Ege’de baharla dağlardaki kekikler morarmaya başlar. Bu onun dağlara göçünün nişanesidir.
Ege’de baharla dağlardaki kekikler morarmaya başlar.
Bu onun dağlara göçünün nişanesidir.
“Kekik toplamak için çok erken uyanır, çizmeleri giyer, sabah serinliğinde testerem elimde dağlara yürürüm. Hem sabah serinliği diyorsun hem de çizme giyiniyorsun soruma yüzünde anlık bir irkilme ile yanıt verdi: “Büyük Ninem de kekik toplarmış, bir gün görmeden yılana basınca yılan onu sokmuş. İyileşti ama canı çok yandı.”
“Kekik toplarken ben de yılanlar görüyorum her gördüğümde irkilsem de onlarla konuşuyorum. Hadi yuvana dön benim de yuvama ekmek götürmem için çalışmam lazım deyip yuvasına dönüşünü bekliyorum.”
Dağlara yalnız mı gidiyorsun?
Balıklıova köyünde başka kekik toplayan kadınlar yok mu?
“Olur, mu hiç, keyflerini bozarlar mı? Onların elleri ince, bak benim ellerime kaba kaba oldu. Onlar nazlı, benim ne nazımı çeken ne de evime ekmek getiren var. Üç kızım, torunlarım varım. Çalışmadan olur mu? Çalışırsam ocak yanar, ben kimselere yük olmam. Dağlarda kekik toplamaya alıştım. Baharla dağlar beni çağırır. Kekiği, kokusunu özlerim. Herkes kekik toplayamaz, ben öyle bilerek onları dallarından alıyorum ki gelecek seneye yine kekik toplayayım. Bazıları kekik toplarken ağaçlara öyle zarar veriyorlar ki hem kekiğin hem de bizim geleceğimizi karartıyorlar.”
“Kekik toplarken bir dinlenme, bir off çekme anımda başımı gökyüzüne çeviririm. İçim ferahlar, dağlardan denizin mavisi ile gökyüzünün mavisi benim yüreğimin ilacıdır. Ağaçlara bakarım, kuşlar cıvıl cıvıl şarkı söyler, bazen dinler bazen ben de “Sarı olur üst yakanın geveni” türküsünü söylerim. O an benim en mutlu en huzurlu olduğum andır.
“Sabah serinliğinde kekik toplamanın zevkini sana anlatamam. Sabah testere ile çıkarım. Kekikleri gelecek sene kekik olsun diye uygun yerlerinden keserim. Topladığım kekikleri yıkar, çuvallara doldurur, yemiş ağacına asarım. Kuruyunca sergiye sererim. Sonra kekikleri yine çuvallara doldurur, iyice kuruduklarını görünce; başlarım kalburlamaya, kalburlama sonunda içinde hiç ot kalmaz. Sıra şişelere, plastik kaplara koymaya ve sepete doldurup satmaya gelir.”
Kazancın iyi mi deyince; “dağdaki kekiğe para mı veriyorum. Toplayıp satıyorum, Allah bereket versin, ”diyor.
Emeği, nasır bağlamış elleri, yüzüne yansıyan yorgunluğu yok oluyor. Evindeki rengarenk kanaviçelerle işlenmiş somyasına yaslanınca tüm yorgunluğu geçiyor sanki.
Çok genç yaşta üç kızınla dul kalmışsın, nasıl geçti günler?
Birden yüzü ciddi bir görünüm alıyor ve sözünü çivi gibi çakıyor:
“Ayağıma çektim şalvarımı, başımı bağladım. Adımı mı nereye atacağımı bildim.” Yasemin, Şafak, Saadet’in annesi, torunlarının ninesi sözü ve iki tür kekiği ile bizi uğurluyor.
“Kekikçi Ninenin dertlerini yazsan buradan Almanya’yı bulur.”
Vedalaşırken; kekik kokan ellerini öpüyorum, yüzü gözümde kalıyor…