Siz onun gülen gözlerini gördünüz mü?

O gözlerle çektiği belgeselleri gördüm ve vuruldum.

Onunla doğduğumuz toprakların sınır komşuluğu ötesi duyarlı yüreklerimiz de komşu… Kibar Dağlayan Yiğit’in Bingöl’ün Kığı ilçesinden İstanbul’a oradan ülkesine belgeselleri ile ses veren kadın. Kibar’ın belgesel yolculuğunu onlarca yıldır izliyorum. 

 Bir Ankara gündüzünde yaşamöyküsüyle buluştum. 

Küçük yaştan beri öyküler yazan, metin yazarlığı atölyesi için gittiği BEKSAV’da rastlantısal girdiği sinema atölyesi dersi yaşamında bir dönüm noktası olur.

O günden bugüne sıcacık yüreğiyle rejisörlüğü kavrayıp, kamerasıyla bizim insanların öykülerini evrensel bir bakışla anlatmayı sürdürüyor. 

“Küçük yaşta küçük öyküler yazdım. “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak,” filmini ilk izlediğimde çok etkilendim. Sinemaya ilk merakım o zaman yeşerdi. Öykü yazma dilimi geliştirmek için 2004 yılında yazarlık atölyesine kaydolmak üzere BEKSAV’a gittim. Yazarlık atölyesinin başlamasına birkaç ay olduğunu, istersem sinema atölyesine katılabileceğimi söylediler. Bir derse girip şöyle bir bakayım dedim. O zamana kadar elime kamera almış değilim; kameranın nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyorum. Hatta profesyonel bir fotoğraf makinasına ile aşinalığım yok.

O gün Uğur Kutay’ın sinema analizi dersine girdim. Ders o gün dokuz saat sürdü. “Sonsuzluk” ve “Bir Gün” filmini izledik. “Bu ne ya?” demiştim. İkinci film “Çingeneler Zamanı,” üçüncü film “Cennetin Rengi,” derken atölyeye kaydoldum.  Dokuz ay analiz derslerine katıldım. Sonra ışık, kamera hareketleri, kurgu, senaryo ile atölye çalışmam bir buçuk yıl sürdü.

Kibar’ın “Rüzgârın Şarkısı” belgeseli beni çok etkiledi.

Rüzgârın Şarkısı’nı Malatya’nın Arguvan ilçesinde çektik. 30 dakikalık, çevrebilimi önceleyen bir belgesel. Orada yaşayan insanların gündelik yaşamlarını anlatan sevimli, neşeli bir belgeseldir. Hani şair der ya “insanların da denize kıyısı olmalı…” Arguvan’da yaşayan insanların coğrafi olarak denize kıyısı yok ama yüreklerinin denize kıyısını gördüm. Rüzgârın Şarkısı toprağın, güneşin, suyun insan üzerindeki hallerini anlatan bir film oldu.

BELGESEL VİCDANLI OLMAYI ÖĞRETTİ

Belgesel vicdanlı olmayı öğretti. Dünyanın tek halkı insan, ideolojisi de vicdan, birinin halkı ve inancı değil benim için insan olması önemli. Gördüğümü anlatmaya çalışıyorum. Özenle farkındalık yaratmak istiyorum. Dünyada insanın değeri yok. Aşkın, duyguların içi boşalıyor. Üretim yok, tüketmek üzerine kurulmuş bir toplum var. Belgesel bu işin vicdanıdır. Sanatçılarda ego tavan…  Ego her zaman sanatçının yanında yürümeli. Eğer bir adım öndeyse egon, senin yaptığın her şey çirkindir.

Belgesel, git gide kötüye giden dünyaya muhalif olmak için çekilir. Belgesel hobi olsun diye yapılan bir şey değil, bir yaşam biçimidir. Belgesel derdi olanın bir yaşam biçimidir.  Belgeselcinin tek gayesi anlatmaktır.

Bir de işin ‘kadın yönetmen’ olma zorlukları var dediğimde; yaşamın her alanında olduğu gibi sinema da erkek egemen bir sanat dalı. Kadın - Erkek sinemacı ayrımına karşı olsam da ne yazık ki ayrım var. Dünyada kadın yapımcı çok az şu an bir akım başladı; kadın oyuncular kadın yönetmenlerin olduğu filmlerde oynuyor. Bu da umudun çiçek açmasıdır.”

İlk kısa filmi: Nuri Bilge Ceylan Çok Uzakta

“İlk filmimin hikâyesi epey komiktir. Atölyeyi tanıtırken bize sizin hocalarınız Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu dediler. Hiçbiri gelemedi. O yüzden ilk kısa filmimin adını ‘Nuri Bilge Ceylan Çok Uzakta’ koymuştum. 

 “Camdan Köprüler”  Doğu’dan Batı’ya gelen mevsimlik işçileri anlatan çokça izlenen adeta bir kardeşlik köprüsü belgeselim oldu.

Kibar Dağlayan Yiğit’in elinden çıkmış belgesellerin ortak dili;  çektiği filmlerde vicdan, insan, sahicilik var. Bütün filmlerim çok sevildi. 

“Aslolan insandır. Cinsiyetsiz, kimliksiz bir dünyaya inanıyorum, ”diyor.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve ‘Yaşamda Kadın ve Sanat Derneği’nin katkılarıyla ‘Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor.’  Projem bu atölyede yaşamında ilk kez eline kamera alan kadınların yapıtı beş film bir yıl içinde 13 festival gördü. İtalya film festivalinde en iyi aday filme yükseldi. 

Kurucusu ve yürütücüsü olduğum sinema atölyemiz, 1 Ekim’de başlıyor. İzmir ve Aliağa sonrası Kars - Rize Fındıklı’da sinema atölyesi açılacaktır. 

İki yıldır Küçükkuyu’da yaşayan dostum Kibar, Çanakkale Ayvacık Fen lisesinde haftada iki gün sinema derslerini Korona izin verirse sürdürecek. 

Kibar ülkemizde belgeselci Kibarların sayısını çoğaltma mücadelesini sürdürüyor.

Yaşa Kibar Hep Yaşa!