Tam bir hafta geçti seçimin üzerinden. Soruyorum, sorguluyorum üstelik kendi hatalarımızı da biliyorum.
Tam bir hafta geçti seçimin üzerinden. Soruyorum, sorguluyorum üstelik kendi hatalarımızı da biliyorum. Tüm yorumları dinlememe ve de okumama rağmen tatmin edici bir sonuca ulaşamıyorum. Küçücük bir nokta belki aradığımız, bizi sonuca götürecek..
Ama şimdi gerçeklere dönelim. Seçim bir sonuçtur; kazananı ve kaybedeni vardır. Kaybeden nasıl o arenadan çekilirse, siyasi partilerin il ve ilçe örgütleri de başarısızlığı sorgulamak için kendileri istifa etmelidir. Böylece hem örgütler yenilenir hem de başarının anahtarı aranmış olur. Dillerinde pelesenk olan DEMOKRASİ de böylece hayata geçmiş sayılır.
Seçim sonuçlarını değerlendiren Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Gözlemcisi, ”Gerçek bir Avrupalı Sosyal Demokrat seçimi kaybettiği zaman ilk önce başarısızlığını kabul edip kazananı tebrik eder, daha sonra ise istifa eder” diyor. Bunun örnekleri özellikle CHP’nin bazı ilçe örgütlerinde görüldü. Başarısızlığa kulp aramadan, hiçbir bahane üretmeden başını iki elinin arasına koyup, iç hesaplaşmasını yaptıktan sonra görevi bırakmak o insanı aslında yüceltir. Yenilgiler ve başarısızlıklar karşısında bu istifaları hızla çoğaltmakla sosyal demokrat anlayışa hizmet etmiş olduğumuz gibi, ülkemizin gerçekten ihtiyacı olan demokrasi kültürünün yerleşmesine de katkı sağlamış oluruz. Aynı zamanda son derece erdemli bir davranış olan istifa müessesinin de yerleşmesinde önemli bir rol oynarız.
İstifalarla ilgili söylenebilecek, yazılabilecek çok şey olabilir ama ben kendi konumuz olan CİNSİYET KOTASI'na değineceğim:
Seçim sonuçları ne kadınları ne de gençleri memnun etti. Siyasi sonucun yanısıra dezavantajlı gruplarda hüsrana uğradı. Burada sorun; büyük bir sorumlulukla ve katılımla sandık başına giden seçmende değil, demokrasiyi parti içinde unutup, dışarıda arayanlardaydı.
Bu yıl 81 ilde, 919 ilçede, 18 bin 67 köyde ve 30 bin 50 mahalledeki seçmenlerin oylarıyla; üç büyükşehir, bir il ve 32 İlçe olmak üzere 36 kadın belediye başkanı seçildi. 30 Mart’ta oy kullanan kadın sayısı erkeklerden daha fazla olduğu halde; Türkiye’de seçilen belediye başkanlarının yüzde 3.6 sı kadın. Bu kadınların 84 yıldır değişmeyen makus talihidir ülkemizde..
Dünyada ise kadınların bu makus talihi daha çok sol partilerce benimsenen kota politikalarının etkili bir şekilde uygulanmasıyla yıllar önce yenilmiştir. Bunun en güzel örneği İskandinav ülkelerinde görülmektedir. Örneğin; yerel, bölgesel ve ulusal meclislerinde en yüksek kadın oranına sahip İsveç'te bütün partiler kota sistemini, aday listelerini fermuar liste (zipper tem) denilen sıralamaya göre belirlemek yoluyla uygulamaktadırlar. Bu yolla cinsiyet dengesi ve temsil adaletini sağlamayı başarmışlardır. Burada önemli olan kota politikasının, fermuar liste denilen aday listesi sıralaması yöntemi ile birarada kullanılmasıdır. Aday listelerinin kadın ve erkeğin birbirini takiben bir fermuar biçiminde sıralanması yöntemi, tek başına kotanın kendisi kadar önemli bir olumlu ayrımcılık önlemidir. Nitekim, İsveç'de 1970'lerde ortalama yüzde 25,4 olarak gerçekleşen kadın temsili, I990'ların ikinci yarısında yüzde 40,4'e ulaşmıştır.
Ülkemizde de CHP, tüzüğüne yüzde 33 cinsiyet kotası koyarak bu yolu açmak istemiştir. Ancak erkek egemen siyaset arenasında 'cinsiyet kotası'nın alt kültürü oluşturulamadığı için bunun seçimlerde olması gereken şekilde uygulanmadığı görülmüştür.
Şöyle ki; kotalar, anayasa ve/veya seçim kanununda yer alabilecekleri gibi parti tüzüklerinde de yer alabilirler. Sadece tüzükte yer alması bile kotanın başlıbaşına uygulanmasını şart koşar. Fakat anlayış gereği kotanın belediye başkanlıklarında değilde belediye meclis üyeliklerinde uygulanması kararı alınır. Hem de FERMUAR sistemiyle.!
Ama bizim erkek siyasetçilerimiz; bir kadın/bir erkek yazarak uygulanması gereken fermuar sistemini, bir erkek/ bir erkek yani (bir seçilen erkek/bir atanan erkek) yazarak akıllarına geldiğinde de araya kadınları koyarak Türk usulü bir sistem yaratmışlardır. Böylelikle kota uygulamasının en yaygın ve en etkili şekli olan fermuar sistemi de erkek zihniyetine kurban edilmiştir.
Ve en kötüsü de kadınlar bu işleyişe DUR diyememiştir..!