Toplumda bir kargaşa, güvensizlik ve şüphe kol geziyor. FETÖ yapılanmasının ortaya çıkarılıp temizlenmesine daha sevinemeden farklı bir atmosferin içinde bulduk kendimizi.

Toplumda bir kargaşa, güvensizlik ve
şüphe kol geziyor. FETÖ yapılanmasının ortaya çıkarılıp temizlenmesine daha
sevinemeden farklı bir atmosferin içinde bulduk kendimizi.



Savaşta yitirilen askerlerimiz,
çatışmalarda ölen gençlerimiz, kör kurşuna hedef olan çocuklarımız her geçen
gün artarken buna paralel olarak siyasetteki hava her geçen gün daha da
bozuyor.. Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi'ndeki "zoraki
beraberlik" görüntüsü hızla kayboluyor ve herkes aslına dönüyor. Birlik,
beraberlik, eşitlik nidalarının arkasından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki zikir
ayini, ardından yeni Adli Yıl açılış töreninin de Külliye'de düzenlenmesi bardağı
taşıran son damla oluyor.



15 Temmuz'dan itibaren halkın gözünde
FETÖ yapılanmasının çözülmesi ne kadar memnuniyet yaratıyorsa da; bu çözülmenin
hızı ve zaman zaman iftira ve kumpas kuşkuları göz önüne alındığında güvenilirliği
konusunda endişelere yol açıyor.



Burada en önemli konu, halka güven
vermektir. Yani, FETÖ yapılanması içinde olan kişileri askeriye,  üniversite, hakimler, savcılar, memurlar vb..
kurumlarda ortaya çıkarırken siyasi kimliklere dokunulmaması daha doğrusu
siyasetin bu yapıdan temizlenmeden diğer kurumlara yansıması en büyük
handikaptır.



Çünkü FETÖ yapılanması bu siyasi arenanın
içinden doğmuştur. Bu yapıya her bir şekilde hizmet etmiş, kamu kurum ve
kuruluşlarında güçlenmelerini, kadrolaşmalarını sağlamış, bir dönem bakanlık,
başbakan yardımcılığı yapmış, hatta ve hatta devletin en yüce makamlarında
bulunmuş siyasetçilere dokunulmamış olması halkın gözünde güven eksikliği
yaratmaktadır. Öncelikle siyasetin bu kirlilikten arındırılması şarttır!!



Ancak parlamentoda FETÖ ile ilişkili ya da
ilintili her partiden siyasetçi sayısı tahmin edilenden çok olmalı ki,
siyasetçilere dokunulmakta çekinceli davranılıyor, bir bakıma kendi içinde
yürütülen olası bir hesaplaşma sonrası uzlaşma aranıyor. Korkarım ki; bu konuda
tüm partiler anlaşıp kendilerini deşifre etmeme konusunda karar alabilirler.



                               x   x    x



SELİNCİĞİM!



Siyasette her an her şey değişiyor ancak
özellikle ülkemizde tek bir şey değişmiyor: Kadını aşağılama!  

 Bu karısı da, kızı da,
komşusu da, patronu da, çalışanı da, partilisi de, milletvekili de hatta parti
genel başkan yardımcısı da olsa nafile. Sonuçta kadın ya!



Aşağıda "Ege Postası" haber
sitesinden aldığım bir haberi paylaşacağım sizinle; sırf ibret olsun diye!
Sıradan bir erkeğin bir politikacı kadına nasıl hitap ettiğini görün, bilin ve
önlem alın, diye..

Bir erkek diğer bir erkeğe böyle seviyesiz ifadeler kullanamaz; buram buram
cinsellik kokan, alay eden ..



Hitap eden erkek MHP İzmir İl Başkan
Yardımcısı Cumhur Bulut. Hitap ettiği kişi CHP Genel Başkan Yardımcısı ve
Milletvekili Selin Sayek Böke. Cumhur Bulut şöyle tweet atıyor:



“Selinciğim! Sayın vekilim bak ben çok
samimi adamımdır. Kimsenin kalbini kırmak istemem, karşımdakinden de bunu
beklerim. MHP adını sen niye ağzına bu şekilde alıyorsun ki, buna ne gerek var?
Şimdi ben de sana desem ki, "Sizde yeni liderinizi Baykal'ın yatak
odasında" seçersiniz desem olur mu? Çok ayıp bak çok ayıp!"



Sayın Bahçeli, partinizin kadına verdiği
değeri biliyoruz, ama yukarıdaki ifadeleri hazmedebilir misiniz acaba?