Önce üniversiteler ardından 4+4+4'le ilk ve orta okullar daha sonra adliye çalışanları derken türban kamuya yavaş yavaş yerleşiyor. Kamuda türbanın tamamen serbest kalması için çalışan Memur-Sen'in yöneticilerine Başbakan adres olarak Anayasa Mahkemesi'ni işaret ediyor.


 



Önce üniversiteler ardından 4+4+4'le ilk ve orta okullar daha sonra adliye çalışanları derken türban kamuya yavaş yavaş yerleşiyor. Kamuda türbanın tamamen serbest kalması için çalışan Memur-Sen'in yöneticilerine Başbakan adres olarak Anayasa Mahkemesi'ni işaret ediyor.



Bu arada AKP'nin stratejik konularının akil adamı  Bülent Arınç, seçim bölgesi Bursa'dan bir TV kanalında canlı yayınlanan programda şöyle sesleniyor; Biz kimsenin zorla başını açmak istemiyoruz, biz kimsenin zorla başını örtmek istemiyoruz. Bir kadının zorla başını örtmek isteseydik İran’a dönerdik. Biz İran’dan farklıyız. Ama bunun tam aksi ’her kadının başı açık olacak’ diyen laikçi yobazlar varsa, bu da çok yanlış. Bırakın kadınlar kendi kararlarını versin”.



Elbette kadınlar, yaşam biçimlerinden doğurganlıklarına kadar hayatın her alanında kendi kararlarını kendileri verebilmelidir. Bu sadece kadınlar için değil, tüm insanlar için geçerlidir.



Ancak yönetenler tarih boyunca şu veya bu şekilde, insanların özgür iradelerine müdahale etmeyi bir hak olarak kendilerinde görmüşlerdir ve görmektedirler.



“En azından biz kimsenin zorla başını açmak istemiyoruz, kimsenin zorla başını örtmek istemiyoruz sözleri  bile”  bu müdahalenin bir ifadesi değil midir?  Bu tür yaklaşımlar kadınları baskı altına almak, yönlendirmek daha doğrusu aba altından sopa göstermek değil de nedir?



İktidar, 10 yıldır uyguladığı politikalarla ülkeyi olduğu kadar sistemi de muhafazakarlaştırıyor. Muhafazakarlaştırma politikasını da kadınlar üzerinden yürütüyor.



Erbakan’dan, Özal’a uzanan süreci iyi özümseyen ve Ortadoğu’ya model oluşturabilecek İslam Cumhuriyetinin adım adım temellerini atan iktidar, tüm kurumları bu modele uygun olarak yapılandırıyor.



Peki bu modelde kadının yeri nerede olacak?



Kısaca özetlersek:



-     Kadın,  isterse; anaokulundan üniversiteye kadar başörtülü olarak eğitim ve öğretim görebilecek. İlk ve ortaokulda din ve ahlak dersini zorunlu olarak alacak.



-     Kadın, kocasının izni olmadan mal mülk sahibi olamayacak. Kocası isterse karısının izni olmasa bile bankalardan kredi alabilecek.



-     Kadın, devletin en az üc çocuk destek fonundan yararlanarak çalışma hayatından giderek kopacak ve “evinin hanımı!” olacak.



-     Kadın; ille çalışmakta ısrarcı olursa esnek çalışma sisteminin keyfini yaşayacak! Böylece, evine çocuklarına, kocasına daha çok vakit ayırabilecek.



-     Kocasının izni olmadan kadın yasal süre dahilinde bile kürtaj yaptıramayacak, sezaryenle doğum yapamayacak.



-     Kadın; başörtülü olarak devletin tüm kamu kurum ve kuruluşlarına ister görevli, ister ziyaretçi olarak girebilecek.



-     Bu dönem olmazsa bile önümüzdeki dönem  yerel ve genel seçimlerde başörtülü kadınlara seçilme hakkı tanınacak ve Belediye Meclislerinde ve TBMM’nde kadınlar başörtüsüyle de temsil edilecek.



Sözün özü; yeni süreçte Türkiye daha da muhafazakarlaşacak, kadınlarımız  HANIMLAŞACAK!