AKP hükümetinin en "başarılı" olduğu konu neoliberal politikalar. Kendilerine "dünya vahşi neoliberalizim" madalyası takılsa yeridir.


 



AKP hükümetinin en "başarılı" olduğu konu neoliberal politikalar. Kendilerine "dünya vahşi neoliberalizim" madalyası takılsa yeridir.



Gittikçe vahşileşen bu neoliberalizim en son Soma'da 301 can daha aldı. O; 301 can sadece binlerce aile üyelerinin ve Soma'lıların değil, hepimizin, tüm Türkiye'nin ruhuna ateş gibi düştü - tekmeci başbakan danışmanının sembolü haline geldiği (umarım) "bazı" AKP'liler hariç!



Soma faciasının o kadar çok katmanı var ki, o kadar çok yaramıza dokunuyor ki, hangi birini sayayım:



Türkiye'de işçi ölümlerinin ve iş güvensizliğinin vardığı boyutları mı,



AKP'nin her alana yerleştirdiği "taşeron" sisteminin işçi ve çalışan haklarını vahşi ihlalini mi;



hükümetin yandaş firmalara ihale kanununu bile yok sayarak servet kazandırma politikalarını mı;



yandaş firmaların kar ve verimlilik arttırmak amacıyla işçilerin hayatına kasteden iş şartlarına "alkış" tutan bakanları mı;



maaşları vergilerimizden ödenen devletin denetim kurumları memurlarının "enişte" konumlarını ve asli görevlerini denetim değil, "yandaşlık" olarak belirlemiş olmalarını mı;



başbakanın ve hükümetin iktidarda kalmak ve yandaşlarına daha da çok para kazandırmak amacıyla gelecek birçok neslin yaşamını tehlikeye atan enerji ve çevre düşmanı politikalarını mı?



Hangi birini yazayım? Hangisinden başlayacağız?



Türkiye’de 2000-2012 yılları arasında 13 bin civarında işçi hayatını kaybetti. Bunlar kaza değil, taşeron şirketler ile onlara iş veren devlet ve daha büyük sermayedarların sorumsuzluğu ve devletin denetim zafiyeti nedeniyle.



İşçi ölümlerinde Türkiye dünya sıralamasında üçüncü, Avrupa sıralamasında birinci. Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO’nun verilerine göre iş kazası sonucu ölümlerde, Türkiye, sadece El Salvador ve Cezayir’i geçemiyor.



AKP'nin hükümette olduğu dönemde taşeron sistemde çalışan işçilerin sayısı üç katı arttı ve 1,5 milyonu aştı. 1,5 milyon kişi!



Bu emekçi ve insan hakları ihlallerine ses çıkaran, karşı çıkan herkes tam da neoliberal politikalara uygun olarak "toptan tasfiye" ediliyor, tüm dünyada olduğu gibi, ama bizde daha da vahşice, başbakandan polise özel "tahammülsüzlük" izniyle öldürülerek, yaralanarak, kör edilerek. Hatta başbakan gerekirse direnişçilere biraz insaf gösteren "özel sektör"ün bile bilfiil icabına bakıyor. Geri kalan "fişleniyor," kariyerleri bitiriliyor, ötekileştiriyor, alenen tehdit ediliyor ve bunun gibi daha birçok şey.



Denetim konusunda en önemli anayasal kurumlardan biri olan Sayıştay, iktidar tarafından tamamiyle işlevsizleştirlerek bir "tabela kurumu" haline getirilmeye çalışılyor.



Yerimi çoktan aştım, daha AKP'nin ölümcül enerji ve çevre politikalarına bile gelemedim. Bir dahaki yazıya.



Sizlere bu kabuslu günlerde esenlikler, bol enerji ve tüm tehditlere rağmen bu yaşam saldırısına karşı koyma gücü ve cesareti diliyorum.





* Boğaziçi Üniversitesi, Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği kurucu başkanı