Son günlerde kadınlara yönelik saldırılar yeni biçimler kazandı. Erkek egemen sistemin muktediri olarak kendilerini gören siyasal İslamcı dinbaz erkekler tayfası, milliyetçi muhafazakâr kanattan aldıklarını düşündükleri güçle kendi başarısızlıklarını kadınlara ödetmeye çalışıyor.
Son günlerde kadınlara yönelik saldırılar yeni biçimler kazandı. Erkek egemen sistemin muktediri olarak kendilerini gören siyasal İslamcı dinbaz erkekler tayfası, milliyetçi muhafazakâr kanattan aldıklarını düşündükleri güçle kendi başarısızlıklarını kadınlara ödetmeye çalışıyor. Bu grup, Mart ayından beri bu kez kendi cenahlarındaki kadınları da hedef almaya başladı. Son hedef Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Siyasal iktidarın kendi makbul kadınını yaratmak ve feminist kadınlara meydanı bırakmamak için kurdurulan kadın derneği olan KADEM’e şu aralar muhafazakâr basın saldırıyor. Dernek başkanı ve tüm yönetim kurulu ekibi muhafazakâr ve eğitimli kadınlardan oluşan KADEM’e bile artık tahammül edemiyor dinbaz tayfa. Belli ki MHP’nin gündemde tuttuğu nafaka konusunda derneğin kadın yanlısı tutumu yobazları kızdırıyor. Derneğin aile odaklılığını da yeterli bulmuyorlar, beğenmiyorlar. Kadın haklarıyla ilgili çalışmalarını, aslında uzun zamandır hedef gösterdikleri 6284 sayılı yasa kapsamındaki faaliyetler olarak addettikleri için, KADEM’e kızgınlıkları daha da artmış durumda.
KADEM’in kadınlara yönelik tüm çalışmalarını aileyi yıkmak olarak görüp, durdurmasını istiyor. Hatta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı dâhil, kadın adına olan tüm çalışmaların sonlandırılması için basın yoluyla nota veriyorlar! Kadının adı adeta kamusal alandan silinmek isteniyor. Belli ki kadın hakları adına olan tüm gelişmeleri (!) erkek iktidarına ve siyasal İslama tehdit olarak görüyorlar. Son olarak derneği bir SOROS Projesi olmakla suçladılar. Aslında KADEM başlangıçta hükümet merkezli bir kuruluş (GONGO) olarak kurduruldu. Sadece büyük illerde değil, kamu bürokrasisi sayesinde Anadolu’da da, muhafazakârlar başta olmak üzere taşra kadınlarını örgütledi. Özellikle Mart dönemi yerel seçimlerde KADER gibi, kadınların siyasete katılmalarını teşvik edici etkin ve başarılı çalışmalar yürüttü pek çok kentte. Ama belli ki muhtar kadınlara yönelik faaliyetleriyle, muhafazakâr erkekleri kızdırdı ve iktidardan daha fazla makam ve mevki bekleyen erkekleri de korkuttu. Kamusaldan ve iktidardan, kadınların muhafazakâr da olsa daha fazla pay alınması hazmedilemiyor. Eğitim, ekonomi ve siyasetteki yerlerine kadınların göz diktiklerini düşünüyor olmalılar ki, saldırıları sahte hesaplarla sosyal medya üzerine taşıdılar. Şimdi de partide İstanbul hezimetinin suçlusu aranıyordu ki, KADEM’i buldular.
Muhafazakâr basın, onların erkek egemen zihniyeti, İstanbul seçimindeki kendi hatalarını, haksızlıklarını ve izledikleri yanlış tavırları sorgulamak yerine, eğitimli muhafazakâr kadınları hedef alıyor. Muhafazakâr kadınları hem nafaka konusunda hem de kadın üniversitesi gibi konularda kendilerine yeterince destek vermediklerini düşündükleri için de suçlayıp, hedef gösteriyor. Onları kadın meselesinin ardına düşen feminist ve SOROS’cu olarak ilan ettiler. Yine belli ki, İstanbul seçimlerindeki partilerinin hezimetini, tüm seçim sürecinin öne çıkarılan aktörlerinin hepsinin erkekler olduğu düşünüldüğünde, sorumluluk zamanında suçlu aramaya başlıyorlar. 31 Mart seçimlerinin iptalinde rol oynayan ünlü ifadeyle; “Hiçbir şey olmasa da bir şeyler oldu!” zihniyetiyle, bu kez eril siyasetin başarısızlığını karşı cinse, kadınlara yıkmaya çalışıyorlar. Oysa seçim bitti ve iktidar, “İstanbul’u kaybeden iktidarı kaybeder” derken, belli ki kendi eril iktidarlarını da kaybetmek üzere. Nitekim İstanbul seçimleri sırasında iktidara yön veren tüm siyasiler, Cumhur cephesinin tüm erkekleri ve basının eril temsilcilerinin hepsi yerlerini koruyor. Seçim yenilgisinin faturası ne il başkanına, ne seçimleri yeniletme başarısında rol oynayan kişilere, ne de bakanlara çıkarılıyor. Başarısızlığı üstlenmek yerine hedefi kadınlara yönlendiriyorlar, bu kez güç kazandığını düşündükleri kadınlara, muhafazakâr kadınlara.
Peki, kim ve ne kaybettirdi İstanbul seçimlerini ve özellikle kadınların (ve muhafazakâr kadınların) güvenini ve oylarını? Oturup, bunu düşünseler daha iyi olmaz mı? Kadınlara saldırmak ve haklarını gasp edecek, onları ikincil toplumsal konuma indirgeyecek nafaka karşıtlığı ve kadın üniversitesi gibi politik öneriler sunmak yerine, şapkalarını önlerine koyup, iyi düşünseler daha iyi olmaz mı? Hatalardan ders çıkarmak erdemdir.