Son zamanlarda "kadın örgütleri eski gücünü kaybetti” diye bir algı oluşmuş durumda. Kiminle konuşsam üç aşağı, beş yukarı şikayetler aynı.
Son zamanlarda "kadın örgütleri eski gücünü kaybetti” diye bir algı oluşmuş durumda.
Kiminle konuşsam üç aşağı, beş yukarı şikayetler aynı.
Ülkemizde kadın hareketi tarihini gözden geçirdiğimde 30 yıllık bir mücadelenin geldiği noktada zaman zaman iniş çıkışlar oldu.
1990 yılından sonra daha görünür kılınmaya başlayan kadın hareketi 2002 ye kadar zirve yaptı. Kadın çalışmalarının kurumsallaşması özellikle bu dönemde artış gösterdi.
2002 seçimlerinden sonra geçen 10 yıllık süreçte AKP Hükümetlerinin kadın bakanları, kadın hareketine nispeten yakın ve duyarlı isimler olduğu için - zaman zaman Erdoğan’ın yersiz çıkışlarına ve bu hareketi aşağılayan yaklaşımlarına rağmen- bağımsız kadın örgütleriyle iletişimleri devam etti. Çünkü iktidarın elinde kadın çalışmalarına dönük bilgi, belge ve bunun ötesinde donanımlı insan yoktu. Süreci iyi kullanarak konulara hakim olmayı ve bu çerçevede kendi düşünce ve örgütlenmelerinin yasal zeminini oluşturmaya özen gösterdiler. Yalnız bir gerçeği ifade etmeliyim ki; kadın hareketini oluşturan bağımsız kişi ve kuruluşlar kadına yönelik tüm çalışmalarında her görüşteki kadına eşit yaklaştılar. İçerideki uyarılara rağmen AKP’nin çağrılarına bile samimiyetle, iyi niyetle karşılık verdiler. Yasa taslaklarında, tekliflerinde tek bir kelimenin bile kadınlar lehine düzeltilmesi için gece gündüz kafa yordular.
Buna rağmen son iki yılda AKP’nin kadınlara bakışı, kadın haklarına yaklaşımı, karşı meydan okumaya dönüştü ve sonunda kartlarını açtılar. Kadına yönelik kendi çalışmalarını kurumsallaştırarak hodri meydan dediler!
Bu aşamada kadınları aşağılayan, horlayan söz ve davranışlarıyla kadın hareketine psikolojik baskı uygularken “kadın örgütleri eski gücünü kaybetti” diyerek kadınlar arasında algı operasyonu yaptılar.
Şimdi bize düşen ne?..
Önce silkineceğiz!
AKP’nin yarattığı onlar ve bizim kadınlarımız ayrımına prim vermeyeceğiz.
Aile içi şiddet ve eşitsizlik başta olmak üzere dünyanın her yerinde kadınların sorunları aynıdır. Türkiye’de bu konuda mücadele eden” bir avuç kadın” olsak bile mücadeleye daha yürekli devam edeceğiz.
Örgütlülüğümüzü belirli güç odaklarına dayayarak değil , eskisi gibi daha özgür, daha idealist, daha iddialı ve kendi alanında daha donanımlı olan bağımsız çalışmalarımızı etkinlikler bazında güçbirliği yaparak bir sinerji yaratmamız daha da önem kazanıyor. Bu hem çeşitlilik, hem zenginlik, hem özgüven hem de emeğin hak edende kalmasıdır.
Bunu bir düşünün.. Bir süreden beri Türkiye’deki sivil toplumun içine düşürüldüğü durumu düşünün!
Biz örgütleniyor muyuz? Yoksa sırtımızı mı yaslıyoruz?..
“Böl, parçala,yönet”in yanısıra bir de ayni şemsiye altındakileri “yönetmek” vardır ki; ikisinin de arkasındaki güç belirli çıkarlara hizmet eder.
2015 herşeyden önce ÖZGÜR olsun!