Sıcak ve kasvetli bir İzmir sabahı…Adliyenin önü daha da kasvetli… Nasıl olmasın? Bir saat sonra 22 yıllık okul müdürünün öğrencilerine uyguladığı cinsel taciz davası başlayacak. .
Sıcak ve kasvetli bir İzmir sabahı…Adliyenin önü daha da kasvetli… Nasıl olmasın? Bir saat sonra 22 yıllık okul müdürünün öğrencilerine uyguladığı cinsel taciz davası başlayacak... Ellerinde pankartlar biraz sonra nasıl bir ortamla karşılaşacaklarının kaygısıyla gergin ve tedirgin kadınlar ve de birkaç erkek...
Kadınlar; yine her zamanki gibi bu yola baş koymuş kadınlardı. Kadınların sayısından çok temsil ettikleri sivil toplum örgütleri, sendikalar, partiler, barolar ve bağımsız platformların gücü olayın ciddiyetini daha da artırıyordu. Bu kararlılık karşısında İzmir Adliyesi’nin bütün çalışanları saygıda kusur etmedi. İlk kez bir mahkemeden mutlu ve huzurlu ayrılıyorduk.
“Mutlu ve huzurlu” dedim, neden?
Hiç insan mutluluktan mahkemeye düşer mi?
Hele bizim izlediğimiz dava; çocuk istismarı; bir yanda çocuklar diğer yanda öğretmen.
Hiçbir kadının hiçbir zaman izlemek istemeyeceği türden bir dava!
Ancak mahkeme salonunda izleyici olan kadınların yüzlerine baktığımda şunu gördüm: Bir kadın çocuğunu korumak için nasıl yapamayacağı bir şey yoksa (kocasına karşı bile kaplan kesiliyorsa), mahkemeye gelen bütün kadınların davranışlarında mağdur edilen çocukların anası içgüdüsüne bürünmüş olduğunu hissettim. Hepsi kendi çocuklarıydı ve hepsi çok kızgındı…
Tam da bu ortamda mahkeme heyeti çok saygın ve anlayışlı davrandı. Karşımızdaki kürsüde tam bir eşitlik vardı; iki kadın, iki erkek (savcı ve hakimler). Kadın savcı ve kadın hakimin duyarlılığı, mahkeme heyetinin dayanışması ve bizlere verdiği güven; salondan mutlu ve huzurlu ayrılmamıza neden oldu.
Bu farkı yaratan, Mahkeme Heyeti Başkanı Bekir Yurtseven oldu. Olayın vahametini kavrayan 13 yıllık hakim Yurtseven, içten ve saygı uyandıran davranışıyla ve çocuklara karşı duyarlılığıyla sıradışı bir harekete imza attı. 13 yaşındaki kız çocuğunun yaşadığı cinsel istismarı bütün açıklığıyla ortaya çıkarmak adına gerektiğinde cübbesini çıkararak kız çocuğunun yanına oturdu ve onun korkmadan rahat ifade vermesini sağladı. İşte bu davranışıyla Hakim Bekir Yurtseven “insanlığa olan inancı” arttırdı.
Tabii ki bu duyguyu yaşamak ve yaşatmak çok önemliydi.. Bu hem toplumu hem de bazı kaygılarla görmezden gelenleri; işin ciddiyetini vurgulamak açısından çok gerekliydi.
Ülkemizde görmeye alışık olmadığımız bu tablo aslında bize çok önemli mesajlar verdi.
Topluma verdiği mesaj şuydu : Bu çocuklar bizim çocuklarımız, kadınıyla, erkeğiyle bizim . Bir gün hepimizin başına gelebilir. Özellikle kadına ve çocuğa uygulanan şiddet, taciz, tecavüz, cinsel istismar… gibi olaylara erkeklerin tepkileri çok yetersiz . Bu sadece kadınların sorunu değil, toplumsal bir sorun. Bu konuda kadın-erkek birlikte mücadele etmek zorundayız. İnsanlığa olan inancı birlikte kurmalıyız.
Siyasi partilere verdiği mesaj ise: Korkarak siyaset yapılmaz. Siyasi Partiler “Bu konulara girersek acaba erkekleri ürkütür müyüz?”(Oyların sahibi erkekler ya!) diye kaygılanıyorlar. Ama nüfusun yarısından fazlasının kadın olduğunu unutuyorlar . Şiddete uğrayan, öldürülen, taciz ve tecavüz edilen, çocukları cinsel istismara uğrayan hep kadınlar. Ama siyasette yoklar!!!
Her konuda bülbül kesilen liderler nedense bu toplumsal sorunlar karşısında sus puslar!
Ülkemizin çok zor dönemden geçtiği ve büyük acılar yaşadığımız bu günlerde siyasi liderlerden, Hakim Bekir Yurtseven gibi umut ışığı yakarak “insanlığa olan inancı arttıracak” söz ve davranışlar bekliyoruz.