


 


 


 


 


Türkiye Barolar Birliği, 23 Ekim günü Ankara’da ‘THY Grevi’ne dayanışma göstererek “Uçuş Güvenliği ve Çalışma Barışı” sempozyumu yaptı. “Türkiye’de kadın işçi olmak” konulu oturumda dört kadın konuştuk.


 


Kadın İşçi


 


“Güzel kadınlari severim, 


şçi kadınları da severim, 


Güzel isçi kadınları daha çok severim.” 


                                         Orhan Veli  


 


Böyle şairlerimiz yine var.. Ülke yönetenlerimiz kalmadı.                            


 


21. Yüzyılda kadın işçi olmak mücadele etmektir.


 


Küreselleşen sermaye özgür, emek tutsak olunca; işçi kadında tutsak oldu. İşçi kadın emekçidir, çalışan kadındır.


 


Çalışan kadını 20. Yüzyılda şöyle tanımlamıştım:


 


Çalışan kadın, iki işverenli, ikili sömürülü, iki mesaili dört vardiyalı( Ev,eş, çocuk, iş) sonuçta yorgun ve mutsuz biri…


 


Sayıların Diliyle Kadın


 


Sayıların diliyle baktığımızda tablo içler acısı görünüyor.


 


Türkiye’de 22 milyon çalışandan sadece 7 milyonu kadın. TBMM’de kadın milletvekili oranı yüzde 14,2. Hükümetteki 26 bakandan 1’i kadın. 2.924 Belediye başkanının 26’sı kadın. 81 kentin iki kadın belediye başkanı var. Aydın, Tunceli onlarda bu 26 sayının içinde. 34. 210 muhtardan 65’i kadın, 81 vali’nin sadece 1’i kadın. 103 rektörden 5’i kadın. 185 büyükelçiden 21’i kadın. 26 Müsteşar arasında hiç kadın yok.


 


Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulun BDDK’da, Yargıtay’da, Sayıştay’da yine kadın temsilci yok.


 


Yargının kadın başkanlarında ilkleri ve tekleri sayıyoruz.


 


İlk Anayasa Mahkemesi Başkanı gibi. Şimdi de Danıştay Başkanı Zerrin Güngör. Uzağa gitmeye gerek Başkent Ankara 90. Yılını kutluyor; Baro Başkanı Ankara Barosu’nun ilk kadın başkanı.


 


Yaşasın Erkek Cumhuriyet! Erkek Hükümet!


 


Türkiye’de işçi kadın olmak; istihdam politikaları yapılırken; sessiz yedek olmaktır. Sosyal haklardan yoksun ve örgütsüz bırakılmaktır.


 


Çalışan kadının dört vardiyasına 21. Yüzyılda vardiya baskısı, işverenin hedef baskısı bir de iktidar baskısı eklendi.


 


9 yıl aradan sonra 26-27 Eylül tarihlerinde Ankara’da toplanan 10. Çalışma Meclisi’nin gündemi: 'Kadın istihdamı, kıdem tazminatı ve taşeron işçi sorunları’ydı.’


 


İşverenler kadın işçi çalıştırırken; yıllardır işe en son kadın işçi alınır; işten en önce kadın işçi çıkarılır. Anneliği adeta cezalandırılır. Kreş ve emzirme odaları sorunu bir türlü çözülemez.


 


Kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan kreşlerin kapatılmasına Maliye Bakanlığı’nın 21.01.2013’de yayınladığı “Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğ” ile kreşlere kamu bütçesinden harcama desteği kesilir.


 


Özelleştirme, taşeronlaştırma önce kadın işçiyi vurur.


 


Bu son tasarı kadını  eve adeta tutuklar.


 


3- 5 Çocukla kadın istihdamı  artar mı?


 


Doğum iznini 16 haftadan 18 haftaya çıkaracağına; doğum sonrası çocuk bakımı için kapsamlı hizmetler sunulmalı.


 


Emzirme odaları, kerşler açmalı kadının vardiya sayıları azaltılmalı.


 


Part- tıme çalışmanın full - tıme çalışmaya dönüşü engellenmeli.


 


Örgütlü olmak mutluluktur.


 


30 Yıl önce “Örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmalıyız.” sloganımız “Var olan örgütlülüğü korumalıyız.” yerini bıraktı.


 


Nereden nerede geldiğimiz açıkça görünmüyor mu?


 


Kadınlar,ikinci adresimiz sendikalarımız diye haykırmalı.


 


Örgütüyle bütünleşmelidir.


 


Yazımı Barolar Birliği’nin sözüyle noktalıyorum.


 


“ Emeğin Hukuku Sahipsiz Değildir.”