Durmadan değişen siyasi gündem iktidarın hırsına dayanamayıp 29 Ekim'de tavan yaptı. Başbakan Erdoğan kendince çok başarılı bir performans sergilerken birden ayağı tökezlendi ve 6 şiddetinde sarsıldı! Yani bir hafta içinde yüzde 6 oy kaybetti.


 



Durmadan değişen siyasi gündem iktidarın hırsına dayanamayıp 29 Ekim'de tavan yaptı.


Başbakan Erdoğan kendince çok başarılı bir performans sergilerken birden ayağı tökezlendi ve 6 şiddetinde sarsıldı! Yani bir hafta içinde yüzde 6 oy kaybetti.


Akla hemen şu soru geliyor; On yıldan beri tek başına bu halkı yöneten ve yüzde 50 nin üzerinde oy alan bir iktidar nasıl olur da halkının hassasiyetlerini bilmez?


Ya da halkının bu hassasiyetini ortadan kaldırabileceğini düşünür?


Bu hassasiyet, Atatürk ve Cumhuriyettir.


Bu ülkede yaşayan büyük küçük herkesin uğruna canını vereceği en önemli değerleridir


Hal böyle iken, siyaseten Erdoğan son kartlarını çok açık ve çok hızlı oynuyor.


Hem de halkın Atatürk'ün ilke ve devrimlerine bağlılığını bildiği halde onun en büyük bayramını yasaklamak, sokağa çıkartmamak, barikat kurmak, üzerlerine su ve biber gazı sıkmak!


Bu mantıklı bir insanın hele hele bir ülkenin başbakanının yapacağı bir iş değil..


Amma, bir musibet bin nasihatten iyidir derler ya; Erdoğan imzaladığı genelgeyle, Türkiye'deki bütün demokratik kuruluşları, sol ve sosyal demokrat parti ve grupları, STK'ları, sivil toplumu, Cumhuriyet Halk Partisini tüm örgütleriyle kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk demeden herkesi sokağa döktü.


 


Adeta yıllardır efsunlanan toplumun üzerinden ölü toprağı kalktı ve Cumhuriyet 89.yıldönümünde şahlandı..


 


Aslında Erdoğan hırsı uğruna İçişleri Bakanı ve Ankara Valisinin soyut istihbarat gerekçesinin arkasına sığınarak Cumhuriyetin özgürce kutlanmasını yasaklamakla halkın gözünü açtı. Erdoğan ve iktidarının sivilleşme adına, ileri demokrasi söylemleriyle on yıldır sistemli olarak uygulamaya çalıştığı ılımlı islam cumhuriyeti özlemi 29 Ekim'de iflas etti.. 


 


Anlaşılıyor ki,'One Minute'da, 'Anayasa Referandumu' da Erdoğan'a yaramadı. Bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşınca işler şirazesinden çıkmaya başladı. İlk turda Cumhurbaşkanı seçilmek tutkusu milliyetçi çizgiye itti onu.. İçişleri Bakanının şahin politikaları, Dışişleri Bakanının Orta-Doğu ve İslam Dünyası’nın lideri olacaksınız gazı, bu günlere getirdi Başbakan Erdoğan'ı... 


 


Yanlış yaptığını; kendisi kabul etmese de, ya da öyle görünmeye kendini mecbur hissetse de iktidarının ilk dönemindeki yol arkadaşları bile Başbakan'ın artık durmadan hata yaptığını kabul ediyor.. 


 


İslami hassasiyetleri olan bir dernek olarak öne çıkan Mazlumder'in Genel Başkanı ve İnsani Yardım Vakfı'nın mütevelli heyet üyesi, islami gelenek içinde yetişen bir kadronun kurduğu AKP iktidarının ilk döneminde Adıyaman milletveiği yapan Ahmet Faruk ünsal, AKP'nin on senesini; “Devleti hayatın her şeyine müdahale edebilecek bir güç olarak tasarlamak son derece tehlikeli bir anlayıştır. Devleti eleştirerek yola çıkıp sonunda DEVLETLİ olmak biraz hazin bir yol sonu macerasıdır"  sözleriyle özetliyor.


 


Terörün, açlık grevlerinin, Kürt sorununun çözümünde tam bir çıkmaza giren, Suriye batağında bocalayan, yeni anayasadan umudunu kesmiş görünen Erdoğan'ın; eski yol arkadaşının dediği gibi "hazin yol sonu macerası" seçimlere kadar sürer mi bilemeyiz.


 


Önümüz 10 Kasım. Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 74. yıldönümü. Cumhuriyetin Kurucusu büyük önderi Ulusca, alanlarda,sokaklarda, salonlarda, Anıtkabir'de anacağız.


 


Başbakan'ın 29 Ekim'i nasıl yorumladığını da 10 Kasım genelgelerinde göreceğiz.


 


Dileriz Başbakan “Sırça köşkte oturan, komşusunun camına taş atma akılsızlığını göstermez” ata sözünü bu kez hatırlar.