23 Haziran'da yenilenen seçime sadece İstanbul değil, bütün ülke vargücüyle hazırlandı. Seçimden önceki hafta İstanbul sokakları diğer kentlerden gelen -partili, partisiz-insanlarla doluydu.

23 Haziran'da yenilenen seçime sadece İstanbul değil, bütün ülke vargücüyle hazırlandı. Seçimden önceki hafta İstanbul sokakları diğer kentlerden gelen -partili, partisiz-insanlarla doluydu. 'Tek Adam' rejiminden, pahalılıktan, dışlanmışlıktan, ayrımcılıktan ve özgürlüklerin kısıtlanmasından bunalan halk bu seçimi özelden çıkarıp genele yayarak İstanbul'un yanısıra Türkiye'ye maletti.

Bu tarihi ana ortak olmak için seçim öncesi  ben de İstanbul'daydım. İyi ki  bu seçim ortamını yaşadım, gücümün yettiğince çalışmalara katkı koymaya çalıştım. Çünkü 30 yıllık partili biri olarak bu seçimde yaşadıklarım; geçmişteki hatalarımızı, eksiklerimizi, korkularımızı, vurdumduymazlığımızı  bize hatırlattı.

Ekrem İmamoğlu'nun bu eksiklikleri bilerek baştan önlem almasıyla Millet ittifakı ve oluşturduğu İstanbul Gönüllüleriyle birlikte, şimdiye kadar yaşadığımız Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı'na bağlı "Bilgisayar Destekli Merkezî Seçmen Kütüğü Sistemi"  olan SEÇSİS sistemini allak bullak etti. Çünkü  SEÇSİS, dışarıdan çok kolay müdahale edilebilen (hacklenen) bir sistemdi ve  Avrupa'da kullanımına son verilmişti.. Türkiye'nin daha doğrusu iktidar partisinin  neden bu sistemde ısrar ettiği belliydi .

Bu başarı hikayesinin en büyük ortağı  ise örgütü ayağa kaldıran CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve ekibiydi..

Elde edilen başarının oluşmasına katkı sunan çalışmaları izlediğim kadarıyla size anlatacağım:

CHP PM eski üyesi, arkadaşım Benan Baykal  ile birlikte gittiğimiz İmamoğlu'nun Seyrantepe Seçim Koordinasyon Merkezi'nde beni İstanbul Gönüllüleri Koordinasyon Ekibi'nden Dilşad Arpacıoğlu ile tanıştırdı. Çok hummalı bir çalışma içindeydiler. "Çalışmalara nasıl katkı koyabilirim?" diye sorduğumda, "Esenler sandıklarında sıkıntımız var, kabul ederseniz seviniriz," dediler. Memnuniyetle kabul ettim ve ön çalışmalara başladık. Binada yüzlerce insan (özellikle gençler ve kadınlar)partili, partisiz, tek bir amaç için burum buram ter içinde ölesiye çalışıyordu. 

Seçim sabahı  Esenler'de görevlendirildiğimiz okula gittiğimizde o bölgede yoğun olan AKP'lilerin direnciyle karşılaştık. Öğleye doğru tavırları daha da sertleşti. Sanırım bizim gücümüzü test ediyorlardı.

Bir de kendi grubumuza baktım, aman Allahım ne göreyim: CHP, İYİ Parti, HDP, Gönüllü avukatlar ve İstanbul Gönüllüleri. Hatta ara ara MHP ve SP'liler bile göz kırpıyor! Bir an inanamadım, biz şimdiye kadar nerelerdeydik, diye hayıflanmadan da edemedim. AKP lilerde anlamış olmalılar ki, " bunlar bu sefer sıkı gelmiş" diye söyleniyordu.

Oylar sayılınca kıyamet koptu tabii. AKP'liler kaybettiklerini anlayınca her türlü mızıkçılık çıkarmaya, sandıkları kapattırmamaya, kadınların üzerine saldırmaya, kavga-dövüş çıkarmaya, sandıklarda itiraza... her türlü yolu denediler. Ama söyledikleri gibi İstanbul'un bütün sandıklarında grup olarak sıkı durduğumuz, hakkımızı koruduğumuz ve oyları  çaldırmadığımız için bu başarıyı sağladık. 

İşte İmamoğlu önceden bunu gördüğü için sistemini kurdu ve 200 bin gönüllüye ulaştı. Böylece sandıklara sahip çıkmak adına ıslak imzalı tutanakların 1-2 saat içinde elinde olmasını sağladı. Oyların çalınmasının önlenmesi mutlak başarıyı getirdi. Tek sebebi bu!

Şimdi geriye dönüp baktığımızda en azından son üç seçimin nasıl heba edildiğini görmek gerçekten çok üzücü.

Bir de Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul gönüllülerini tanıyınca; Gönüllülük kavramının inandığın doğrultuda nasıl amacına ulaştığını; bilginin, becerinin birbirini hiç tanımamış insanlar arasında nasıl paylaşıldığını; bunca zaman hiçbir siyasal çalışmaya katılmamış genç kız ve erkeklerin gösterdikleri performans karşısında nasıl umutlandıklarını; en önemlisi de yeri geldiğinde ülkesine ve Ata'sına sahip çıkmak için tüm yurttaşların nasıl tek vücut olduğunu ben bu çalışmada gördüm. 

Seçim gününe ait bir anekdotla bitirmek istiyorum yazımı:

Esenlerde, seçim günü çok sıcak herkes ara ara bahçeye çıkıyor. Bir bankta görevli iki polis oturmuş konuşuyor. Boş yer vardı, bende gidip oturdum, başladık konuşmaya; "nerelisin, nereden geldin..." diye. Öğleye kadar bayağı arbede çıkmış hepimiz birbirimizi izlemiştik. Polisin biri benim hangi parti adına orada olduğumu sorduğunda hemen diğer polıs kendinden emin, muzip bir tavıla lafa girdi: "O, Canan'ın yardımcısı."

HerŞeyÇokGüzelOldu!                
                                                                                                   
Teşekkürler; 25 yıl sonra İstanbullulara, 17 yıl sonra Türkiye'nin 86 milyon yurttaşına demokrasiyi hatırlatan 
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sn.EKREM İMAMOĞLU.

Teşekkürler, Sn. Kemal Kılıçdaroğlu,, Sn. Canan Kaftancıoğlu, ve Sn. Meral Akşener.

Bizlere bu güzelliği yaşattığınız için..