Bizler kadın hareketi olarak 1998 - 2005 yılları arasında müthiş tempolu bir çalışma ve çabayla Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda tüm dünyanın takdirini ve ilgisini çeken birçok başarı elde etik. Maalesef 2005'ten beri ibre bizler için gittikçe tersine döndü - AKP hükümetinin kadınları ve cinselliği ana hedef olarak alan sözüm ona "muhafazakar," ve gittikçe otoriter rejime dönüşen politikaları nedeniyle.


 


Bizler kadın hareketi olarak 1998 - 2005 yılları arasında müthiş tempolu bir çalışma ve çabayla Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda tüm dünyanın takdirini ve ilgisini çeken birçok başarı elde etik. Maalesef 2005'ten beri ibre bizler için gittikçe tersine döndü - AKP hükümetinin kadınları ve cinselliği ana hedef olarak alan sözüm ona "muhafazakar," ve gittikçe otoriter rejime dönüşen politikaları nedeniyle.


 


İbre bizler için tersine dönmüş olsa da, global düzeyde ve birçok ülkede kadın ve kızların insan hakları konusunda önemli kazanımlar var. Kadın ve kızların insan hakları, gittikçe uluslararası bir norm olarak yerleşiyor.


 


Tunus'ta 26 Ocak 2014'te kabul edilen anayasa bunun çok önemli bir örneği. Tunus Anayasası, dünya basınında "hak ve özgürlükleri koruyan, sağlam bir güçler ayrılığı tesis eden, kadınların topluma ve siyasete katılımını teşvik eden bir metin" olarak çok övüldü, ki gerçekten öyle.


 


Tahminm edebileceğiniz gibi, Tunus anayasasının yazılım aşamasında en ateşli tartışma ve kavga konularından biri kadın haklarıydı. Tunus kadın hareketi, yakından takip etme şansına sahip olduğum muhteşem bir mücadele verdi ve Temmuz 2012'deki ilk metne göre çok büyük değişiklikler sağladı.


 


Anayasa, kadın hakları konusunda önemli kazanımlar getirdi. Örneğin 45. madde: “Devlet, kadınların mevcut haklarını korumak ve bu hakları güçlendirmek ve geliştirmekle sorumludur" ve "kadın ve erkekler arasındaki fırsat eşitliğini tüm alanlarda garantiler" şeklinde. Bu madde, Tunus'ta partilerin tüm seçimlerde aday listelerinde % 50 toplumsal cinsiyet eşitliği kotası uygulanmasının önünü açıyor.


 


"Kadına karşı şiddet" de anayasada yer alıyor: "Devlet, tüm kamu kurumlarıyla kadına karşı şiddeti sona erdirmekle yükümlüdür."  


 


Yargı bağımsızlığı konusundaki maddeler, yargının bağımsızlığı konusunda önemli garantiler içeriyor. Örneğin, 102. madde, "yargı, adaletin sağlanmasını, anayasanın üstünlüğünü, hukukun egemenliğini ve hak ve özgürlüklerin korunmasını garantileyen bağımsız bir otoritedir" diyor. Anayasa, yargıçları görevlerinin ifasında yalnızca anayasa ve hukuk'a sorumlu olduklarının altını çiziyor. 109. madde, yargıya her türlü müdaheleyi yasaklıyor.


 


Herşey bir tarafa, en önemlisi, Tunus anayasasının, aralarındaki tüm tüm ayrılıklara ve güç savaşlarına rağmen hükümet (An-Nahda), İslamcılar , liberaller ve diğer sosyal hareketler arasında bir masaya oturarak, tavizler vererek, diyalog yoluyla, anlaşarak oluşturulmuş olması. Metin, parlemontadaki 216 milletvekilinin 200'ünün oyuyla geçti!


 


Bizler için masal gibi değil mi? "Gökten üç elma düşmüş..."


 


Türkiye Ortadoğu'ya örnek olacakmış? Dünya gücü olacakmış? Bu hayallere çoktan veda ettik de, yine de Çetin Altan'ın deyimiyle enseyi karartmayın arkadaşlar. "Herkes gider Mersin'e, Türkiye gider tersine" olamaz, olamıyor işte, canım meseldeki gibi.





* Boğaziçi Üniversitesi, Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği kurucu başkanı