Genellikle Mobing (psikolojik taciz) gibi işgücü enerjisini yok eden, azaltan uygulamaları çalıştığımız bir işyeri ile ilişkilendiririz. Ya çalışmadığımız bir işyerinde maruz kaldıysak, kalabilir miyiz ? Elbette evet… ve nasıl ?
Afet yönetimi sürecinde “ihtiyatlılık ilkesi” gereğince ve katılımcılığı öne çıkaran yönetsel gelişmeler bağlamında kriz önceliği yerini “risk” belirleme önceliğine 2000’li yıllardan bu yana bırakmıştır. Risk belirleme de kuşkusuz “doğru veriye” erişme ile yakından ilişkilidir. Veri toplayarak bilgiyi oluşturma sürecinde, örneğin risk yaratabilecek fay hatlarını belirleme kadar, etrafında oturan bireylerin/toplulukların yaşam kalitesi standartlarındaki değişmeler ve umutları ya da umutsuzluklarının da ölçülmesi kamu yararı açısından önem taşımaktadır. Başka bir ifadeyle yönetimin kararlarının rasyonelliği açısından, konu özelinde fen bilimlerinin yol göstericiliğinde diğer komşu disiplinler de (sosyal ve sağlık gibi ) dikkate alınmak zorundadır. Bu konunun zorba, karanlık lider gibi kavramlarla ilişkisi nedir?
Lider sözcüğünü uygulamada gelişigüzel kullanmakla birlikte literatürde lider eşanlamlısı “önderlik” olarak da ifade edilmektedir. Önder sözcüğüne genelde iyi tarafından bakılsa da, iyi veya kötü ya da etik olmayan bir konuda başı çekmeyi de kapsayabilir. Lider bireyleri etkilemeye çalışır, ona itaat edenleri, etkileşimde bulunulan bir ortam, durum veya yer bulunmaktadır. Kendi arzuladığı sonucun ortaya çıkması için etkileme faaliyetinde bulunur.
Karşılaşabileceğimiz bir olayda, bir kurumda yönetici olup ancak kurumun misyonu ve vizyonu içinde veya dışında; örneğin “turizm” ile ilgilenen ve turizm yatırımlarını aksatacak diye afet yaratma olasılığı bulunan bir alandaki doğa olayının “asla ortaya çıkmayacağını” “hatta bin yıl çıkmadığını” (!) söyleyerek araştırmacılara kapıları kapayan ve veri toplamayı engelleyen bir yönetici hangi grup içinde yer alabilir? Bu konudaki teorik yaklaşımları incelediğimizde bütün şehri karıştırıp, veri toplamayı engelleyerek risk analizi sürecini sekteye uğratma gayretine karşın, duygusal çözümleme için araştırmacının eline ummadığı kadar emsalsiz veri oluşturduğu için teşekkür edilmeyi nihai tahlilde hak ettiğini belirtmek yanlış olmasa da, karşımızda sözde endişesini her seviyeye yayarak idari gücünü test eden, zorba bir yönetici olduğunu değerlendirmek gerekmektedir.
Zorba liderin karanlık boyutu hoşnutsuzluk veya kayıtsızlık ile ilişkilendirilmektedir. Narsisizm ile de ilişkilendirilebilen bu kişilik, olumlu manadaki liderlik tipini trajik şekilde bozan bir kişilik tipidir. Temel olarak dört unsurun hâkim olduğu 1) yetkiye sahip olma, 2) kibir, 3) kendine hayranlık ve 4) kendini merkeze alan bir beğenmişlik ile tanımlanmaktadır. Buna risk almama ve yerinden olabilme korkaklığını da ilave edebiliriz. Bu tip insanların olabildiği ve liyakat ilkesinin dışında bir koltuk kapabilme başarısının yüksek olduğu bir ortamda, araştırmacılar için afet yönetiminde çok önemli bir süreç olan, kriz önleyici, risk analizi konusunun rafa kalkabileceği “korkusunu” yaşamaktayım.
-
Prof.Dr. Zerrin TOPRAK- DEÜ- İİBF Kamu Yönetimi Bölümü
-
e mail: [email protected]